Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 31-12-2011 14:57   Güncelleme : 31-12-2011 14:57

Gezi notları

Her yeni yıl hayalimize yeni umutlar, giden yıl ise yüreğimize işlenmiş hatıralar taşır;  2012’ ye merhaba dediğimiz günleri yaşıyoruz

Gezi notları
Her yeni yıl hayalimize yeni umutlar, giden yıl ise yüreğimize işlenmiş hatıralar taşır;  2012’ ye merhaba dediğimiz günleri yaşıyoruz.
 
2011 yılının son takvim yaprakları elimde daha dün gibi hatırlıyorum bu takvimi şu duvara astığımı. “Gitti ömürden bir 365 gün daha!” diyorum ve şu fıkrayı hatırlayıp gülümsüyorum: 
 
Bir bilgin gemiyle yolculuk ediyormuş. Yanından geçen bir gemiciye, '' Sen gramer bilir misin?” diye sormuş. Gemici omzunu silkmiş. “Ben garip bir gemiciyim. Öyle şeylerden anlamam” demiş. Bilgin ona küçümseyici bir tavırla bakıp, “Öyleyse ömrünün üçte biri gitti” demiş ve bir soru daha sormuş: “Bilimden, fenden haberin var mı?” Gemici dudak bükmüş, “O dediklerin nedir, ne işe yarar?” diye konuşmuş. Bilgin, “Gitti öyleyse ömrünün yarısı!” diye alayla gülmüş. Bir süre sonra gemi sallanmaya başlamış, gemiciler telaşla oraya buraya koşuyorlarmış. Bilgin merakla ne olduğunu sormuş. Gemici, “Şiddetli bir fırtına çıktı. Bu gidişle gemi batabilir” dedikten sonra bilgine, “yüzme bilir misin?” diye sormuş. Bilgin hayır deyince başını sallamış ve şöyle demiş: “Öyleyse gitti ömrünün hepsi!”
 
Fıkra bu ya hem güldürüyor, hem düşündürüyor. İnsan eğitim gördüğü dallarda profesyonelleşebilir ancak kendimizi yetiştirirken ihmal ettiğimiz bazı konular vardır ki bizim için hayati önem taşımaktadır. Örneğin okuduğumuz fıkrada belirtilen yüzme bilmenin önemi gibi. Avrupa eğitim sisteminde en çok hoşuma giden konulardan biridir bu. Öğrenciler daha ilköğretim sıralarındayken öğretmenler eşliğinde havuzlara götürülür ve çocuklara yüzme becerisi kazandırılır. Yine okullarda hoşuma giden bir uygulama daha vardır ki bazı tatil günlerinde bir veya iki haftalığına öğrencileri farklı şehirlere hatta ülkelere gezilere götürmeleri, tarihi ve turistik yerleri gezdirmeleridir. Bütün bunlar öğrencilere ruh ve beden sağlığını spor, müzik, seyahat vb. hobilerle korumayı öğrettiği gibi boş zamanlarını değerlendirmeyi de öğretiyor.
 
Oysa hayatı dolu dolu yaşamalı insan, bütün boş zamanlarını öğrenerek geçirmeli. Uykusunda bile öğreneceği bir şeyler olabilmeli değil mi? Tıpkı Evliya Çelebi gibi. Evliya Çelebi rüyasında Hz. Peygamber'i görür. Çok heyecanlandığından, ‘Şefaat ya Resulallah’ diyeceğine, ‘Seyahat ya Resulallah’ der. Duası kabul olur ve yaklaşık 50 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin uçsuz bucaksız topraklarını dolaşarak, ünlü Seyahatnamesi’ni hazırlar.”
25 Mart 1611 yılında doğan ve 1682 yılında Mısır’da hayata gözlerini yumana kadar Osmanlı Devleti'nin topraklarını gezen Evliya Çelebi, gezdiği yerler hakkında ayrıntılı bilgilerden oluşan Seyahatnamesi ile Türk kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir. Avrupa Konseyi tarafından belirlenen “İnsanlığa Yön Veren En Önemli 20 Kişi” listesine de girmiştir.  2011 yılı ise UNESCO tarafından “Evliya Çelebi” yılı ilan edilmişti.


Değerli Türk ilim adamımızı rahmetle anarak 2011 yılının son günlerini seyahatle değerlendirelim diye düşündük. Seyahat rüzgarına kapıldık, yüzümüze vuran soğuğa aldırış etmeden ve bir tarihin kucağına düşeceğimizi hesap etmeden. Tırmandı arabalarımız yokuşları 1050 yılından kalma kapılardan hayranlıkla geçerken. Gözlerimiz seyreyledi, kelamın dili tutuldu, kalem coşa geldi gördüklerine. Kartalların yuva yapacağı yüksek kayalıklar bir kaleye bürünmüş; şehir ve kale nehrin suyuyla çevrelenmiş. Besançon ise dünya miras listesindeki yerini çoktan almış.  Beni bu şehirde heyecanlandıran bir şey daha vardı ki o da bir Türk camisinin cemaatiydi. Ukraynalısı, Malezyalısı, Çeçeni, Faslısı, Cezayirlisi, Moritanyalısı, Türk’ü ve daha belki sayamayacağım kadar çok ülkeden insan bir araya gelmekteydi. Dil ortak bir lisan ararken anlaşmaya, sevgiyi anlatmak için kalbin yüz dili vardı
    
İkinci durağımız Besançon’a yaklaşık 130 km olan Lozan’dı. 1912 Uşi antlaşmasının ve 1923’te Türkiye devletinin bağımsızlık antlaşmasının imzalandığı şehir. Başı karlı yüksek Alp Dağlarının masalsı bir şekilde arka fonu oluşturduğu göl, üzerinde uykuya dalmış gibi görünen yüzlerce martı ve aheste yüzen kuğular, büyüleyici güzellikte görülmeye değer bir yer, İsviçre’nin Lozan şehri.
 
Lozan’dan yaklaşık 30 km uzakta bulunan Montrö’ye, boğazlar sözleşmesinin yapıldığı şehre doğru yola koyulduğumuzda güneş başını eğmiş Alpleri kızıla boyamıştı. Hava iyice kararmıştı ki yol üzerinde bulunan Vevey’de bir marketin vitrininde büyükçe bir “halal” yazısı can kurtaran simidi gibi imdada yetişti. Mazot almak, adres sormak için içeri girdiğimiz marketin sahibi ve çalışanlarının Türk olduklarını gördüğümüzde konuşma dili de kalbin dili de ortak oluveriyor. Türk misafir severliği ve yardımlaşma duygusu dünyanın hiçbir yerinde kaybolmayan üstün bir meziyet olarak kendini gösteriveriyor.
 
Montrö’ye vardığımızda şehri gezerken kararan hava ile birlikte içimize işleyen soğuk kendini asla unutturmayacak. Ve gölün kıyısınca devamlı yokuş yukarı uzayan yolların tepesinden seyre daldığımız muhteşem manzara ve içinde titreyip duran ışıklar… Bir zamanlar tarihimizin üzerine çöken karanlıkları hatırlatıyor. Ve o karanlıkları delip bağımsız bir Türkiye kuran Mustafa Kemal’i, kahraman askerlerimizi ve sayısız şehitlerimizi …
 
1923’te vatanımız bağımsızlığını kazanarak Türkiye sınırlarına kavuşmuş, halk savaş yorgunu, uzun yıllar fakirlik, sonrası baş gösteren işsizlik. Buna karşılık teknolojik üstünlüğe sahip olan ve gelişen batı ise çalışacak insan gücüne ihtiyaç duymuştur. Bundan 50 yıl önce başlamış memleketimde batıya göç hikayeleri. Ve günümüzde dünyanın her yanında Türkler. Çalışkanlığıyla, zekasıyla, azmiyle fark ettirmiş kendini. Milliyetini, kültürünü kaybetmemiş, insanlığıyla aleme örnek olmuş. Kebapçısı, marketçisi, inşaatçısı, tüm girişimcileriyle iş dünyasına atılmış, sivil toplum kuruluşlarıyla sesini duyurmuş, ilerleme yolunda devam etmekte.
 
Öğrenme imkanı varken boşa geçen zamanlar, yerlere dökülüp çamur olan pınarın suyu gibidir. Boş zamanlarınızı okuyarak, öğrenerek, hobiler edinerek, seyahat ederek geçirmenizi dilerim.
 
Yeni yılınızı kutlar, insanlığa barış, huzur ve hayırlar getirmesini temenni ederim.
Sevgiyle kalınız.
 
Salih BİRCAN
TOUL Türkçe ve Türk Kültürü
Dersleri Öğretmeni
[email protected]
adminadmin