Kültür
Giriş Tarihi : 12-11-2017 09:00   Güncelleme : 12-11-2017 13:29

Göklere ulaşan yakarış: Dua (2)

Duâdan Kaçınmak

Göklere ulaşan yakarış: Dua (2)

Bütün duâ örnekleri şu gerçeği gösteriyor ki kul, asla tekebbür yani Allah’a karşı büyüklenme ve kendini yeterli görme (istiğna) hastalığına tutulmamalıdır. Yoksa Allah onu mahv-u perişan eder. Bunun örnekleri pek çok görülmüştür.

“Tekebbür ve istiğnâ, insanın sahip olduğu her şeyin varlık kaynağının Allah olduğunu unutması, Allah’a ihtiyaç duymadan kendini yeterli görerek kendini bir bakıma Allah yerine koymasıdır. Şeytan ve Firavun’un Kur’an’da bahsedilen tutumları bunun birer örneğidir. “Titanik” gemisi ve “Callenger” (meydan okuyan) uzay gemisi böylesi bir ahlâkî tutumla yapılmıştı. Geminin mühendisi, “Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz” diyordu; ancak, her ikisinin âkıbetini de biliyoruz. Ama çağımız insanı öyle bir istiğnâ ve istikbar içindedir ki, iki olaydan da neredeyse hiç kimse “ibret” almadı. Kur’an, insanın temel zaaflarından kaynaklanan bu ahlaksız tutum konusunda sergilediği duyarlılıkla, insanın ahlakî ödevlerinin en önemlilerinin kendi iç dünyasında olup bitenlerle ilgili olduğunu göstermektedir.”( (Sistematik Kur’an Fihristi), Fecr yay., Ankara, 2004, s. 407)

İşte kuldaki bu ahlâki bozukluğa dikkat çeken ve yukarıda da geçen âyet-i kerime, böylesi bir yozlaşmanın sonucunu şöyle haber veriyordu:

Rabbiniz: “Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir” buyurmuştur.”

İnsan her şeyiyle ve her zaman Rabbine muhtaçtır. İmandan yoksun olanlar, duâdan da yoksun olurlar. Böylelikle kayıpların en dehşetlisine uğramış olurlar. Kur’an-ı Kerim’de bu türden kimseler çokça zikredilir.(96 Alak 6-7; Ayrıca bkz. 90 Beled 5; 39 Zümer 59.)

MÜ’MİNLERİNDUÂLARI

Peygamberler, veliler, şehitler, salih kullar, sadık kullar hep Allah’a dua etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim zaman zaman onlardan örnekler verir bize. Bu bir eğitimdir. Yani; sizler de böyle Rabbinize dua edin anlamınadır.

İbrahim ve İsmail’in (as) bir duaları şöyleydi:

“-Ey Rabbimiz! Bizi Sana teslim olanlardan kıl, neslimizden de sana teslim olan bir ümmet çıkar; bize ibadet yerlerimizi göster, tevbemizi kabul et. Ziratevbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin.” (2 Bakara 128)

Miracımız olan namazın başında Fatiha gibi büyük bir dua olduğunu biliyoruz. Namazın sonunda ise yine dua vardır. Cenab-ı Hakk’ın kullarına öğrettiği dualardan birisi. Namaz kılan her mü’minin, günde defalarca okuduğu güzel bir dua:

(O Kullar ki;)”- Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik ver. Ve bizi ateşin azabından koru! derler.” (2 Bakara 201)

Her yatsı namazından sonra camilerimizde gürül gürül okunan, Amene’r-Rasûlü diye bilinen aşr-ı şerifin sonunda da, mü’minlerin şöyle dua ettiği belirtilir:

“-Ey Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi hesaba çekme! -Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme!

-Ey Rabbimiz! Bizim gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Çünkü Sen, bizim Mevlâ’mızsın. Kâfir kavimlere karşı bize yardım et!” (2 Bakara 286.)

Peygamber Efendimiz (sav) de Muaz b. Cebel (r.a.)’a, her namazın ardından şöyle dua etmesini tavsiye buyurmuşlardı:

“-Ey Allah’ım! Seni zikretme, Sana şükretme ve Sana en güzel ibadeti yapma (hususunda) bana yardım et!” (EbûDâvûd, vitir 26. Ayrıca bkz. Nesâî, sehv 60.)

O dilemezse ne rüzgâr eser, ne de yaprak kıpırdar. O yardım etmezse, O lûtfetmezse kullar helâke gider. İşte bundan dolayıdır ki; Kendisine iyi bir kul olabilmek için, O’nun yardımına ihtiyaç vardır.

Hidâyete erdiren O’dur, hidâyette daim kılan yine O’dur. İşte mü’min kullar bunu bildiklerinden, şöyle dua ederler yüce Halık’ımıza:

“- (Onlar şöyle yalvarırlar): Rabbimiz!

-Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Eminiz ki, lûtfu en bol olan Sensin.” (3 Âl-i İmran 8.)

Firavun’un karısı, hakiki bir imanla bağlanmıştı Allah ve O’nun nebisi MûsaAleyhi’s-selâm’a. Ona da nice işkenceler yapmıştı Firavun. Ama o, Rabbine ne kadar da güzel teslim olmuş ve şöyle dua etmişti:

“- Allah, inananlara da Firavun’un karısını misâl gösterdi. O;

Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun işinde çalışmaktan koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar,” demişti.” (66 Tahrim 11.)

İşte iman edenlere örnek... Rabbimiz O’nun imanının yüksekliğini ve teslimiyetinin en güzel ifadesi olan duasını örnek veriyor bizlere.

Yine aynı sûrede, Allah’ın lûtuf ve ihsanına mazhar olarak, cennetlere ve nimetlerine nail olan kulların, şöyle dua ettikleri haber verilir:

“-Peygamber’le birlikte iman eden o kimseler ki; nurları önlerinden ve yanlarından koşar da;

 “-Ey Rabbimiz! Nûrumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kadirsin,” derler.” (66 Tahrim 8)

Ne güzel, ne büyük bir lûtuf bu. Sonların en sevindiricisi değil mi? Hepimize nasip olsun...

MÜ’MİNLERİN BİRBİRİNDEN DUÂ İSTEMESİ

Mü’minlerin birbirinden duâ istemeleri de güzeldir ve bu da bir sünnettir. Umre yapmak için kendisinden izin isteyen Hz. Ömer (r.a.)’e Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle demişlerdi:

“–Kardeşcağızım, bizi de duâna dâhil et, bizleri unutma!” (Tirmizî, Deavât, 109/3562)

Büyük küçükten, baba-anne çocuğundan, alim de talebesinden duâisteyebilr ve bu caizdir. İşte görüldüğü üzere “Alemler rahmet” olarak gönderilen bir insan, arkadaşından duâ talebinde bulunuyor ki, “en güzel örnekliğini” bir kez daha göstermiş oluyor.

MÜ’MİNLER ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH’I SEVERLER

Onun için kıyam eder, O’nun için secdeye kapanır, O’nun için cihad eder ve O’nu zikrederler. Aşağıdaki âyet-i kerimelerde onların bu güzel halleri belirtilerek, yaptıkları samimi dualar şöyle nakledilir bizlere:

“-Ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, (şöyle dua ederler):

-Rabbimiz! Sen bunu, (bunca âlemi) boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz.

Bizi cehennem azabından koru!

-Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.

-Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz; “Rabbinize iman edin!” diye seslenen bir davetçiyi işittik. Hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, Ey Rabbimiz!

-Rabbimiz! Bize, Peygamberlerin vasıtasıyla va’dettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi perişan etme. Sen, va’dinden caymazsın!” (3 Al-i İmran 191-194.)

Ne kadar güzel dualar bunlar. İyilerle beraber can vermek, Allah’a imanla kavuşmak bambaşkadır. O’nun Cennet ve Cemaline kavuşmak... Çok büyük hazinedir bunlar bir kul için, bizler için. Rabbimiz cümlemize lûtfeylesin!

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

 

adminadmin