Türkiye
Giriş Tarihi : 05-01-2013 10:16   Güncelleme : 05-01-2013 10:16

Görüşmelerdeki gayret silah bıraktırmak

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, ''Abdullah Öcalan ile görüşülür, Ahmet ile Mehmet ile görüşülür, terör örgütüne silah bıraktırılmaya çalışılır. Gayret budur''

Görüşmelerdeki gayret silah bıraktırmak
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, ''Bir yerde terörist varsa, terör faaliyeti varsa, güvenlik güçleri onun üstüne gider, kendi halkını, kendi ülkesini korumakla mükelleftir, varlık sebebi budur. Dolayısıyla Abdullah Öcalan ile görüşülür, Ahmet ile Mehmet ile görüşülür, terör örgütüne silah bıraktırılmaya çalışılır, gayret budur'' dedi.
 
Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, 2013 yılının ilk basın toplantısını yaptığını belirterek, yeni yılın güzellikler getirmesini diledi. Çelik, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığındaki AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında iç ve dış gelişmelerin, Türkiye'nin gündeminin, Türkiye'nin dünyaya ilişkin gündeminin masaya yatırıldığını söyledi.
 
Başbakan Erdoğan'ın, terör örgütü PKK'nın ele başı Abdullah Öcalan'a BDP'li milletvekillerinin ziyaretlerine ilişkin MYK'ya bilgi verdiğini belirten Çelik, adı geçen 2 BDP milletvekilinin Öcalan ile görüşme taleplerini değerlendiren Adalet Bakanlığı'nın görüşmeye izin verdiğini, görüşmenin gerçekleştirildiğini anlattı.
 
Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı bazı televizyon programlarında ''devletin yetkili organlarının İmralı ile görüşmeler yaptığını'' söylediğini anımsatan Çelik, BDP'lilerin görüşmesinin devlet adına, devletin yaptığı bir görevlendirmeyle yapılmış bir görüşme olmadığına işaret etti.
 
BDP'li milletvekillerinin öteden beri terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan'ı İmralı'da ziyaret etme taleplerinin olduğunu hatırlatan Çelik, ''Adalet Bakanlığı bir değerlendirme yapmış, bu aşamada onların gitmesinde mahsur görmemiştir. İşin özü bu'' diye konuştu.
   
''İktidar olarak bu yangını söndürmek istiyoruz''
   
Hüseyin Çelik, Türkiye'de 1984 yılından beri terör denilen bir yangın bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
 
''Bu yangın canları yakıyor, malı yakıyor, kaynaklarımızı heba ediyor, annelerin ağlamasına yol açıyor, yüreklere köz, kor düşmesine yol açıyor ve biz de çocuklarımızın genç yaşlarda, daha fidan yaşlarda toprağa düşmesinden muzdarip oluyoruz. İktidar olarak bu yangını söndürmek istiyoruz. Bu yangını söndürmeye çalışırken şüphesiz ki terör örgütüyle filli mücadele vardır, bir güç mücadelesi vardır, yapılan bir silahlı mücadele vardır. Bu ülkede terör örgütü var oldukça, silahlı teröristler saldırgan konumlarını sürdürdükçe, ellerinde silahla bu ülkenin topraklarında veya bu ülkenin topraklarının dışında Türkiye'ye saldırmak üzere mevcudiyetlerini sürdürdükçe silahlı mücadele devam edecektir, terörle kararlı mücadeleye devam edilecektir. Hiçbir şekilde teröristlerle de terörle de terörizmle de mücadele kesinlikle bir tarafa bırakılmamıştır, bırakılmayacaktır.
 
Milletlerin, devletlerin iki türlü gücünden söz edilebilir. Birisine İngilizce'de 'hard power' denir yani kaba güç, kuvvete dayalı bir güçten söz edilebilir, bu zaten kullanıyor. Bir de 'soft power' dediğimiz güç vardır. Yumuşak güç dediğimiz de birçok unsuru içerir. Teröriste, teröristin ele başlarına yönelik istihbarat çalışmalarından tutun işin diplomatik boyutlarına kadar, onlara destek veren vatandaşı, destek vermekten alıkoymak, onları vazgeçirmek, onların gönlünü kazanmak, kırılmış olan gönülleri onarmak, bunlar hepsi bu soft power kapsamında yapılan şeylerdir. Belki üçüncü bir güçten söz etmek gerekir, buna bir de 'smart power' diyebilirsiniz, yani akıllı güçten söz edebilirsiniz. Elbette sert gücü kullanırken de yumuşak gücü kullanırken de şüphesiz ki aklınızın rehber olması gerekiyor, aksi takdirde kaybedersiniz. Akıl rehberliğinde yapılmamış bir terör mücadelesi, terörizm mücadelesi sonuca ulaşamaz. Duygularınızı aklınızın önüne geçirirseniz, kendinizi de yönettiğiniz kitleyi de felakete sürüklersiniz.''
   
''Terörizm canı yakan, canları yakan, malı yakan, hepimizi yakan büyük bir yangındır''
   
Hüseyin Çelik, AK Parti'nin Türkiye'nin üniter yapısı konusunda herkesten daha çok hassas olduğunu, Türkiye'nin üniter yapısını hiç kimseyle müzakere konusu yapmayacağını vurgulayarak, ''Bir yangından söz ediyoruz, bu yangın devam ederken, bu yangına 'bir kova da su ben dökmek istiyorum' diyen herkese buyurun 'suyu dökün' diyoruz. Bu Müslim olabilir, gayrimüslim olabilir, bu Kürt olabilir, Türk olabilir, Sünni olabilir, Alevi olabilir, ataist olabilir, kim olursa olsun, ama yeter ki bu yangını söndürelim. Bizim derdimiz budur, çocuklarımız ölmesin'' diye konuştu.
 
''Abdullah Öcalan ile devletin ilgili birimleri, istihbarat birimleri görüşüyor. 2 BDP'li milletvekili de gitti İmralı'da Öcalan ile görüştü, dolayısıyla AK Parti terörle mücadele etmekten vazgeçti'' şeklindeki bir tezin gerçeği yansıtmadığına işaret eden Çelik, şöyle konuştu:
 
''Bunu 'ihanet ve hıyanet' kelimelerinden başka dağarcıklarında kelime bulunmayanlar söylüyorsa bu çok komiktir, ciddiye alınacak bir şey değildir. Tek amaç, terör örgütüne silah bıraktırmaktır, silahların susması değil. Zaman zaman BDP - PKK çevreleri şunu söylüyor, 'tek taraflı silah bırakma olmaz, güvenlik güçleri de silah bıraksın'. Sayın Başbakan defalarca bu soruya cevap verdi. Yangın olmasa da itfaiye teşkilatı vardır. Bir yerde yangın yoksa da sadece keyif için, spor için, piknik yapmak için itfaiyeciler harekete geçmezler. Bir yerde yangın varsa itfaiyeci gider o yangını söndürür. Bir yerde terörist varsa, terör faaliyeti varsa, güvenlik güçleri onun üstüne gider, kendi halkını, kendi ülkesini korumakla mükelleftir, varlık sebebi budur. Dolayısıyla Abdullah Öcalan ile görüşülür, Ahmet ile Mehmet ile görüşülür, terör örgütüne silah bıraktırılmaya çalışılır, gayret budur. 'Onlar bıraktıktan sonra asker de bırakacak mı?' Bu soruyu dünyanın neresinde sorarsanız sorun ki abeste iştigal etmektir.
 
Tekrar söylüyorum hiç yangın olmasa da itfaiye teşkilatı yangın olma ihtimaline karşı her zaman teyakkuzda olmak zorundadır. Onun için terörizm canı yakan, canları yakan, malı yakan, hepimizi yakan büyük bir yangındır. Bu yangını kim söndürürse, söndürmeye kim katkıda bulunursa buna müteşekkir oluruz. Peki müzakere kiminle yapılıyor- Kiminle yapılacak- Sayın Başbakan zaman zaman 'BDP ile müzakere ederiz' derken, BDP masanın bir tarafında oturacak, hükümet veya AK Parti öbür tarafında oturacak. BDP, Kürtlerin yegane temsilcisi onlar adına söz söyleme hakkına yegane otorite olarak karşı tarafa oturacak ve Kürt vatandaşlarımızın haklarını BDP ile konuşacağız, böyle bir şey söz konusu değil, bu eşyanın tabiatına aykırı. Siyaset kurumu bu işte muhataptır, ama CHP de muhataptır, MHP de muhataptır. BDP de TBMM'de grubu bulunan bir siyasi parti olarak 'arkadaş bu taşın altına bende elimi koyuyorum, bende Türkiye'nin barış sürecine katkıda bulunmak istiyorum, bu fitnenin bitmesini ben de istiyorum' dediği zaman biz her zaman BDP'ye eyvallah deriz.''
   
''Sayın Başbakan, AK Parti, Hükümet bu taşın altına elini değil gövdesini koymuştur''
   
Çelik, BDP'nin terör örgütünün vesayetinden kurtulması halinde Türkiye'nin barışına katkıda bulunabileceğini belirterek, ''Onun için bu görüşmeden çok şey ummak, yarın olağanüstü gelişmeler olacakmış gibi çok büyük iyimserliğe girmek de yanlıştır. Arkadaş bu memlekette bu meselenin bitmesi zaten mümkün değil, bu böyle gelmiş böyle gider gibi bir karamsarlık içinde bulunmak da doğru değil. Büyük problemler hokus pokus yöntemiyle, değnek vurmayla, boyacı küpüne batırmak gibi yöntemler bitmez'' dedi.
 
''Sayın Başbakan, AK Parti, hükümet bu taşın altına elini değil gövdesini koymuştur'' diyen Çelik, şöyle devam etti:
 
''Zaman zaman şöyle argümanlar gelişti, 'bu meseleyi Başbakan isterse bitirebilir', Başbakan demokratik bir ülkenin başbakanıdır. Sayın Başbakan bir monarş falan değil, 'fermanımdır' diyerek başbakan bir mesele çözmez, çözemez. Başbakana bu tür vasıfları izafe edenler zaman zaman başbakanı otoriter olmakla, başka türlü olmakla, diktatör olmakla suçlayan çevrelerin aynısıdır. Bu sözün altında şu vardır; demek ki Başbakan istemiyor ki çözülmüyor, bunu en çok BDP'liler kullanıyor. Başbakan Zaloğlu Rüstem değil, başbakan He-man falan değil. Başbakan iyi niyetiyle daha partisini kurduğu günden bu yana, bu mesele Türkiye'nin gündeminden çıkmalıdır demiştir, AK Parti'nin programında yazılan şeyler harfiyen hayata geçirilmiştir. Ama iyi niyetlerimiz, iyi niyet yaklaşımlarımız, özellikle Kürt vatandaşlarımızın kendilerini birinci sınıf hür ve eşit vatandaşları hissetmeleri için, geçmişteki bütün yanlışlıkları elimizin tersiyle kenara atmamıza rağmen maalesef özellikle bu çevreler, terörün bitmesini istemeyen çevreler AK Parti'ye saldırmaya devam ediyorlar. Biz, kararlıyız, terörü Türkiye'nin gündeminden çıkarmaya kararlıyız, ama bugün mü olur, bir başka gün mü olur, kısa vadede mi olur, orta vadede mi olur, ama biz siyasetimizin varlık sebeplerimizden biri olarak görüyoruz.
 
Vatandaşa anketlerde sorduğumuz zaman terör her zaman bir numara çıkıyor. Eskiden ekonomi, işsizlik çıkıyordu. Şu anda terör bir numara mesele çıkıyor, vatandaş terörün bitmesini istiyor. Biz, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü, 75 milyonun bir ve bütün olmasını hiç kimseyle müzakere konusu yapmayız. Teröristle ve terörle mücadele konusunda en ufak bir gevşeme söz konusu değildir. Terörün, terörist örgütün şehir yapılanmasıyla ilgili olarak yapılan faaliyetler eğer terörü doğrudan destek anlamına geliyorsa, fikir özgürlüğü vesaire bunun dışındadır, bu da güvenlik güçlerinin takibindedir. Bu ülkenin kurumları, orada üzerine düşeni yapıyor, yapacak zaten. Dolayısıyla böyle bir görüşme gerçekleşti diye, AK Parti'yi terörle birlikte iş tutmaya, bu şekilde itham etmeye kimsenin hakkı yoktur.''
 
adminadmin