Kültür
Giriş Tarihi : 12-08-2018 09:00   Güncelleme : 12-08-2018 09:00

Güçlü kadın – ezilen erkek = Güçlü Türkiye midir?

Güçlü kadın – ezilen erkek = Güçlü Türkiye midir?

Son yıllarda kadın kelimesine bir “Güçlü” sıfat eklendi. Devlet yetkililerinin, kadın derneklerinin, kadınların dilinden hiç düşmüyor. Medya deseniz o da aynı yolda. İçinde “Güçlü Kadın” kelimesi geçmeyen bir gazete okuma imkanımız kalmadı neredeyse.

“Güçlü Kadın” deyince ne kast ediliyor, tam olarak belli değil, zira “Güçlü Kadın” tanımı yapılmıyor. Sadece söylemlerden anladığımız kadarıyla; üniversite eğitimi alan, çalışan, para kazanan, kariyer yapan, mevki makam sahibi, dediğim dedik, kadınlar kast ediliyor.

Seçim döneminde KADEM ve Ak Partili kadınlar “Güçlü Kadın Güçlü Türkiye” sloganı kullandılar. Slogan kulağa hoş geliyor da içini dolduran söylem yine yok. Sürekli bir kadın istihdamından, kadınların çalışma hayatına daha çok girmesinden bahsediliyor.

İhtiyacı olan kadın ve çalışmak isteyen kadın zaten çalışıyor. Fakat evinde oturup çocuklarını büyütmek isteyen kadınları niye zorla çalışma hayatına ittirmeye çalışıyorsunuz? Çalışmak istemeyenlerin bir kısmı toplum baskısından çalışıyor sonra da çocuklarımı kendim büyütemedim diye vicdan azabı çekiyor. Ayrıca memlekette bu kadar iş sahası varsa bu kadar işsiz erkek niye var?

“Kadınlar kalkınmanın öznesi olacak” bile dendi. Kadınlar kalkınmanın öznesi olunca ailenin neyi olur?

Kadının anneliğinden, eş rolünden, toplumu inşaa rolünden bahsedilmiyor.

“Güçlü kadın, mutlu kadın” gibi bir algı yaratılıyor, oysa “güçlü kadın” olmak mutluluk sebebi değil, tam aksi mutsuzluk sebebi olabiliyor. Stres, depresyon, yalnızlık güçlü diye tanımlanan kadınların en büyük problemleri.

Güçlü kelimesi insanda sıfat olarak kullanılınca iğreti duruyor. “Güçlü kadın” tanımlamasında “güçlü” sıfatı ne kadar iğreti duruyorsa, güçlü erkek ya da güçlü çocuk da iğreti duruyor. Belki mutlak güç Allah’a ait olduğu içindir. Birinin ya da bir cinsiyetin bazı güçlerinden bahsetmek ayrı bir konu, onu tümden “güçlü” diye tanımlamak rahatsız edici geliyor bana. Aciz yaratılmış, bir nefeslik canı olan insan için güçlü tanımı pek uygun durmuyor.

Güçlü tanımı kurumlar ya da devlet için belki kullanılabilir. “Güçlü Aile Güçlü Devlet” olsa slogan toplumun bilinçaltına doğru mesajlar gidebilir. Güçlü yerine başka bir sıfat bulunsa daha iyi olabilir. Ailenin içinden kadını çekiştirip çıkarıp kalkınmanın öznesi yapmanın ne kadınlara ne de topluma bir faydası olmaz. 

Güç vurgusundan sonra en çok eşitlik ve özgürlük türküsü tutturulmuş gidiyor. Kadın özgür olduğunda değil, aile olduğunda mutludur. Aksi halde İngiltere gibi yakın zamanda Yalnızlar Bakanlığı’na ihtiyaç duyarız.

Gelinim Güçlü Olsun

Gücü sömürülmüş erkekler güç kazanmak için güçlü kızlarla evlenmek istiyor. Anneler de oğullarının güçlü kızlarla evlenmesini istiyorlar. Oğlunun evlenmesini istediğini söyleyen bir hanımefendiye aradıkları özellikleri sordum. İlk söylediği özellik “Güçlü olsun” dedi. Çok şaşırdım, sebebini sordum. Çünkü oğlu evin sorumluluklarını üstlenemezmiş. Gelin hem iyi eğitim almış, hem çalışan hem de evin sorumluluklarını üstlenecek vasıfta güçlü bir kız olmalıymış.

Oğlu sadece işine gidip gelir başka işlerle uğraşamazmış. O zaman dışarıda çalışmayan kız iste, evin sorumluluğunu üstlensin, yok çalışan kız istiyorlar. Hem dışarıda çalışacak hem evde çalışıp ayrıca da evin sorumluluğunu üstlenecek, sonra da iyi eş, iyi anne, iyi gelin olacak…

“Güçlü kadın” diye kadınlara gaz verip taşıyamayacakları ağır yükleri kadınlara yüklüyorlar. Ağır yüklerin altında kalan kadınlar da sinirli, agresif, öfkeli, sert kadınlar oluyor.

Kimse kusura bakmasın “gücü” eşeği vurulan semer gibi, daha fazla yük taşısın diye kadınların sırtına vuruyorlar. Kadınlar da bunu iyi bir şey zannediyor.

Hem evin sorumlulukları hem iş hayatı hem ailelerin beklentileri derken bu ağır yükün altında kalan kadın, bu yükleri taşımakta zorlanınca birinden vazgeçmek zorunda kaldığında çoğunlukla evlilikten vazgeçmeyi tercih ediyor. Zira toplum güce tapar hale gelmiş ve çoğunluk da popüler söylemleri tercih ediyor.

Tabii bu güce tapınmanın dinimizde, manevi hayatımızda yeri nedir, bunlar hiç konuşulmuyor. 

Bir de şu var ki “güçlü olmazsan erkek seni ezer” diye kadın ve erkeği birbirine düşman edecek söylemler de kadınların bilinçaltına işleniyor. Bu kez kadın ortada ezen bir koca olmadığı halde normal bir davranışı bile kötüye yorumluyor ve ezilme korkusuyla ezmeyi tercih ediyor. Kadınların pek çoğu ezilme paranoyasında yaşıyor. 

Güçlü kadın karşısında erkeğin durumu ise hiç konuşulmuyor. Erkeğin adı bile yok.

Ezilen Erkek

Kadını güçlendirmek için yapılan bir çalışma da erkeklerin güçsüzleştirilmesi, ezilmesi. 

Medya tarafından erkekler sürekli şiddetle, sapkınlıkla anılıp aşağılanıyor, gözden düşürülüyor.

Kanunlar zaten kadınların tarafında. Çalışma hayatında olmayan kadınlar da kanunlarla güçlendirilmeye çalışılıyor.

İstanbul sözleşmesi sonrası, 6284 kanun maddesi kadınların eline sopa olarak verildi. Erkek canını mı sıktı, at evden gitsin. Nasıl geçinirim diye merak etme, bu evden attığın adamdan sana nafaka bağlarız geçinir gidersin.

Erkeklerin eşlerine seslerin bile yükseltmeleri suç sayılırken, kadınlar her türlü hakareti yapıyorlar fakat bunun bir cezası yok. “Kadındır ne yapsa yeridir” mantığı hakim oldu.

Erkekler artık kadınlardan korkuyor, evlenmekten korkuyor. Özgüveni kaybolmuş, ezilmiş, güçleri sömürülmüş, kadın karşısında her daim haksız bulunmuş ezik erkekler topluluğundan vatan adına nasıl bir hayır bekleniyor acaba? 

Kadının aile kurmasına bir teşvik yok fakat boşanmasına teşvik çok. Boşanacak mısın hiç merak etme hiç bekleme. Eski kocadan tazminat, mal paylaşımı bir de bağlarız nafakayı geçinir gidersin. İstersen de senelerce boşanmaz adamı süründürürsün. 

Çocuğu mu göstermek istemiyorsun, olur gösterme. Görmek istiyorsa haczetsin, devletin kasasına da üç beş kuruş girsin. Babanın psikolojisi, çocuğun psikolojisi hiç önemli değil!

Uygulanan bu yanlış politikalar sebebi ile kadınlar erkeklerin üzerine basarak güçlenmeye ve yükselmeye çalışıyorlar.

Varsa bir maharetiniz erkeği ezmeden kadını güçlendirin.

Kadın hakaret eder, cezalandırılmaz, iftira atar cezalandırılmaz.

Kadın adeta bir ilah yerine konuluyor ve kadın beyanı ile delilsiz belgesiz erkekler ceza alıyor. Bu mudur kadını güçlendirmek?

İftira atan, kocasını evden attıran kadınlara mı kaldı ülkemizin güçlenmesi!

Ya da eski kocasına kini yüzünden çocuğunu babasından kaçıran, zerrece çocuğuna acımayan merhametsiz kadınlara mı kaldı!

Ya da nafaka ile eski kocanın sırtından geçinip üstüne bir de yeni erkek bulup haksızlıktan ve haramdan zerrece korkmayan kadınlara mı kaldı ülkenin gücü, geleceği, kalkınması! 

Bu güç ezen, yok eden bir güç. Bize merhametli, onaran, inşaa eden bir güç lazım. Bu inşaa eden güç, kadının yaratılışında zaten var.  Üstü örtülmeye çalışılan o cevheri ortaya çıkarmak lazım. 

Aile içimizdeki vatandır. Aidiyet hissi olmazsa insan kendini boşlukta hisseder. Kadın da erkek de çocuk da ailede kendini güvende görür. 

Devletler ancak sağlam aile yapıları ile güçlü olabilirler. Aile vatandır, vatanımızı korumamız lazım.

Kadınları kışkırtarak ortaya çıkan güç ancak yıkıcı bir güç oluyor. Güçlü kadın ve ezilen erkek, ailenin yok olduğu bir ülke demektir. 

 “Zulm ile âbâd olanın ahiri berbad olur.”  Velev ki erkekler ezilerek, kadınların güçlendiği bir ülke ne kadar süre âbad olabilir? Yapılan zulümler ile o âbad olma süresi bile yok belki ülkenin.

Her taraftan bir saldırı var. Ekonomi kötüye gidiyor, dış ülkeler sürekli diş biliyor. Biz hep görünen sebeplere bakıyoruz. 

Rasullullah efendimize dil uzatan bir bir kişiyi çölde aslan parçalamıştı. Bakarsan sebep aslan oysa o aslanı gönderen var.

28 şubat mağdurları hâlâ hapiste, fetö mağdurları öyle, iftira ile delilsiz belgesiz binlerce insan hapiste, genç evli erkekler hapiste, yüzbinlerce erkek evinden atılmış, milyonlarca erkek eski karısına nafaka ödemesi yüzünden mağdur, kimi hapiste kimi kendini zor geçindiriyor, binlerce çocuk babalarından koparılmış…

Memlekette bu kadar zulüm arşı alayı titretirken ülkenin güçlenmesini bekleyen boşa bekler. Önce bu zulümlerin bitmesi lazım. Yoksa memlekete yılan da sırtlan da bela olur. 

Sema Maraşlı

adminadmin