Kültür
Giriş Tarihi : 06-01-2019 17:00   Güncelleme : 07-01-2019 08:08

Halk belediyelere sahip mi?

Halk belediyelere sahip mi?

Türkiye yerel seçimlere yeni sistemde ilk kez gidiyor. Bugün belediyelerin hizmet anlayışı uygulamadan kalkmış olan eski siyasal sisteme göre devam etmektedir. Siyasal sistemdeki bu köklü değişimin belediyelerde de olması gerektiğini farklı platformlarda gündeme getirdik. 

Bunun nasıl olması gerektiği ile ilgili önemli bir nokta bölgesel üstünlüklerin göz önüne alınıp değerlendirme yapılarak kademelendirilmesi.

Alt yapılarını, temel hizmetlerini tamamlamış belediyeler; milletten vergi toplama merkezleri olmaktan çıkartılmalıdır. Bu da ancak yeni bir kuramsal belediyecilik anlayışının gelişmesi ile olur. 

Şu anki belediye yönetimleri, muhalefet partilerinin de temsil edildiği belediye meclisinin, küçük yerel parlamento olarak bölgesel kalkınmalarda aktif rol alacakları şekilde yeni bir belediyecilik mevzuatı geliştirmelidir.

Belediye başkanlarının vizyonunda, ülke kalkınmasında katkı sunacak üretime endeksli projeleri olmalı. İstihdamı belediyede kadro açmaktan ziyade, sürekli üretime yönelik çalışmalar şeklinde yapılmalıdır. Belediyeler bu yeni vizyonun başını çekecek üretim endeksli planlamalarını yaparken, kaynaklarını kendi bölgesine öncelik vererek yapabilir. 

Belediye, oluşturulacak yeni mevzuata uygun olarak, kendi sınırları içinde temel ekonomik göstergeleri oluşturan yapılarda çalışmalarını tabandan başlatabilir. Bu çalışmaların ortakları belediye sınırları içindeki halkın kendisi olabilir. Aksi halde KİT gibi arpalık haline getirilen kurumlar oluşur.

Belediyenin temel amacı halka yakın büyük bir kamu kuruluşu olarak, vergi toplamak değil, vergi üretecek katma değerler ortaya koymaktır. İşte bu bir değer değişim sürecidir.

Şimdi şu soru sorulabilir; belediyelerde mevzuat düzenlemesi yapıldıktan sonra, söz konusu üretime endeksli yatırımların finansmanı nasıl sağlanacak?

Bu sorunun cevaplanması son derece önemlidir. Bir şeyi bugüne kadar hep ifade ettik; siyasal değişimin ardından ekonomik değişim gelmelidir. Bu gelmediği takdirde siyasî değişimin olumlu yanları hiçbir şekilde halka yansımaz. Zaten bu siyasal dönüşümün temel amacı da her alanda refah düzeyini yansıtmak değil miydi?

O halde finansal yapıda değişim de şarttır. Sık sık duyduğumuz bir şey var; yapısal çözümler olmalı. Bu yapısal çözümlerden kasıt nedir? Mevcut olumsuzlukların kaynağı olan düzenin renk değişikliğidir. Sistem aynıdır. Oysa yapısal değişim demek; sistemsel kurguyu değiştirmeyi gerektirir. Bu yapılmadan başarı gelmeyecektir. 

Makro ekonomik göstergeleri oluşturan ana konularda değişim yapamayan bir ekip başarısızdır. Belediye başkanlarının, belediye meclislerinin halkla bütünleşerek yeni ekonomik yerel kalkınma modelleri (YEYKM) oluşturacak şekilde önü açılarak, çok güzel çalışmalar ortaya konulabilir. 

Halkı ile beraber hareket eden belediyenin finansman konusundaki kaynakları da zenginleşecektir. Ayrıca belediyelerde kurgulanacak yerel ekonomik modelin başarısı, genel ekonomik yapının değişimine iyi bir örneklik teşkil edebilir.

Eğer mevcut finansman sistemi sorunları çözmüyor, aksine sorun yumağı oluşturuyorsa yeni finans modelini kuracaksınız. Bu yeni model, yeni tanımlamalar biçiminden ziyade, gelir getirici işlevselliği ile halka yönelik olarak tasarlanabilir. Bunun gerçekleşmesi için kanuni alt yapının hazırlanması yeterlidir. 
Halk belediyelere, sadece vergi ödemeye gitmemeli. Belediyeler üretim fabrikalarına dönüştürülerek refah toplumunu oluşturmada öncü kamu kuruluşları olabilir.
Bu minvalde belediye başkan adaylarımızı takip ederek neler yapmak istediklerine bakacağız. Bütün belediye başkan adaylarına tavsiyemiz ise şudur: Aynı şeyleri tekrar edip durmayın, belediyecilik anlayışındaki mevcut paradigmayı değiştirecek yeni şeyler söyleyin. Yoksa belediyeler hakkında halkın düşüncelerinin haklılığını göstermekten öte gidemezsiniz.
Selam ve dua ile...

Yunus Ekşi

Baran Dergisi 624. Sayı

adminadmin