Fikir
Giriş Tarihi : 26-02-2020 11:14   Güncelleme : 26-02-2020 11:14

Hayvan Sevgisi

Hayvanları seveceğiz ama, nerede onlar. Nereye gittiler? Meselâ çoktan beri hasretine yandığımız öküz’ü gören var mı?

Hayvan Sevgisi

“İrençberler hoşça tutun öküzü” diyen şairin kemikleri sızlıyor mu?

 

Öküz; o mütevekkil, mütehammil, mütevazı hayvan kimbilir kaç bin yıl insanoğlunun hizmetinde çalışıyordu. Bunca yıllık sevgiliyi motora değişiverdik. İlginç bir yanı yok ki, hayvanat bahçelerinde de bulunsun. Unutulup gitti işte.

 

Ya deve, ya at, ya arkadaşımız “eşşek”.

 

Her gün işe giderken geçtiğim yol kenarında, nasılsa boş kalıvermiş bir arsada, epeyce bir zamandan beri sabahları bir ağaca bağlı yaşlı bir eşek görüyorum. Hâlâ bu hayvanla, yolculuk ve yoldaşlık edip, süt taşıyan, ot taşıyan, odun kömürü taşıyan, ne bileyim bir şeyler taşıyan insanlar var. Orada kuyruğunu, kulağını ağır hareketlerle kıpırdatan bir eşek işte. Mahzun gözleriyle gelip geçenlere bakıyor, “Bir ben kaldım emektar, benden sonra çocuklar resmime bakar ancak” diye düşünüyor.

 

Balkon çocukları horozu da tanımıyor.

 

Tavuk diye, marketlerde soyulmuş, ayıklanmış sarı-pembe gövdeleri biliyor.

 

Kümesteki arkadaşın yumurtalar üzerinde bir uzun zaman kuluçkaya yatmasını, sonra bir gün, cıvıltılar saçarak arkasına bir sürü civciv katarak çayırda kurum satarak yürümesini görmediler ki. Bir anaç tavuğun civcivler üzerine yönelecek herhangi bir tehlike anında nasıl çırpındığını izlemediler ki.

 

Civcivler makinalardan çıkıyor artık. Bir otomobilin yedek parçaları gibi tornadan veya presten pıtır pıtır dökülüyorlar. Bir yabani ot ile, bir çocukla, bir köpekle, tatlı tatlı eşinecek bir çöplükle, bir küçük solucan, bir mısır tanesi, avlanacak bir böcekle karşılaşmadan büyüyorlar.

 

Kangal itleri artık sürülerin ardında dik dik dolaşmıyor; apartman aralıklarında, fabrika önlerinde, villa girişlerinde bağlı bulundukları zincirleri yalıyor.

 

Sadece ve sadece sürünün yanında yürürken kimlik ve kişiliğini bulan, bu yüzden meşhur olan, bu asaletli hayvanların şehirde fiyaka olsun diye kullanılan iri jeeplerden farkı kalmadı.

 

Hayvanlar hayatımızda yüzbinlerce yıldan beri tuttukları yeri bir bir terkediyor. Aldığımız bilgilere göre her yıl bir yığın hayvanın nesli kesiliyor.

 

Artık kırda bir çalılıktan ansızın bir tavşan fırlamıyor.

 

Önümüzden pırrr diye bir keklik sürüsü havalanmıyor.

 

Bülbül şiirlerde, turnalar türkülerde kaldı.

 

Bana lütfen şehirlerde aksesuvar misali beslenen süs köpeklerinden, muhabbet kuşlarından bahsetmeyin. Hayvanat bahçelerinden, akvaryumlardan söz etmeyin.

 

Evet biliyorum, hayvanların yerine de, insanların yerine de artık âletler geçiyor. Genetik mühendisliği aldı başını gidiyor. Çok geçmez o çizgi filmlerde, bilim-kurgularda gördüğümüz yarı insan-yarı hayvan yaratıklar da arz-ı endam ederler. Çocuklar robotlarla dostluk kurar.

 

Can kuşu kafesinden uçar.

 

Hayvan sevgisi neden sonra mevzuatın, kanunların, derneklerin, tartışmaların, filmlerin, kitapların konusu haline gelir.

 

Geldi bile.

Recep YAZGANRecep YAZGAN