Genel
Giriş Tarihi : 28-10-2019 14:17   Güncelleme : 28-10-2019 18:03

Hilafetin kaldırılmasındaki sırlar otaya çıktı

​Tarihçi Ali Satan’ın “İngiliz ve Türk Belgelerinde Halifeliğin Kaldırılması” kitabı cumhuriyetin başta büyük bağlılık gösterdiği hilafet ve dinden uzaklaştırılma sürecini mercek altına alıyor.

Hilafetin kaldırılmasındaki sırlar otaya çıktı

İnönü’nün Lozan öncesi “Hilafetin müdafaası için Türk milleti kanını dökmeye hazırdır” savunmasından, Lozan sonrası Mustafa Kemal’in “Hilafet milletimize baş belasıdır” açıklamasına nasıl gelindi?

Cumhuriyet 23 Nisan 1920'de dualarla açılmıştı.

Mustafa Kemal, Müslüman dünyaya işgale karşı hilafeti kurtarmak için savaştıklarını söylüyor ve yardım istiyordu.

Birçok Müslüman ülkeden de Mustafa Kemal'in yürüttüğü Kurtuluş Savaşı'na destekler geliyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal ve arkadaşlarının mücadelelerinde destek aldıkları en önemli unsurlardan biri de dini duygular ve dini kavramlardan beslenen bir söylemdi. Ancak ne olduysa oldu ve Lozan Antlaşması'ndan sonra yeni cumhuriyet İslam'la ilişkisini kesme kararı verdi. Kendi seçtiği Halife Abdülmecid'i sürgüne gönderdi ve hilafeti lağvetti. Bu süreci Tarihçi Ali Satan'ın "İngiliz ve Türk Belgelerinde Halifeliğin Kaldırılması" kitabı tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

İşte cumhuriyetin İslam'la iplerini koparmaya başladığı o sürecin kilometre taşları.

İNÖNÜ'DEN HİLAFET SAVUNMASI VE ÇARK

Albay Rawlins, 1920'de Kazım Karabekir'e saltanatı ilga edip hilafeti hükümetten ayırma teklifinde bulunur. İnebolu'da Refet Paşa ile görüşen Binbaşı Henry'nin raporuna göre de Ankara hükümeti Mezopotamya'yı işgal ve Panislamizm politikası niyetinde değildir. Lozan Barış Konferansı öncesi Lord Curzon lordlar kamarasında İngilizlerin hedefini açıklar, Türklerin varolması için Batı ile ilişki kurmasını ister: "Ey Türkler geri dönünüz. Geleceği Moskova, İran ve Afganistan'da aramanızın sizin için iyi olmadığını görmüyor musunuz?" der.

Lord Curzon'un bu tehdidine karşı İsmet İnönü'nün verdiği cevap bugün çoğumuz için oldukça şaşırtıcı gelebilecek bir niteliktedir.

İsmet İnönü Lozan görüşmeleri öncesi 17 Kasım 1920'de Hindistan menşeli The Muslim Standart Gazetesi'ne verdiği demeçte "Hilafet hukuku masundur (korunan), onun müdafaası için bütün Türk milleti kanını dökmeye hazırdır" demektedir.

Lozan görüşmeleri sırasında hilafet konusunun doğrudan görüşülmediği iddia edilir.

Ancak 1917'de Fahrettin Paşa'nın Medine'den çekilirken yanına aldığı kutsal emanetlerin geri verilmesi istenir. İsmet Paşa bu isteği "Halife hazretlerinin Mekke ve Medine gibi kutsal kentlerle bağları ve ilişkileri daha çok din alanına girmektedir ve bunlar yabancı hükümetleri hiç ilgilendirmeyen konulardır" diyerek reddeder.

Lozan görüşmelerine ara verildikten sonra işlerin hiç de söylendiği gibi olmadığını gösteren gelişmeler yaşanmaya başlanır.

Başvekil Rauf Bey'e göre ülkeye dönen İnönü, MustafaKemal'e halifeliğin kaldırılması teklifini getirir. Karabekir Paşa'ya göre de Lozan'dan sonra rejim İslam aleyhine icraatlara başlamıştır. Türk tarafı Lozan'ı imzalamasına rağmen İngiltere imzayı hilafetin kaldırılmasından sonra atacaktır.

İsmet İnönü, bu durumu "Reformların nasıl hazmedildiğinin bilinmesini istediler" diyerek açıklar.

"CUMHURİYET ŞERİATA UYGUNDUR"

1 Kasım'da saltanatın kaldırılmasından sonra sürgüne gönderilen Osmanlılar cumhuriyet fikrine karşı çıkmazlar.

Ancak meclisin seçtiği Halife Abdülmecid'in ne olacağı netlik kazanmamıştır.

Halifenin meclisin başkanı olduğunu savunanları Mustafa Kemal "mürteci hizip" olarak tasvir edip milletin temsilcisinin meclis olduğunu belirtmektedir.

Mustafa Kemal, halifelik kurumuna karşı çıkarken, Cumhuriyet fikrini Hz. Muhammed'in görüşleriyle temellendirir.

Hz. Muhammed'in "Benden 30 sene sonra krallıklar olacak" hadisini hatırlatır. Hz. Muhammed'in vefatından sonra "hilafetnamı altında vuku bulan teşekkülün emirlik ve bir hükümetten ibaret olduğunu" söyler, adaletle yönetimin şeriata uygun bir hükümet olduğunu da ekler.

Kendi tasavvurundaki rejimini inşa etmeye başlayan Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'nda yardım istediği Müslüman dünyaya artık başka türlü seslenmeye başlar: "Hilafetten dolayı bana merbut olma. 70 milyonu kurtarmak için sekiz milyonu mahva teşebbüs etme... Hilafet milletimize baş belasıdır. Osmanlı hilafeti almadan evvel devrin en parlak safhasını yapmıştır" der.

Yeni rejim hilafet kurumun ilgası için düğmeye basmıştır. Ankara hükümeti Kazım Karabekir, Rauf Bey, Adnan Adıvar, Refet Bele'nin İstanbul'daki halifeyle görüşmelerinden rahatsız olur. Hilafet yanlılarının kendilerine karşı komplo içinde olmalarından da korkmaktadırlar.

Ancak İngiliz raporlarına göre Abdülmecid saltanatsız halifeliği siyasetten uzak durmak için kabul etmiştir. Yine Ankara halifeliğin dış güçler tarafından kendilerine karşı kullanılmasından korkmaktadır. 29 Ekim'de rejimin cumhuriyet olduğu ilan edilir ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olur. MustafaKemal'i ilk tebrik edenler arasında Halife Abdülmecid de vardır.

SADECE ÜÇ SAAT TARTIŞILDI

29 Şubat'ta Ayasofya'da kılınan cuma namazında halifenin adına dua edilmez. Artık Halk Fırkası Grubu'nda hilafetin kaldırılmasıyla ilgili tartışılan gün gelmiştir. Tunalı Hilmi "Hilafet ilga edilmiyor. Hilafet burada" diyerek meclisi işaret eder.

Tartışmaların sonunda tarihimizin en önemli kararlarından biri 3 saat 20 dakika içinde alınmış olunur.

Hilafet makamının kaldırılışından sonra sıra kararın halifeye bildirilmesi ve halline gelmiştir. Saat on buçukta İstanbul'un bütün telefonları kesilir.

Dolmabahçe etrafını polisler çevirir ve Vali Haydar Bey saraya girerek kararı Halifeye okur. Halife Abdülmecid kararı tanımadığını söyler. Zor durumda kalan vali durumu Ankara'ya bildirdiğini söyleyerek halifenin zorla çıkarılması yönünde "hayali" bir telgraf okur.

Halife 20 dakika buhran geçirdikten sonra görevliler eşliğinde saraydan çıkarılır. Saraydan çıkarken bir gazeteciye "Ben vatan haini değilim. Yine bu millete dua edeceğim" der. Çatalca'dan trene bindirilen halifeye İsviçre vizesiyle birlikte bin 700 sterlin verilir. Grand Otel'e ulaştığında İsviçre bayrağının yanına Türk bayrağı asılır.

HALİFELİĞİN KALDIRILMASINA BATI'DAN TEPKİLER

Tarihçi Arnold Toynbee, hilafetin kaldırılmasını Türk milliyetçilerinin sabırsızlığından, Ankara'nın halifeliği Vatikanlaştırmayı başaramamasından kaynaklandığını ileri sürdü.

The Daily Telegraph, Türkiye'nin İslam milletleri liderliğinden üçüncü sınıf Tatar cumhuriyetine dönüştüğünü iddia ediyordu.

Hilafetin kaldırılmasının arkasında Fransız-İtalyan-Selanik kaynaklı radikal localar olduğunu ileri sürüyordu.

The Observer, Türkiye'nin batılılaşma uğruna "Doğu itibarı"nı terk ettiğini söylüyordu.

Paris merkezli Le Journal, İstanbul'un dini saygınlığını yıkmaya çalışan İngilizlerin bu şansı hayal bile edemediğini yazıyordu.

"LOZAN'IN İMZALANMASI İÇİN HİLAFETİN KALDIRILMASI BEKLENDİ"

Mustafa Armağan (Araştırmacı yazar)

Biz 23 Ağustos 1923 günü meclisten geçirmiştik Lozan'ı ama üçüncü aşamaya, yani devlet başkanının onaylaması noktasına hilafetin kaldırılmasından sonra gelebilmiştik. Bir başka deyişle Mustafa Kemal Paşa Lozan'ı, hilafetin kaldırılmasından 28 gün sonra onaylamıştı. Yani bir tür satranç oynandığından emin olabilirsiniz.

Önce Yunanistan onaylasın, sonra hilafeti kaldıralım, ardından biz onaylayalım, sonra da itilaf devletleri...

Nitekim Yunanlılar bizden daha atik davranmışlar ve 11 Şubat 1924'te meclislerinde onaylamışlardı Lozan'ı. İtilaf devletleri başkanlarının ne zaman onayladıklarını biliyor musunuz?

6 Ağustos 1924 tarihinde. Peki, neyi beklemişlerdi bunca süre? Anlaşılan, önce Lozan'da verdiğimiz sözlerin yerine getirilip getirilmediği görülecek, sonra nihai onay verilecekti. O devrin Birleşmiş Milletler'i demek olan Cemiyet-i Akvam ise bir ay sonra, 5 Eylül'de Lozan Antlaşması'nı resmen tescil edecek ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması uluslararası garanti altına alınacaktı. Öte yandan Medeni Kanun'un hazırlanmasına bundan sadece altı gün sonra başlanmış olması size de yeterince anlamlı gelmiyor mu?

"TC İSLAM DEVLETİ OLARAK KURULDU"

Yrd. Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu

Türkiye Cumhuriyeti bir İslam şeriat devleti olarak kuruldu. Cumhuriyet'in kuruluş ilkelerine bakıldığında bu açıkça görülmektedir. Bu ilkeler anayasada 1928'e kadar muhafaza edilmiştir.

Anayasadan bağımsız olarak ayrıca bizzat meclisin 17 Kasım 1922 tarihinde seçtiği Abdülmecid Efendi'nin hilafeti bir buçuk yıl sürer ve bu bir buçuk senenin dört ayında cumhuriyetimiz halifelidir. Hilafet kaldırılana kadar Türkiye "ırsi halifeliğe dayalı" dini bir cumhuriyettir. Cumhuriyet ilan edilmeden önce meclisin seçmesiyle Abdülmecid Efendi halife oldu. Saltanatın kaldırılmasına rağmen halifeliğin ırsi olarak devam ediyor gibi görünmesi cumhuriyet kurulduktan sonra halifeliğin tartışılmasındaki önemli sebeplerden biridir.

Aslında hilafet kuramına göre cumhuriyet kurulduktan sonra ya reisicumhurun halife ya da halifenin reisicumhur olması gerekiyordu. Uluslararası dengeleri dışarıda tutacak olursak bunun karşısında dört engel vardı:

 1) Dindensüratle uzaklaşan Mustafa Kemal'in dini bir kisveye bürünmek istememesi.

2) Buna rağmen cumhurbaşkanlığını mutlak suretle ele geçirme arzusu.

3) Aydınların, mebusların ve halkın nazarındahilafetin seçilecek bile olsa ırsi bir devamlılık arz eden Osmanoğulları'na layık görülüyor olması.

4) Hem saltanatın ikrah edilerek kaldırılmış olması hem de siyasi baskılar yüzünden Halife Abdülmecid Efendi'nin reisicumhurluğunun bir ihtimal olarak bile zikredilememesi.

HALİFELİĞİN DÜNYADAKİ YANSIMALARI BÜYÜK BİR DİKKATLE TAKİP EDİLDİ

Cumhurbaşkanlığı Arşivleri'ndeki halifelik belgeleri şunu gösteriyor ki; cumhuriyet bu kuruma en üst düzeyde dikkat ve özen göstermiştir. Halifeliğin kaldırılışının karar süreci hakkında bir belge yok ancak kaldırılmasının dünyadaki etkileri, yansımaları da büyük bir dikkatle takip edilmiş. Mesela dünyanın herhangi bir ülkesinde yayınlanan küçük bir haber Dışişleri Bakanlığı misyonlarınca Başbakanlığa bildirilmiş Başbakan İsmet Paşa da sansürsüz olarak Cumhurbaşkanı'nın bilgisine sunmuştur. Sansürsüz dedim çünkü bazı haber ve yorumların oldukça eleştirel olduğu görülüyor.

Hasan Hüseyin KEMAL / SABAH - AKTÜEL

adminadmin