Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 06-07-2020 13:22   Güncelleme : 06-07-2020 13:22

İbibikler Öttüğünde Ordayım!

İbibikler Öttüğünde Ordayım!

     Bahar mevsimi malum katarına renk renk, desen desen, toy ve şenlik çiçeklerini; kırlarda, sahra ve yaylalarda uçuşan irili ufaklı böcek, böcekçik; kuzulayan “en’am” ve vahşi hayvan yavrularını doldurarak gelmiş, her vakit, her zemin ve canlı cansız her masnuya selam durmuştu.

     Genç ulak kan ter içindeki atını mahmuzlayarak bir sonraki konak yerindeki “hangah”a ulaşmaya çalışırken, bir yandan da çevreyi gözlüyor, dinliyor, hatta kokluyordu.

     Bir yandan atını mahmuzlarken bir yandan da düşündü. Geniş ve debiliydi dere. Meriç ile kavuşmaya can atan minik akıntılarının oyduğu kıyılarında oturup azığını yese ve dinlense ne iyi olurdu, ama ah zaman, ah vazife…

     Bir an önce Edirne’ye varmalı, oranın muhafazasına memur Şehzade Bayezıd’ı hadiseden haberdar etmeliydi.

     Aniden hatırladı. Güneşin, ikindideki menziline ulaşmaya ramak vardı ve kendisi öğleyi kılmamıştı daha. En iyisi, en büyük vazifeyi yapmak için diğer mecazi vazifelere ara vermekti.

     “Tevekkeltü ’Alalah” diye mırılandı.

      Zaten hangaha ulaşması için mesafe pek azalmıştı. Güneşin bulunduğu sema kısmına göz attı; öğleyi kaçırması kati gibiydi. O yüzden mola vermeli; hem Rabb’ine borcunu eda etmeli, hem Allah ne verdiyse bir şeyler atıştırmalıydı.İbibik ötüşleriyle örülen gürgen, meşe, abanoz, akasya dallarıyla örtük yemyeşil alemde vefadar atı da, kendisi de azıcık soluklanmalıydı.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN