Kültür
Giriş Tarihi : 27-01-2019 12:00   Güncelleme : 27-01-2019 12:05

İki Bardak Su

İki Bardak Su

Çok eski zamanlarda, zenginliği tüm dünyaca bilinen bir adam yaşarmış. Her gittiği yere hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış. Bu adamın, yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir bilge kişiymiş.

Günlerden bir gün bu bilge kişiyle otururken ona şöyle bir soru sormuş: "Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim. Benim servetim hakkında ne düşünüyorsun?" 

Bilge bu soru karşısında adamın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş: "Diyelim ki kızgın ve uçsuz bucaksız bir çöldesiniz. Ölmemek için size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?" "Verirdim tabii." "Zaman geçti diyelim susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?” Zengin adam biraz düşünmüş ve ardından: "Ölmemek için evet.” demiş.

Bunun üzerine bilge kişi gülerek şu sözleri söylemiş: "Madem ki öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü sizin servetiniz yalnızca iki bardak sudur.”

ESMÂ-İ HÜSNA

er-Râfi: Yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan, sevdiklerinin taat ve amellerini kabul edip kendisine yaklaştıran, dünyada ve ahirette onları aziz kılan...

BİR DUA

“Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et.” 
(Ebu Davud, Tefriu Ebvabi'l-Vitr, 26.)

BİR İNCİ

“Hayat, inanan ve sâlih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.”
Aliya İzzetbegoviç

Âşinâ

Sizi duyar duymaz etkisi altına alan, gönül sazınızın bam teline en güzel melodileri terennüm ettiren sözcükler vardır. İlk kez duymuş olsanız bile anlamını sanki kırk yıldır aklınızdan çıkarmadığınız türde olanlardan… “Bu bana çok aşina.” dediklerinizden… İşte benim kelimem “âşinâ”; tanıdık, yabancı olmayan, öteden beri bilinen ve izahının yalnızca sizin derununuzda mümkün olduğu pek çok anlamı ihtiva eden.

Kimi bencileyin bir sözcüğe aşina kimi bir ademoğluna kimi de yerküre üzerindeki herhangi bir coğrafi noktaya. Kiminin aşinalığı ise çağları aşıp dilden dile aktarılmış ve hiç unutulmamış; Mecnun gibi… Onun aşinalığı aşkaymış. Fuzûlî, Leyla ve Mecnun Mesnevisinin en dehşetli sahnelerinden birinde bu aşkı şöyle anlatmış:

Yâ Rab! Belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni

Bir dem belâ-yı aşktan eyleme cüda beni

Lelyâ’ya olan sevgisinin şiddetinden kendinden geçen Mecnun’u derman bulması için Kâbe-i Muazzama’ya götürmüş babası ve çaresi için oğlundan dua etmesini istemiş. Aşk ateşine tüm benliğini feda eden Mecnun ise Allah’tan aşkını daha da arttırmasını niyaz etmiş. Duası kabul olan Mecnun, o zamandan sonra aşka hep aşina olmuş…

Denizyıldızı...

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden ünlü bir yazar, sabaha karşı kumsalda tuhaf hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını okyanusa atan genç adam olduğunu fark eder.

Genç adama yaklaşarak: “Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?” Genç adam: “Birazdan güneş yükselip sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.” Yazar sorar: “Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki?”

Genç adam eğilir, kumdan bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır ve:

“Onun için çok şey fark etti ama...” der.

Berceste

Ölümdür yârdan ayru zindegânî

Belâdur ansuz olan şâdumânî

İlâhi lütfınun pâyânı yokdur

Seni kıl mûnisim dâyim nihânî

Akşemseddin, XIV yy.

(Sevgiliden (Hak'tan) ayrı olan dirilik ölümdür; onsuz olan mutluluk ise belâdır. İlahi,  lütfunun sonu yoktur; kendini bana daimi olarak gizlice dost kıl.)

Murat Öztürk | Samsun-Alaçam Vaizi

Diyanet Dergisi

adminadmin