Fikir
Giriş Tarihi : 28-05-2020 17:56   Güncelleme : 28-05-2020 17:56

İki Karanın Ve İki Denizin Hakanı Fatih Sultan Mehmet

II. Mehmet iki kez Osmanlı tahtına geçen (1444 -1446 ), (1451 -1481) 30 yıl 2 ay 13 gün saltanatı devam eden 7 Osmanlı padişahıdır.

İki Karanın Ve İki Denizin Hakanı Fatih Sultan Mehmet

Babasının ağır siyasi baskılar altında bunaldığı bir dönemde ve etrafındaki devlet adamları ile uç beylerine duyduğu gücenme hissiyle saltanattan çekilmesi üzerine henüz 12 yaşında tahta çıktı. Oldukça büyük problemlerle dolu bir gündemde duruma hakim olamayarak başarısız bir idarecilik sergileyen II. Mehmet, tahta geçişinin siyasi oyunların bir sonucu olduğunu, ancak tahtan indirilip tekrar şehzade sancağı Manisa'ya yollanmasıyla anlayacaktı.

Manisa'da geçireceği 5 yıllık süre ona muhtemelen büyük bir imparatorluğu tasarlama fırsatı vermişti. Bütün planlarını İstanbul'un fethi üzerine yaptı. 1451 de tahta ikinci kez geçtiğinde bu planlarını uygulamaya koydu.

Doğu Roma, Osmanlı Devleti'nin kuşatma hazırlıklarına başladığını haber alınca kendisi de bir takım tedbirler aldı.  Bunlardan birisi de Katolik dünyasından yardım alma isteğidir. Ayasofya Kilisesi'nde yapılan Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştirme ayininde, Bizans bürokratlarından Natarosİstanbul içinde Türk sarığı görmek, kardinal külahı görmekten daha iyidir’ sözünü kullanmıştır.

Neden bu söz söylemiştir?

 Ortodokslar niçin Katoliklerden bu kadar nefret etmektedir?

I. Haçlı seferi ile Hristiyanlar Kudüs'ü Müslümanlardan geri almayı başarmışlardır. Kudüs ( 1096- 1189) haçlıların elinde kalmıştır.1189’da Eyyubi devletinin kurucusu Selahattin Eyyubi Kudüs'ü haçlılardan geri almayı başarmıştır.

1200’lerin başında zamanın Papası II. Innocentus'un teşvikleriyle yeni bir haçlı ordusu toplandı.  Haçlı seferine girişildi ve askerler Venedik gemileri ile İstanbul civarına taşındılar. Önceden yapılan plana göre burada kalmayacaklar ve Kudüs'ü kurtarmak için hemen yola koyulacaklardı.  İşler beklendiği gibi olmadı. Bizans'ın zenginliği fakir askerlerin gözünü kamaştırmıştı. Kudüs yerine Bizans'ı almayı tercih ettiler.

Doğu Roma 12 Temmuz 1204 VI. Haçlı ordusunun eline geçti . İstanbul'da 57 yıl sürecek olan Latin hakimiyeti kuruldu. Şehir tarihinin en büyük yağmalarından  birine sahne oldu

Yağmaya şahit olan Fransız şövalye tarihçi Geoffroı De Wıllehardovın Henrı De Valecıennes olayları şu şekilde anlatır;

Askerler kasaplığa ve kundakçılığa giriştiler. Evler ateşe verildi.  Saraylarla resmi binalar tamamen soyuldu, erkekler öldürüldü. Kadınlara tecavüz edildi en kıymetsiz eşyalar hatta köylülerin gömlekleri bile yağmalandı.

Binalar soyulduktan sonra sıra zamanın en büyük mabedi olan Ayasofya'ya geldi .Ayasofya sadece yağmalamakla kalmadı tam bir rezalet e sahne oldu. Askerler kiliseye katırlarla ve bir de hayat kadınıyla girdiler. Katırlar yağmalanacak  mal için, hayat kadını da içeride yapılacak eğlence içindi.

Kıymetli ne kadar eşya varsa katırlara yüklediler, kilisede saklanan rahibeler tecavüze uğradı ve öldürüldü. Yüklenen eşyaların ağırlığı altında hareket edemez olan katırlar kılıçlarla kesildi kilise kan deryasına döndürüldü. Beraberlerinde getirdikleri hayat kadınını vaaz yapılan kürsüye çıkardılar, müstehcen şarkılar söyleterek raks ettirdiler. Ayasofya adeta geneleve çevrildi.

Latinler İstanbul'daki imparator ve imparatoriçelere ait mezar lahitlerini açıp, kemikleri toplayıp yaktılar.

Bu eziyeti ve aşağılamayı bir Hristiyan başka bir Hristiyan’a uyguladı. Çünkü Katoliklere göre Ortodokslar kafir idi. Bu yaşanan süreç Katolik Ortodoks dünyasının arasındaki düşmanlığı daha da artırdı. 1204 ‘de yaşadıkları tramvayı Ortodokslar 1453'e kadar unutamadılar.

İstanbul  1204’ten sonra bir daha asla toparlanamadı.

Çağının ulaştığı son teknolojiyi kullanan II. Mehmet (6 Nisan -29 Mayıs 1453) 54 günlük kuşatmadan sonra İstanbul'a girdi. Bir takım incelemelerde bulunduktan sonra şehirden çıktı. Asıl II. Mehmet'in muzaffer komutan sıfatıyla ordusuyla İstanbul'a girmesi 3 gün sonra gerçekleşti. Bunun sebebi cuma gününe denk getirmek idi. Ayasofya'ya gidildi ve camiye çevrilerek cuma namazı kılındı. Ayasofya Kilisesi'ndeki bir takım kabartmaların üstü ince bir sıvayla kapatıldı tahrip etme ve yok etme yapılmadı.

Fatih Sultan Mehmet'in büyük bir törenle 3 gün sonra şehre girmesi eski Roma imparatorlarının savaşlar sonrasında uyguladığı bir gelenektir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul kuşatmasında Doğu Roma'ya savaş yapılmadan teslim olunması çağrılarında bulunmuş fakat Bizans teslim olmamıştır. Genç hükümdar İstanbul'un yağmalanmasını asla düşünmüyor idi. Fakat teslim olmayınca İslam hukukuna göre 3 gün yağmalama izni verildi.

Fatih Sultan Mehmet askerlerine mal mülk sizin, bina, toprak benimdir emrini verdi. Yağma esnasında aşırılık yapanlar cezalandırıldı. Hatta İstanbul'un yağmalanmasını bir buçuk günle sınırladı.

Fatih Sultan Mehmet'in bu şekilde davranmasının sebebi, İstanbul'u Osmanlı Devleti'nin yeni merkezi  haline getirmekti.

Harap bir şekilde aldığı İstanbul'u yeniden inşa ettirdi.

XV. yüzyıl vakanüvisti NEŞRİ ‘ İstanbul'u Sultan Mehmet yaptı ‘der.

Türk üniversitesinin temellerini attı.

İstanbul'u imparatorluğun merkezi haline getirdi.

İstanbul'da altyapı çalışmalarına başlandı. Kara ticareti için 2 bedesten, bin dükkan , hanlardan oluşan kapalı çarşıyı kurdurdu.

Haliç'ten gelen deniz ticareti için Tahtakale bölgesine, tek bir cins malın satıldığı veya toptan dağıtımının yapıldığı kapanlar, yağ kapanı, un kapanı, yemiş kapanı vb. kuruldu. Büyük hanlar inşa edildi.

Kara ticaret merkezi ile Deniz ticaret merkezini bağlayan büyük caddeler inşa ettirdi (Mahmut Paşa caddesi gibi).

Fatih külliyesi kuruldu. Külliyenin bünyesinde han, mektep, kütüphane, aşevi ve hastane bulunmaktadır.

Fatih vezirlerine şehrin muhtelif yerlerinde kompleksler yaptırdı. Mahalleler bu kompleksler etrafında gelişti. Yapılan bu çalışmalarla şehir büyük bir ticaret merkezi haline geldi. Türk-İslam kenti haline dönüştürüldü. Bursa ve Akşehir gibi Anadolu şehirlerinden halk İstanbul'a zorunlu iskan ettirildi.

Osmanlı yüksek kültürünün kurucusu Fatih Sultan Mehmet’tir. Arapça, Farsça ,Latince ,Yunanca İtalyanca dillerine vakıf aynı zamanda Arapça ve Farsça şiirler yazan büyük bir şairdir.

Fatih Sultan Mehmet cihanşümul bir kafa yapısına sahiptir. Doğu kültürüne ve batı kültürüne oldukça hâkimdir. Kendi zaman diliminde onun gibi bu hakimiyeti sağlayan entellektüel bir hükümdar bulunmamaktadır.

Topkapı Sarayı'nı inşa ettiren Fatih, ünlü İtalyan ressam Bellini’ye portresini çizdirdi.

Sarayın duvarlarına Bellini’ye freskolar yaptırdı. Fakat kendinden sonra tahta geçen oğlu II. Bayezit onları söktürüp pazarda sattırdı.

Fatih, Sinan Paşa'ya gül koklayan Fatih portresini de çizdirmiştir. Bu portrede birçok mesaj vardır. Sultan , bağdaş kurarak oturmuş yüzü 3/4  görünümünde sol elinde mendil sağ elinde ise gülü koklarken gösterilmiştir. Başında ulema kavuğu üzerinde dışta geniş beyaz kürklü yakalı mavi kaftanı da içte koyu sarı renkli kaftanı vardır. İç kaftanı beyaz bir kuşakla bağlıdır. Sakalı kısa olup kumraldır. İnce kaşlarının altında uzaklara bakan duygulu bir yüz ifadesi görülür. Sultanın başparmağında bir yüzük bulunmaktadır. Bu yüzüğün diğer adı zihgir’dir. Zihgir, Türklerin yayı başparmak ile germelerine ve bu sayede ok atmalarına yarayan küçük bir aparattır. Bahadır olan Türkler, bu okçu yüzüğünü başparmaklarından hiç çıkarmazlar; savaş zamanı bu yüzüğün sivri kısmı ok atmaya yarayacak şekilde aşağı doğru bakar, barış zamanı ise gibi ters çevrilerek yukarı doğru bakar. Kısacası Fatih Sultan Mehmet bu resimde gül koklayarak ''ben sanatkarım, ince ruhluyum, entelektüelim'' diyor, aynı zamanda parmağındaki zihgir ile de ''ince ruhlu olduğum kadar savaşçıyım da'' diyor.

Bana göre Sultan Mehmet, bu resim ile adeta kendini ve kendi dünyasını özetlemiş bulunuyor.

 

Yaptığı bu çalışmalarla harap olmuş İstanbul'u çok büyük bir ticaret, ilim, bilim, cazibe merkezi haline getirmiştir. Osmanlı Devleti'nde tahribat değil, imar ve ihya hareketlerin olduğu çok net bir şekilde ortadadır.

Sevgi ve Selamlar

 

EMİN GÜNAYDIN

TARİHÇİ-SOSYOLOG

Recep YAZGANRecep YAZGAN