Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 28-07-2012 15:07   Güncelleme : 28-07-2012 15:07

İnfak bir tüneldir

İnfak bir tüneldir   Ramazan, kendisiyle pek çok güzelliğin ziyâdeleştiği, pek çok ziyâdenin de güzelleştiği tam bir ziyâdeler ayıdır

İnfak bir tüneldir
İnfak bir tüneldir
 
Ramazan, kendisiyle pek çok güzelliğin ziyâdeleştiği, pek çok ziyâdenin de güzelleştiği tam bir ziyâdeler ayıdır.

Hz. Peygamber, bu ayda namazı da, infakı da, yedirip içirmeyi de, Kur’an okumayı, sâir ibadetleri de ziyadesiyle yapmıştır ve yapmayı tavsiye etmiştir.

Bu ziyâdelerle Ramazan ihyâ edilir; sonra da bu ziyâdelerle bir ay ihyâ edilen Ramazan, bizleri on bir ay ihyâ etmeye devam eder, en son iş o raddeye varır ki, ömrünü Ramazan eyleyen kişinin, Ramazan da ahiretini Bayram eyler.

Bu aydaki ziyâdelerin belki de en ziyâdesi, insanın infakta ettiği ziyâdelerdir. İnfak, Allah için vermek demektir; karşılığını verdiğinden değil de verdiğini sana verenden beklemek şartıyla.

İnsan doğası genellikle verdiğini ziyan, aldığını kâr kabul eder. Bu, infakta tam da tersidir. Verdiğin senindir, aldığın elindir.

İnfak etmeyen insana cimri denir. Cimriyi birisi şöyle tarif etmiş: “Cimri, kendisinin ölmesine sabah akşam dua edenlerin harcaması için para biriktiren insandır.”
Biriktirdiklerini başkaları harcayan insanın, dar gününde harcayacağı nereden gelecek? İnfak eden de, dar gününde harcamak için başkalarına vererek biriktiren insandır.

Vererek biriktirme şöyle oluyor, Gazali’nin bir sözünü hatırlıyorum: “Biri öldüğü zaman öndekiler (melekler) der ki, ‘acaba ne getirdi?’, arkadakiler (vârisler) der ki, ‘acaba ne bıraktı”.

İsrafta Hayır, Hayırda İsraf Yoktur!
 
Mevlânâ, “sarf ettiğin bir şey kaybedilmiş sayılmaz” diyor ve güneşi örnek veriyor: “Güneş sürekli saçar, ama hiç eksilmez.”

Hakikaten sarf edenler zâhirden bakıldığında kaybediyormuş gibi görülebilirler. Mesela, toprağa tohum saçan bir çiftçiyi izleyen kişiyi düşünüyorum. Onun gördüğü manzara şudur: Adamın biri, avucuna tohumları doldurmuş sağa sola savurup durmaktadır. Bu adam deli olmalıdır. Elindeki tohumları neden oraya buraya saçmaktadır ki?

Zâhirde deli olan bu adam bâtında ne kadar da akıllıdır! O adam çok değil, bir kaç ay sonra saçtıklarını misliyle geri alacaktır; daha taze, daha bol, daha ziyâde.

Şöyle bir hadis okumuştuk: “Her gün iki melek iner. Birisi der ki: Allahım, infak edenlerin malını artır, daha fazla ver. Diğeri de beddua eder ve der ki: Allahım, cimrilik yapanların malını da sen eksilt, yok et!”

Bu duanın kabul edildiğine hiç şüphe yok! Cimri, ağız tadıyla dağ kadar varlığından bir lokma yiyemez de, cömert dağ kadar yedirir de kendisinden bir şey eksilmez!

İnsan, hele Müslüman olur, Allah’ın şu hitabı kulaklarına erişir de nasıl kendisini infaktan kesebilir? "Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?" (Bakara:245)

Demek ki infak, Allah’a borç vermektir. İnfaka eli varmayan ve ceplerinden yılan besleyenler, Allah’ın borcuna sadık olmayacağını mı düşünüyorlar?

Vermenin de âdâbı var elbet. Şu hadisle ortaya konan ölçü ne ilahî bir taksime işaret eder: “Hayırda israf, israfta hayır yoktur!”

İnfak “tünel açmak” demekmiş. Gönülden gönüle, buradan öteye tünel açmak.
Varlığın bizi kuşatan ihtiras dağlarından öteye yol bulamayacağız. Nasıl açılacağı da tarif edilmiş, herkes bir şekilde kendisine tünel açmaya çalışsın.

Biz maldan mülkten yapılan infaktan bahsediyoruz. Bunun bile çok çok gerisindeyiz. Daha da ötesi var mı? Varmış elbette.

Varlığından, malından cömertlik yapanlar makbullerdir. Fakat hakiki cömertler âşıklardır, zira onlar mallarını değil, canlarını verirler.

O merhaleye nasıl ulaşacağız?
 
adminadmin