Kent Kültürü
Giriş Tarihi : 13-10-2013 12:58   Güncelleme : 13-10-2013 12:58

İNSAN MEMLEKETİNİN EN TEMEL MESELESİ

“Michael, do you believe in God, the Father Almighty - Creator of Heaven and Earth?” Katolik Corleonelerin Aile Papazı

İNSAN MEMLEKETİNİN EN TEMEL MESELESİ


Buraya ulaşmak için hangi yolları teptiğimizi bilemezsiniz. Bir düzine araba kazasını salimen atlatıp, sağlam kurumlardan alınmış sapasağlam vaatlerle kesilmiş bir çok çekimiz karşılıksız çıktıktan sonra, testimiz kırılıp, suyumuz döküldükten sonra, birbiriyle kesişen bir sürü yolda çapraz kayboluşlar yaşadıktan sonra, ariz ve amik ve kısa bir ifadeyle diyelim; kaybolup kaybolup ehlinin nurlu ellerince bulunduktan sonra buraya iletildik.

Mesele bir memleket meselesi. Son düdük çalmadan önce oyundan kendi isteğinizle ayrılmak bir nefis terbiyesini becermek yoludur ve bu mesele en temel insan memleketi meselesidir. Evet bu insan memleketinin en temel meselesidir.
Kışın yazdan sonra sonbahar aşamasını atlayarak hemen geldiği gibi, kıştan sonra da yaz aynı aceleciliği göstererek ilkbaharı es geçiyor. Hazar, yeni coğrafyamızın huyu da bu olsa gerek. Zeka uyum kabiliyetidir. Bolca yağ stoklayan karaciğerler, bütün aslan sülalesinin kışı sağ salim atlatma garantisidir. Demek ki yemekler içinde en zekisi tuzu en çok inkar etme becerisini gösteren karaciğer yemeği olsa gerek. Bu kadar sık yinelenen sıcak ve soğuk en metin kütükleri bile gevşetecektir.

Arka arkaya zuhur eden sıcak ve soğuk havalar; katı kayaları, sert taşları, ince kumları, kumların üzerine düşmüş okuyan adamlara ait naif duruşlu gözlük cam ve çerçevelerini terbiye etmek vazifesindedir. Bundan yıllar yıllar önce bir Fildişi Sahili sahilinde kızgın zeminine ayak tabanlarınız yana yana bastığınız kumların üzerinde Okyanus çizgisine paralel yürürken insan tenlerinin siyah, kırmızı, kahverengi veya mavi oluşunun hiç ehemmiyeti olmadığını içselleştirirsiniz. Okyanus’tan bir rüzgar eser ve sizi bir boyutlararası giriş kapısından içeri iter. Sırtınızda 45 numara ayakkabı iziyle uçaktan aşağı atılan ve muhtemelen de paraşütü hiç açılmayacak bir paraşütçü olursunuz. Bunu bile aynı kumsala yüzüstü çakıldığınızı fark ettiğinizde idrak edersiniz. Algılamak ve idrak aynı sürecin iki aşaması mıdır? Yoksa algılamak, idrakin bir unsurundan mı ibarettir?

Yazının devamı için tıklayınız:

http://www.akasyamhaber.com/kose-yazisi/704/insan-memleketinin-en-temel-meselesi.html
adminadmin