Kültür
Giriş Tarihi : 28-07-2019 09:00   Güncelleme : 28-07-2019 09:00

İnsan (Ruh Ve Beden) Meselesi

Büyük ruhlu insan kimdir, nerededir, onu göremiyorum diyenlere bu satırları ithaf ederim. Gerçekten o bir radyum parçası kadar nadirdir. Fakat işte asıl mesele onu bulmakta ve görmekte değil midir?

İnsan (Ruh Ve Beden) Meselesi

O da sizin gibi yaşamıyor mu? Yemek yiyip nefes almıyor mu? Onun da sizin gibi uzviyeti ve temayülleri yok mu? Bütün bu vasıflarıyla tıpkı size benzeyen, hatta belki sizden zayıf olan onu, nasıl olur da tanıyabilirsiniz? Bu gözlerle baktıkça o her zaman, sonuna kadar sizden gizli kalacaktır.

Hakiki insan, parlak kıyafetlerden, yapma tavırlardan, mağrur ve alaycı ilimden nur almaya muhtaç olmayacak kadar sade ve kudretli olandır.
Hakiki marangoz, bize birçok mükemmel dolap vaat eden değil, belki bir dolap yapandır. Hakiki mimar bize birçok hayalî bina resmeden değil, fakat bir bina vücuda getirendir. Nitekim hakiki insan da sözüyle değil, fiili ile tanınır. Muhteşem tavırlara ve parlak sözlere bakmayınız. Fedayı nefs fiilde gerçekleşir. Cüret, sabır ve aşk fiilde kendini gösterir. İnsan işbaşında anlaşılır. Büyük insanı tanımak istiyorsanız, kastınız basit bir görünüş altından zengin bir hazineyi çıkarmaksa, parlak söze değil, feda edilmiş hayata bakınız.
Hak yolunda yürüyünüz! İnsanlık sevgisiyle, başarma ihtirasıyla ve inancın verdiği cüretle ilerleyiniz. Yolunuzun üzerinde bazen güller ve çiçekler vardır. Fakat çok defa dikenlerle, bataklarla karşılaşacaksınız. Biliniz ki onlar hakiki insanın gözünde bulunmaz bir nimettir.
Zulüm ve kahır devirleri ruhlar için bir imtihan meydanıdır. Orada kuvvetliler zayıflardan, imanlılar imansızlardan ayırt edilir. Hakkın yolu orada başlar. Ölümsüzlerin ve dünya malına bağlananların yolu orada sona erer. Kimi, zulmü görünce cüretinden pişman olacak, ağlayacak ve davasından zilletle vazgeçecektir. Kimi, kahra uğrayınca aczini itiraf edecek, terk ettiği dostlarından af niyaz edecektir. Ve kimi, âkıbetinden yılacak, cefaya katlanamayacak, kendini kurtarmak için dostunu düşmanına teslim edecektir. Kimi, dehşetinden yeise düşecek, bütün ümit ve neşesini kaybederek perişan olacaktır. Fakat büyük ruhlar için zulüm, cidâl zevkini ve zafer sevincini körükleyen bir rüzgârdır. Onlar, kahrı ve cefayı, ateşler içinden geçen bir semender gibi daha canlı ve daha hararetli kat edeceklerdir. Orada insan, mahşer günü gibi ruhunun bütün çıplaklığıyla kalacak ve hakiki olan sahtesinden ayrılacaktır. Zulüm ve kahır devirleri ruhlar için bir imtihan meydanıdır.
Çevresine kul olmak, vehim ve hayal içinde kalmaktır. Fakat çevresini inkâr etmek, kırılmak ve bütün başarı ümitlerini kaybetmektir. Çevrelerinin kör kuvvetine boyun eğenler, sürülerin hırsına âlet olmuşlardır. Fakat çevresinden gafil olanlar yeisten yeise düşerek perişan olmuşlardır.
Çevresini tanımak gerektir! Onunla her zaman dirsek temasını sağlamak ve kütleye hâkim olmak gerektir. Yaban ahlatını ıhlamur sanan, yalancı taşlara elmas diye bakan hayal kırıklığına uğrayacak ve kırılacaktır. Bastığı toprağı tanıyan az adım atacak, fakat her hâlde atacaktır. Hiçbir yere dayanmayanlar asla başarı kazanamayacaklar, dayandığı yeri bilmeyenler mutlaka bir gün çökeceklerdir.
Büyük ruhlar hangi maksat ardından koşsa yine büyüktür. Değer söylenen sözde değil, söyleten kuvvettedir. Hangi dava ardından koşarsa koşsun, ruhun cüreti, aşkı ve samimiliği o davayı ilahi ve ebedi kılmaya yeter. Ve en temiz fikirler, en büyük hakikatler kindar, kibirli ve sahte insanların elinde paçavra haline gelmeye mahkûmdur.
Hak yolu, her devirde ve her yerde birdir. O yoldan geçen fikrin bizce ne farkı var! O yoldan geçmeyen fikrin bizce ne kıymeti var!
Gafil bu kitabı fazla davalı bulacak ve belki peygamberlik yapıyor diye hücum edecektir. Ona deyiniz ki: Bu kitabın davası, yalnız fazileti aramaktır. Ve bir kısmı da onu yanlış görecek, burada bir filozof, bir edip veya bir heveskâr eseri arayarak vehim ve hayale kapılacaktır. Sırmalı ulemalık onları gaflete düşürmüştür. Bu kitap şiir değildir. Bu kitap bilgelik taslağı ve sözde felsefe değildir. Bu ancak ruhun kitabıdır ve yalnız insana hitap eder.
Gömleği olmayan mutlu adam neye yarar? Bize gömlekli mutluluk lazım! Biz kötülüğe gücü olmadığı için iyi olan insanı istemiyoruz. Biz köşesinde oturan ve zayıflığından kimseye zararı dokunmayanı değil; güçlü olanı, sonsuzca isteyeni ve bundan dolayı iyi olanı arıyoruz.
Siz bana ruhu zayıf, ihtirası zayıf insanlar gösteriyorsunuz ve işte bak, erdemli adam, diyorsunuz. Ben o fazileti ne yapayım? Siz bana ruhu kudretli ve ihtirası büyük insanlar veriyorsunuz: Fakat o ruh hilekâr akla ve o ihtiras zehirli oka çevrilmiştir. Ben o aklı ne yapayım?
Ruhun olgunluğu ihtirastadır. İhtiras, bir şeyi kuvvetle istemek ve yapmak demektir. Büyük şeyler isteyen fakat yapmasını bilmeyen acizdir. Güçlü olsa da ne istediğini bilmeyen, hislerine yenilmiş ve eksik insandır...
(…)
Aşk Ahlâkı kitabından alıntılanmıştır.

Hilmi Ziya Ülken

adminadmin