Analiz
Giriş Tarihi : 24-01-2017 10:36   Güncelleme : 24-01-2017 10:36

İslamcılık nedir, islamcı kimdir?

Bir İslamcı sataşması aldı başını gidiyor. Aslında bu lakırdıları muhatap kabul etmenin tartışmayı başlatan ya da diğer bir değişle elinde “İslamcı” yaftasıyla dolaşanları besleyip büyütme risklerini de alarak; dertlerinin aslında İslamcılığı anlamak olmadığını sadece kendi dükkânlarını işaretlerken ihtiyaçları olan gerginlik cephesi aradıklarının da farkında olduğumuzu şerh düşmüş olalım. Sözün özü bu kavgalar dükkân işaretlemesi aziz dostum, öyle üzülecek telaş yapacak bir memleket meselesi yok ortada. Onların sakil telaşları bir yana biz dönüp şu “İslamcılık” meselesine bir bakalım o halde.

İslamcılık nedir, islamcı kimdir?

Tarık Zafer Tunaya, “Amme Hukukumuz Bakımından II. Meşrutiyet’in Siyasi Tefekküründe ‘İslamcılık’ Cereyanı”nda ve İsmail Kara “Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi”nde İslamcılığın II. Meşrutiyet’ten hemen sonra doğduğunu ifade ederler. Ben böyle olmadığını düşünüyorum ki böyleyse peşinen o gün doğan bütün siyasi mülahazalardan beri olduğumu beyan etmiş olayım. Türkçülük, Sırpçılık, Arapçılık gibi zihin çürümeleri de o günlerde parlamıştır keza. Ayrıca II. Meşrutiyet’in milat olarak alınmasını, doğrudan ve tamamen Batılı ideologların oluşturduğu sahte bir algı takvimini kabul etme cahilliği olacağını düşünüyorum.

İslamcılık, Abdülhamit döneminde kendini “İttihad-ı İslam” siyaseti olarak gösterse de biz Abdülaziz dönemimde de “İslamcı” siyasi tavırların alındığını görebiliyoruz. Özellikle dış politika bir iki başlık hariç neredeyse her konuda “İttihad-ı İslam” üzerinden yürütülmüştür. İrlanda kıtlığında gemi gemi, yardım gönderen Abdülmecit döneminde de “İslamcılık” siyasi olarak Osmanlı siyasal hayatında etkiliydi.

Meselenin ucunu alıp CemaleddinAfgani ya da Muhammed Abduh’a bağlayanların da hatalı olduğunu düşünüyorum. Eğer öyleyse, Allah muhafaza ikisinden de siyasi ve dahi; hatta özellikle itikadi alanlarda uzak kalmakta fayda vardır. Afgani ve Abduh’un fikir babası kabul edilmesi de yine doğrudan ve tamamen Batı kaynaklı metinlere dayanmaktadır.

Peki, II. Meşrutiyet’i, Abduh’u, Afgani’yi ve Nasır’ı reddedip ama aynı zamanda İttihad-ı İslam’a inanan bir siyasi görüş İslamcı mıdır? İllaki bir isim verilecekse ve Müslümanlar’ın siyasi hayatta ahiretten korkarak ve doğrudan İslam’dan referans alarak politika üretmesini kastediyorsak evet olabilir. Çünkü İslamcılık denilen siyasi görüşün tarihsel sürecini Hicret’ten itibaren alıyorsak; evet İslamcıyız.

Endülüs, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı köklerinden beslenerek devleti tarif ediyorsak ve medeniyet inşasına inanıyorsak; evet İslamcıyız.

“Asrı saadete dönüş özlemi” olarak tarif edilen idealin kendi içinde mümkün olmadığını ama “Asrı saadete benzeme” ihtimalimizin mümkün olduğunu kabul ederek bir siyasi hayat planlıyorsak; evet İslamcıyız.

Kabaca bu çerçeveden bakınca siyaset yapan bir Müslüman, eğer iman davasını merkeze alıyorsa İslamcıdır; merkezinde dünyalık dengeler gözetiyorsa değildir. Türk bayrağına “Ay-yıldız” diyorsa İslamcı değildir; “Hilal” diyorsa ve bayrağının kökünü Hz. İbrahim’e(as) bağlıyorsa İslamcıdır.

İnce soru?

Şimdi bu durumda Soros beslemeleri ve davası iman olmayan günübirlik fırsatçıların gâvurla sırt sırta verip İslamcıları hedef almaları üzerine, “Bu savaş Hilal ile Haç’ın savaşıdır ve taraflarımızın şimdiki adları farklı olsa da kadim cephelerimiz bellidir” dersek hayırlı tasnif yapmış olur muyuz?

Netice-i kelam: Cesaretiniz varsa gerçek düşmanlara göğüs kabartın da kaç kalibre damarınız var bir görelim. İngiltere, ABD, Rusya, Çin, Esed, Hamaney, Fetullah Gülen, Netanyahu, PKK, Bağdadi orada duruyor bak. Bunlarla olan derdi bitirdiniz de sıra İslamcılara mı geldi? “Neyin temizliğini yapıyorsunuz da hangi planınıza yer açıyorsunuz” diye soru geliyor aklımıza. Bunlar dururken, “İslamcı” diye bir düşmana saldırırsanız “Dükkânı korumak için düşman uydurmayın; yutmaz kimse” dersek kızıp hain ilan etmeyin...

Erem Şentürk / Diriliş Postası

adminadmin