Röportaj
Giriş Tarihi : 16-08-2017 12:26   Güncelleme : 16-08-2017 12:26

İslam’ın inşa ettiği Bir Dünyada Yaşamıyoruz (I)

Sadece meallerin okunmasının sıkıntılı olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Sifil, “Hadisi şerifler, Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatını bize taşıyan Kur’an-ı Kerim’in eti kemiğe bürünen ve bir toplumun hayatına sokan mekanizmasıdır.” dedi. Sifil Hoca, “Mustafa İslamoğlu kavramlarla oynuyor. Kur’an ile meali birbirinden ayırmalıyız” uyarısında bulundu.

İslam’ın inşa ettiği Bir Dünyada Yaşamıyoruz (I)

İslam âlemi içerisinde hadis, sünnet, meal gibi kavramların tartışılır hale gelmesi herkesin İslam hakkında yorumlar yapması birtakım tartışmaları beraberinde getirdi. Kavramların neler olduğunu, ne manalara geldiğini, nasıl anlamamız gerektiğini Yalova Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil Hoca ile konuştuk.

BELLİ KESİMLER HADİSLERE KARŞI ÇIKIYOR

Öncelikle hadis nedir? Hadislere nasıl bakmalıyız?
Peygamber Efendimiz’in (sav)yaptıkları, söyledikleri, tepkileri, retleri, kabullerine, hadisi şerif denildiğini ve temel olarak aktaran Sifil, “Hadis bizim için Peygamber Efendimizin (sav) hayatını bize taşıyan Kur’an-ı Kerim’in eti kemiğe bürünen ve bir toplumun hayatına sokan mekanizmadır. Bazı kesimler bilinçli ya da bilinçsiz, kasıtlı ya da kasıtsız ‘Sünnet başka şeydir hadis başka şeydir.’ gibi bir ayrımlar yapıyorlar. Bunların bir kısmı ‘Hadis gözden çıkarılabilir ama sünnet böyle değildir’ gibi bir tespiti meşrulaştırmak için yapıyorlar. Bunları doğru bulmuyorum. Sonuçta sünnet amel edilerek nesilden nesle aktarılan anlamındadır. Biz namaz nasıl kılınır bu konuda hiç hadis bilmesek atadan dededen gördüklerimizi tekrar ederek doğru biçimde namaz kılabiliriz. Hadisler raviler zinciri kanadıyla gelir o da sınırlıdır.” ifadelerini kullandı.

Kısakürek, Kavanozu dışarıdan yalıyoruz

Hadisi şeriflerin ölçüsünde Müslümanlar neleri temel almalı?

Hadisin ölçüsünde senet ve metin itibariyle gözetilen bir kısım kriterler olduğunu aktaran Sifil, “Senette ravilerin adalet ve zapt teknik tabiriyle güvenilirlik ve doğru akılda tutup, nakledilmesidir. Ravilerin aynı dönemde aynı coğrafyada yaşaması gibi bir takım şartlar var. Metinde de sünnete mütevâdir ve meşhur hadise, Kur’an’a, selim akla aykırı olmamak gibi kıstaslar var. Bunlar tabii içerisinde bilinen uygulanan kıstaslardır. Bir hadisin güvenilirliğinin tespiti için bugün 1400 yıllık İslam’da gözden kaçırılmış olup da bizim bugün uydurma olduğunu tespit etme şansımız olduğundan bahsedilemez. Çünkü bunu kabul edelim biz İslam’ın inşa ettiği bir dünyada yaşamıyoruz. Gayriislami bir dünyada gayriresmi İslami enformasyon bombardımanına maruz bir şekilde yaşayan nesiliz. Dolayısıyla İslam algısında bir sorun olabilir. Bunu gözden uzak tutmamalıyız. Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in deyimiyle ‘Kavanozu dışarıdan yalıyoruz.’ bilmiyoruz.” dedi.

PEYGAMBER’İ ÖRNEK ALMALIYIZ

Kur’an-ı Kerim’in diliyle Peygamber Efendimize(sav) bakış nasıl olmalı? 

Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz (sav) ile ilişkilerimizi anlatmada birden fazla şey istediğine dikkat çeken Sifil söyle izah etti:
Peygambere itaat edeceksin.
Peygambere ittibâ edeceksin
Peygamberi seveceksin. 
Peygamberi örnek alacaksın. 
1-Peygambere itaat demek as üs ilişkisidir. Üs emreder as itaat eder. Hoşuna gitmese de, mantıklı gelmese de emri uygular. Biz Peygamberimize itaat ile emir olunduk. Biz anlamaya biliriz. Allah (cc) buyuruyor “Sizin şer bildikleriniz nice şey var hayırdır, siz bilmezsiniz Allah (cc) bilir” bu anlamda itaat sorumluluğumuz var. 
2- Kur’an-ı Kerim’de biz Allah (cc) ile ittiba edilmemişiz. Bu çok önemli. İnsan ontolojik olarak gördüğü bir şeye ittiba eder. Birisi sizin önünüzde gidecek sizde ona tabii olacaksınız. Bu anlamda biz Peygamberimize (sav) ittibaya yöneltiliyoruz. 
3- Peygamberimizi seveceğiz. Deki: “Ey Müslümanlar Allah c.c sevdiğinizi söylüyorsanız, bana (Peygambere) ittibâ edin ki Allah (cc) de sizi sevsin”. Demek ki Allah (cc) seviyoruz. Bunun göstergesi ne? Peygamberimize (sav) ittibâ. O bir yol gitmiş bizde o yolda gitmeliyiz. İmanın samimiyetinin ölçüsü bu. Bir insan Peygamberin (sav) gittiği yol beni ilgilendirmiyor. Ben kendi bildiğim yolda giderim diyorsa Peygambere (sav) ittibâ etmiyor demektir. 
4- Peygamberimizi (sav) örnek alacağız. “O Peygamber ümmete kitabı ve hikmeti öğretsin. Ve onları tezkiye etsin” Kitabın öğretilmesi, hikmetin öğretilmesini emrediyor Allah (cc) Kur’an-ı Kerim apaçık bir kitapsa, ayrıca açıklanma ihtiyaç duyamayan bir kitapsa Peygamberimiz (sav) Kur’an-ı Kerim’i neden öğretsin. Allah (cc) kitabı tebliğ etsin buyurmuyor öğretsin buyuruyor. Peki hikmet nedir? Peygamber Efendimiz (sav) Kur’an-ı Kerim bizlere öğretirken sünneti de öğretiyor. Demek ki Peygamber (sav) olmadan Kur’an-ı Kerim’i de sünneti de öğrenemiyoruz, arınamıyoruz.

Kur’an-ı Kerim’in mealleri Kur’an-ı anlamada ne kadar doğrudur? 

Meal okumanın sıkıntılı bir alan olduğunu ifade eden Sifil, “Bir kere Kuran ile meali bir birinden ayırmalıyız. Bakın enteresan bir şeydir bu ümmet 19. asra gelene kadar meal olgusunu bilmez. 
Bizim 1400 yıldır Müslümanlık tecrübemizde meal diye bir şey yok. Bu ümmet Kur’an’ı bilmiyor muydu? Kur’an-ı Kerim-i anlamak kritik bir şeydir. Siz Allah (cc) kelamını yanlış bir şekilde meal verecek olursanız insanları imanından edersiniz. İnsanların imâni hassasiyetleri büyük ölçüde meal kavramından değiştiriliyor. Bugüne kadar hiçbir mealde Kur’an-ı Kerimi anlama mitolojisi görmedim. 
Bir metni anlatmak için yola çıkıyorsunuz fakat onu nasıl anladığınıza dair hangi ilke hangi usulde hareket ettiğinize dair okuyucuya hiçbir şey vermiyorsunuz.” vurgusunda bulundu.

İSLAMOĞLU’NUN AYETLERE VERDİĞİ ANLAMLAR İŞKENCE

Bunun iki cevabı olduğunu söyleyen Sifil, “Öncelikle Ulumil Kur’an gibi bir kütüphanemiz var. Usul-ü Tevsir gibi literatürümüz var. Ben bunları bilmiyorum demek istiyor. Ben bunu okursam, esas alırsam Kurana istediğim meali veremeyeceğim, ayetleri istediğim gibi çeviremeyeceğim demektir. Mustafa İslamoğlu’nun meali yeni neşredildiği zaman Rıhle Dergisi’nden mealin Bakara Suresi’nin ilk atmış küsur ayetiyle ilgili kısmı ile sınırlı bir makale yazdım. İbretlik bir şey. Herkes okumalı. Ayetlere verdiği anlamlar, ayetlere yaptığı tabir doğru olur mu bilmiyorum işkence, o etimoloji yapacağım diye tahribat ve tahrifat etmesi. Yaptıkları inanılmaz.” dedi.

İSLAMOĞLU KAVRAMLARLA OYNADI

Yahudiler, Hz. Musa (as) Tevrat’ı almak için ayrıldığında Samiri liderliğinde ihvasıyla altından buzağıya tapmaya başladığını söyleyen Sifil, “Bunun üzerine Kur’an-ı Kerim’de buyrulur ki ‘Sizi yaratanınıza, Rabbinize tövbe edin ve kendinizi öldürün.’ İmam Maturidi’nin bir tefsiri var. Kelamda ve itikatta mezhep. Tefsirde diyor ki eğer bizden önceki müfessirlerin ittifakı olmasaydı. Biz diyecektik ki ‘Kendinizi öldürün’ emri mecazidir. Çünkü ayetin başında tövbe edin buyruluyor. Allah (cc) tövbe eden kavmi zaten affeder. Neden kendinizi öldürün desin. Fakat bizden önceki müfessirler bu emir hakikidir dedikleri için biz onlara muhalefet etmiyoruz. Biz de diyoruz ki bu emir hakikidir. 
Rivayetlerde diyor ki İsrailoğulları’nın tamamı o altından buzağıya tapmadı. 
O zaman dendi ki tapmayanlar tapanları öldürün. Onlar iki grup olarak ayrıldı tevhit akidesini muhafaza edenler öbürlerini öldürdü. İslamoğlu bu konuda ‘mecazidir’ diyor. İçinizdeki kötülüğü öldürün demektir. Neye istinaden dediğimizde Allah (cc) bir kavme kendinizi öldürün demez. İslamoğlu kavramlarla oynadı kavramları tahrip etti. Yine Bakara Suresi’nde iki temel kavramımızı söyleyen ifade var. ‘Sabır ve namaz’ kavramları. Ayet Yahudileşmemiş İsrailoğulları’ndan bahsediyor. Sabır ve namazla Allah’tan isteyin. İslamoğlu ise bu ayeti “Direnerek ve dik durarak Allah’tan isteyin.” şeklinde konuştu.
(Nasipse devam edecek…)

Burak Çolo / Diriliş Postası

adminadmin