Fikir
Giriş Tarihi : 17-04-2016 13:15   Güncelleme : 17-04-2016 13:15

İstanbul Barosu Başkanı Lütfi Fikri Bey

Paris'te hukuk öğrenimi gören Lütfi Fikri Bey, Osmanlı Meclisi Mebusanı'nda Dersim milletvekili olarak bulundu

İstanbul Barosu Başkanı Lütfi Fikri Bey
Paris'te hukuk öğrenimi gören Lütfi Fikri Bey, Osmanlı Meclisi Mebusanı'nda Dersim milletvekili olarak bulundu. Meşrutiyetçi fikirleri nedeniyle hapse mahkûm edildi. Cumhuriyetin kurulmasının ardından hilafetin kaldırılmasına karşı çıktığı için, İstanbul'da toplanan İstiklal Mahkemesi'nde 5 yıl kürek cezasına çarptırıldı. Mustafa Kemal, bu vesileyle hilafet yanlısı siyasi muhaliflerine gözdağı verdi. Lütfi Fikri Bey, eski Kosova valilerinden Fikri Paşa'nın oğludur. Asıl adı Ömer Lütfi'dir. 1872 yılında İstanbul'da doğdu. 1890'da İstanbul'da Mekteb-i Mülkiye'yi, ardından 1893'te Paris Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Paris'ten döndükten sonra, meşrutiyet ve hürriyet rejimini savundu. "İlmi Hükümette Osmanlılar'a bir bakış" yazısıyla mevcut mutlakıyet idare sistemini şiddetle eleştirdiği için Padişah'a jurnal edildi. Cinayet Mahkemesi kararıyla 14 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktıktan sonra Isparta Sancağı Tahrirat Müdürlüğü'ne tayin olur. Burdur ve Konya'da memurluk yaptı. Bor Kaymakamlığı görevinde önemli yenilikler sergiledi ve yenilikçi bir çizgi izledi. Bu nedenle bir kez daha padişaha jurnal edildi. Tortum'a sürgün edilen Lütfi Fikri Bey, Rusya üzerinden Avrupa'ya kaçmak zorunda kaldı. Rusya'nın kendisini İstanbul'a iade etme hazırlığı yapması üzerine, Fransız Konsolosluğu'nun yardımıyla Almanya'ya gitti. Almanya'da iki yıl kaldı. Oradan Mısır'a gitti, Kahire'de avukatlık yaptı, edebiyat ve siyaset üzerine çalıştı. 1908'de Meşrutiyetin ilanı üzerine İstanbul'a döndü. İlk Mebusan Meclisi'ne Dersim Mebusu olarak katıldı. İttihat ve Terakki Partisi'ne karşı muhalefetin sesi oldu. "Mutedil Hürriyetperver Partisi'ni kurdu. Tanzimat Gazetesi başyazarlığını yüklendi. Gazeteleri artarda kapatıldı, ancak o her defasında yenisini çıkardı. Tanzimat, Zühre, Tanzimatı Matbuat, Mem, Yeniden Tanzimat, Islahat, Maşrik, Tekrar Zühre, Tesisat, Teşkilat ve İfham gazeteleri birbirini izledi. Değişen gazetelerin tümünde iktidarın karşısında muhalefet yapan bir Lütfi Fikri vardı. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından cumhuriyetin kuruluş döneminde İstanbul Barosu Başkanlığı yaparken, 10 Kasım'da Tanin'de cumhuriyetin ilanından dolayı tedirgin olan halifenin görevinden çekileceği dedikodularına karşı yazdığı bir mektup yayımlandı. Lütfi Bey, "Efendimiz Hazretleri" diye başladığı mektupta yaygın bazı dedikodulara değinerek, eğer Abdülmecid Efendi halifelikten kendi rızasıyla ayrılırsa, İslam dünyasına büyük hizmetleri dokunan Osmanlılar üzerinde büyük dış baskıların ortaya çıkacağından dem vuruyor, Halife Efendi'nin kesinlikle böyle bir şeye kalkışmaması için adeta yalvarıyordu. 12 Kasım'da Rauf Bey ve Kazım Karabekir ayrı ayrı Halife Abdülmecit Efendi'ye birer ziyaret yaptılar. 13 Kasım'da Halife'nin Karabekir için bir ziyafet vermesi, Cumhuriyetin ilanı meselesini iyice halifelik meselesine dönüştürdü. 5 Aralık'ta, İkdam, Tanin ve Tevhid-i Efkar gazetelerinde Ağa Han'ın halifeyi ve hilafeti destekleyen bir yazısı yayınlandı. Bunun üzerine İsmet Paşa mecliste bir konuşma yaparak, konunun Hıyanet-i Vataniye Kanunu kapsamına girdiğini, olayı soruşturmak üzere bir İstiklal Mahkemesi'nin kurulması gerektiğini belirtti. 8 Aralık 1923'te, 156 milletvekilinin 134'ünün oyuyla cumhuriyet döneminin ilk İstiklal Mahkemesi kuruldu. Birkaç gün sonra İstanbul'a giden heyet Lütfi Fikri Bey'le İkdam, Tanin ve Tevhid-i Efkar gazetelerinde çalışan bazı gazetecileri tutukladı. İstiklal Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonucunda gazeteciler beraat etti, ancak Lütfi Fikri Bey 2 Aralık 1924'te beş yıl "muvaffak küreğe" mahkûm edildi. Lütfi Fikri Bey altı ay sonra serbest bırakıldı ve tekrar İstanbul Barosu Başkanlığı'na seçildi. Bu, onun ve düşüncelerinin İstanbul'da gördüğü ilgiyi ortaya koyuyordu. Mustafa Kemal, bu ceza ile başta Rauf Orbay ve Kazım Karabekir olmak üzere, hilafeti destekler görünen yol arkadaşlarına ve diğer siyasi muhaliflerine gözdağı vermiş oluyordu. Nitekim konumunu daha da sağlamlaştırmasıyla birlikte, tek parti diktatörlüğüne kayıtsız şartsız boyun eğmeyen herkesi, uzun süre birlikte yürüdüğü yol arkadaşları bile olmasına aldırış etmeksizin her türlü yöntemi kullanarak tasfiye etti. Lütfi Fikri Bey, düşünce özgürlüğü için verdiği mücadelede 1934 yılında tedavi için gittiği Paris'te öldü. Fotoğraf: İstiklal Mahkemeleri Kaynak: Marksist.org Daha fazla bilgi için bakınız: http://ikinoktaninsoyledigi.blogspot.com.tr/2012/05/giris-osmanldevleti-tarihi-incelenirken.html
adminadmin