Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-10-2017 09:27   Güncelleme : 24-10-2017 09:27

İstifa,İstifa,İstifa…

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti’nin yönetim kadrolarında revizyona girmek istemesi ve bazı etkin ve yetkin konumda olanların İstifasını istemesi belki de geç kalınmış bir adım. Şöyle ki bu istenilen istifalar 15 Temmuz 2016’da ki FETÖ darbe girişiminin hemen akabinde istenseydi hiç kimse bu kadar direnç gösteremezdi. Haliyle bu istifaların istenmesine farklı bir gözle bakmamız gerekiyor.

İstifa,İstifa,İstifa…

Siyasi tarihimize baktığımızda Cumhuriyet Dönemi ile birlikte Atatürk’ün kurduğu SOL fraksiyon dediğimiz Cumhuriyet Halk Partisinin devamlılığını hala sağladığını görüyoruz. Kemikleşmiş bir %25’lik oy potansiyeli her daim var.

SAĞ Fraksiyon’da ise Milliyetçi Harekat Partisinin 9 Şubat 1969, Adana’da kuruluşundan beri devamlılığı söz konusu.

Demokrat partiye baktığımızda ise Adnan Menderes ile birlikte siyasi hayatına başlamış en güçlü olduğu dönem Adnan Menderes dönemi. Ondan sonra birçok atraksiyon yapılmasına rağmen varlık gösterememiş ve tabela partisi halini almış.

Aynı keza Baktığımız da Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’de Süleyman Demirel ile özdeşleşmiş. Tansu Çiller döneminde Doğru Yol Partisi bir nevi Demirel Mirası olarak devam etmiş ve o da en sonunda tabela partisi haline gelmiş.

Anavatan Partisi de aynı keza Turgut Özal ile özdeşleşmiş ve Özal sonrası istenilen performansı gösterememiş. Ne, Yıldırım Akbulut nede Mesut Yılmaz sağ seçmenin kitle partisi olan bu partiyi Özal dönemi gibi ayakta tutamamış.

CHP her daim varlığını korumuş bir tek üçlü koalisyon dönemi dediğimiz DSP-ANAP-MHP döneminde meclis dışında kalmış. Her dönem’de ise Cumhuriyet’in ilk yılları hariç her dönem Ana muhalefet görevi üstlenmiş.

Muhalefet görevi görse de her dönemde süreklilik ifade eden CHP’nin karşısında neden revizyona uğrayan ve devamlılık sağlayamayan sağ partiler var? Kaldı ki Türkiye’nin ağırlığı sağ seçmen.

Yada şöyle birkaç soru soralım!

CHP her dönem Ana muhalefette kalsa bile neden sürekli yeni bir sağ parti ile karşı karşıya geldi?

Ak Parti’nin sonu da daha önceki sağ partiler gibi mi olacak?

Yeni bir sağ parti mi yeniden güçlenerek Ak Parti’nin yerini alacak?

İstifaların aslında temelinde bu yatıyor. Yenilenme ve revize olma, Yeni bir yeni bir sağ parti ihtiyacını ortadan kaldırma…

Bu noktada, İstifa sürecine direnç gösterenler ise peki ne yapmaya çalışıyor?

Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi figür haline getirdikleri ise Halkın ekseriyette kendilerine değil, Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için oy verdiğini unutarak kendilerini Ak Parti ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan üzeri görmeye başladılar. Uzun süreli makamları işgal ettiklerinden dolayı kerameti kendilerinde aramaya başladılar.

Peki, bu süreç neden bu kadar karmaşık ve sıkıntılı hale geldi?

Ak Partinin iktidar olma sürecini eğer dikkatli okursak, işte o zaman bazı sonuçlara ulaşmamız çok daha kolaylaşır. Şöyle ki;

DSP-Anavatan Partisi-MHP 3’lü koalisyonu sonrası Ak Parti iktidar oldu. Ak Parti peki iktidar olurken kimlerden faydalandı diye baktığımızda ise ekseriyette Anavatan Partisinde siyaset yapmış kamuoyunun tanıdığı isimleri ön plana çıkartarak kadrosuna tanınmış siysi figürlerle yola çıktı. İlk kuruluş yıllarına baktığımızda aynı keza Cemaat’in yapısından da oldukça faydalandı.

Ak Parti, il ve ilçe teşkilatlanmasında Cemaat’in organizasyonu ile çok fazla kesime ulaştı. Hatta Zaman Gazetesinin kapı kapı abonelik sistemi Ak Partiye entegre edildi. Ak Parti bu abonelik sistemi ile birlikte çok fazla kitleye ev ziyaretleri yaparak sesini çok daha fazla kesime duyurdu.

Ancak, Ak Partinin ilk yıllarında Anavatan Partisinin de etkisini kabul etmemiz gerekiyor. Şöyle ki Anavatan Partisinin kadroları eğitimli ve tecrübeliydi. Anavatan Partisi hizmet içi eğitim olarak kabul edeceğimiz sistemi oldukça iyi oluşturmuştu. İl ve İlçe teşkilatları sürekli olarak üniversitelerden ve yurt dışından getirilen eğitmenler ile eğitime alınıyor. Konferanslarla alt yapısı sürekli  güçlendiriliyordu. Haliyle sürekli olarak güncel politikalardan haberi olan bir yapısı mevcuttu. Anavatan Partisinin en büyük dezavantajı ise Genel Başkanı Mesut Yılmazdı. Zira Toplumda karşılığı yoktu. 3’lü koalisyon dönemi ise bu güçlü kadrolarına rağmen Anavatan Partisinin bitişiydi.

Anavatan Partisinin bitişi ve Ak Partinin doğuşu ile bu kadrolar Ak Parti’de yer buldu. Ancak, Bu kadrolar ile Cemaat kadroları karşı karşıya geldiğinde Cemaat bu eğitimli ekibi yavaş yavaş tasfiye etti. Tasfiye edilen bu kadrolara ise cemaatin güvendiği kişiler getirildi. Dershane krizi ile başlayan ve Malum 15 Temmuz FETÖ Darbe girişiminden bu güne kadarki süreçte de,Cemaatin oluruyla mevki sahibi olanlar bulundukları mevkileri korudu.

Hatırlayalım!

17/25 Aralık sürecinde Cumhurbaşkanımız ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Cemaat ve Fetullah Gülen için “Bunlar Terörist.” dediğinde Ak Parti içerisinde kendisine inanan pek kimse bulamamıştı. Bunu da açık açık ifade etmişti. Hatta o dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “Bunların Terörist olduğuna kendi Bakanlarımı bile inandıramadım.” dediğini dün gibi hatırımızda…

Peki, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan neden inandıramadı?

Sebep çok basit aslında, Zira Mevcut Kadroların büyük çoğunluğu Cemaat oluruyla siyasete girmişti.

15 Temmuz’a kadar ki süreçte bile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzlerce ikazına rağmen, hala Cemaate leke konduramayan ve “Erdoğan’da çok abartıyor!” diyen ve “İşimize, Gücümüze, Siyasetimize, Ticaretimize bakalım.” diyen Cemaatin oluruyla siyaset sahnesine adım atanlar yaklaşık 15-16 senedir çeşitli makamlarda oturması hasebiyle şimdilerde istifalara ayak diriyor. Zira, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hepsi FETÖ düşmanı oldu! Çaycıya, Çorbacıya, Temizlikçiye, Öğretmene, Memura, Askere, Polise, Hakime, Savcıya vs. dokunulurken kendilerine dokunulmayacağı hesabı yapıldı!

Hatta şöyle de bir tezim var!

Pensilvanya’ya zamanında gidip el etek öpmeyen kaç tane Siyasi var?!

Sakın yanlış anlamayın! Sözüm sadece Ak Parti için değil…

Şimdi YENİLENME zamanı!

%51 alamadığınızda Parti olarak İktidar olamıyorsunuz, TBMM’de yasama’da sıkıntı yaşıyorsunuz. Yeni sistemde Koalisyon sistemi de yok.

Haliyle her istifa süreci yeni bir değişim ve cemaat oluruyla siyasete girenlerin bana göre bir kısmının tasfiyesi anlamı taşıyor. Zira Anavatan Partisinden Ak Partiye transfer olanları nasıl zamanında Cemaat tasfiye ettiyse, Bu defa da Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bu kadroları tasfiye etmeye başladı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte Mevcut siyasi yapı hem yıprandı hem de siyaset artık yeni yüzler ve akımlar görmek istiyor. Aksi takdirde yazının başında belirttiğim üzere Ak Partinin de sonu geçmişte ki sağ partilerin sonu gibi olması maalesef kaçınılmaz son olarak duruyor…

Ancak, Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu noktada işi oldukça zor!

Zira, Ak Parti içerisinde birbirleri akraba çok sayıda Milletvekili, Belediye Başkanı vs. var. Haliyle Ak Partide hem akrabalık bağları olan ve hem de daha önce cemaat olarak birliktelikleri olanların olduğu ciddi bir yapı var. Bu her iki gerçek Ak Parti içerisinde yeni yüzler yeni fikirler yeni oluşumlar için en büyük zorluk.

Bu yapı KIRILABİLİR Mİ?

EVET,

Hem de çok basit şekilde.

15 Temmuz gecesi abdestini alıp sokağa çıkan ve Vatan haricinde hiç bir şey düşünmeyenler, Mahalle mahalle, Semt semt tespit edilerek bu kişilerden YENİ siyasi figür olacaklar tespit edilir, ardından siyasi eğitimleri EHİL KİŞİLERCE verilir ve Toplumda, Ak Parti’de yeni siyasi figürlerini kazanmış olur. Unutmayalım, Netice itibariyle dikkatli baktığımız da şimdi ki mevcut Siyasilerin hemen hemen hiç birisini 15-16 sene tanımıyorduk.

Daha önce de söylediğim gibi!

Dört tane, hiçbir sürüde kullanılmamış zağar bulmak çok mu zor?

Orhan SARIKAYA

adminadmin