Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 29-08-2016 15:09   Güncelleme : 29-08-2016 15:09

İstikamet Ve Handikap

Handikabımız şudur, düşüncesi doğru, niyeti İslam’a uygun ve istikametini sağlam bildiğimiz, fakat günahı çok ameli az olan insana mı, yoksa ameli çok günahsız gibi görünen ,düşüncesi ve istikametini bilmediğimiz insana mı güvenmeliyiz.

İstikamet Ve Handikap

Kısaca insanlar hakkında karar vermemizdeki ölçü insanın amelleri midir yoksa kişilerin dürüst düşünceleri midir? Görünüşün ve amellerin, insana güven duyma veya sadakatle bağlanma hususunda bizim için ölçü olmadığıdır.

Dinimizin inanç esaslarında bu husus geniş bir şekilde izah edilmiştir. İnsanın kendini ifade edişi ve düşünceleri duruşu yani istikameti öncelikle önemlidir. Yani kişiliğini oluşturan inançları, düşünceleri ölçüdür.

Resulullah efendimiz,“ Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kişidir” buyurur. Hz Ömer, insanı tanımak için, onunla ya bir yolculuk yada komşuluk veyahut alışveriş yapmak gerektiğini ifade etmiştir.

Ehli sünnetin büyükleri iman akideleri, imanın kalb ile tasdikten sonra dil ile ikrar olduğunu, salt çoğunluğun ise amellerin imanın rukünlerinden sayılmadığını kısaca şöyle belirtir.

a. "Ey iman edenler; sizin üzerinize oruç (tutmak) farz kılındı." (Bakara, 2/183).

Bu ve benzeri ayetlerde (bk. Bakara, 2/153, 187; Âli İmrân 3/59; Enfâl, 8/20, 27; Nûr, 24/21; Ahzâb, 33/70; Cum'a, 62/9) 
Önce "iman edenler" diye hitap edilmiş, sonra müminlerin yapmaları ve yapmamaları gereken emir ve yasaklar bildirilmiştir. O halde olumlu veya olumsuz olan amel, imanın hakikatından olmayan, ayrı ve başka bir şeydir.

b. "İman eden ve iyi (salih) amel isleyen kimseleri Cennetimize koruz." (Nisâ, 9/57).

Bu ve benzeri ayetlerde (Bakara, 2/227; Yunus 10/9; Hûd, 11/23; Lokman, 31/8; Fussilet 41/8; Buruç, 85/ 11; Beyyine, 98/7; Ankebut, 29/7, 9, 58; Fâtır, 35/7; Şûrâ, 42/22) salih amel imana atfediliyor ki; Arapça gramer kaidesince, ancak manası başka olan şeyler birbiri üzerine atfedilir. Yani âtıf işlemi, "ma'tû" ile "ma'tûfun aleyh"in başka başka manada olmasını gerektirir. O halde amel, imandan başka olup, ondan bir cüz değildir.

c. "Kim mümin olarak, iyi ve güzel amel işlerse..." (Tâhâ, 20/ 112).

Bu âyet-i kerimede amelin makbul olması, imanlı olma şartına bağlanmıştır. Meşrutun (yani amelin) şartta (yani imandan) dahil olmayacağı, bilinen kural gereğidir. O halde iman ve amel ayrı ayrı şeylerdir.

d. "Eğer müminlerden iki zümre birbirleriyle vuruşur, cenk yaparsa, aralarını bulup onları sulh ediniz..." (Hucurât, 49/9).

Bu ayet-i kerimede; birbiriyle cenk yapan büyük günah sahipleri "mü'min" diye anıldığına göre; iman ile haram olan adam öldürme fiilinin dahi mümin bir şahısta birlikte bulunabileceği, dolayısıyla her cins amelin imandan ayrı ayrı ve ondan başka bir unsur olduğu gayet açık olarak bildirilmektedir.

ÖLÇÜMÜZ İSTİKAMET SAHİBİ OLMAKTIR

Bir mümin günahkâr olabilir, tembelliğinden dolayı ameli az olabilir, namazı veya orucunu eksik tutabilir. Bu mümin bir kişinin kendi nefsine zulmetmesiyle ilgilidir, bu durum diğer insanlarla ilgili değildir. Kısaca kendisinin günahkar olmasıyla ilgilidir. Eğer kişinin günahı insanlığa ve dünyaya yansıyorsa o zalimdir. Nasıl Hiristiyan, Yahudi ve Kafirler zalimse,müslümanın zalimi de odur.

Müslümanın günah işlemesi  dinden çıkması anlamına gelmez ve tövbe biz müslümanları içindir.Küffarın tövbesi ise iman etmesidir.Dahi müşriklerinde keza öyledir..

İnsan günahkar olmasına rağmen,dürüst bir kişi olabilir,kimsenin malında gözü olmayabilir ve çalmayabilir,etrafında güvenilir biri olabilir,gıybet yapmaz,emanete hiyanet etmeyebilir,Mesele insanın iman rükunlerini inkar etmedikçe,dinden çıkmayacağı gerçeğidir.

Bu sebeble ehliyet ve liyakatte kişinin ibadetleri değil öncelikle kişiliği ve istikameti yani düşüncesi esas alınmalıdır.Niyeti bozuk olanın ameli düzgün görünmesinin kişiye hiç bir faydası yoktur.

Nice küçük ameller vardır ki niyetle en büyük amellere dönüşür,nice büyük amellerde vardır ki niyetle küçülür yok olur.Bunu bilemeyiz.

O sebeble ,İnsanlar hakkında karar verirken günahları veya ibadetleri bizim için ölçü olmamalıdır.Ölçü kişinin istikamet şuurunda olup olmadığıdır..Aynı istikamete giden kervanın içinde ibadet edende.olacaktır,tabiki günah işleyende.Ama ihanet edenler bundan müstesna..!

İstikametleri aynı olmadığı halde,amel elbisesine bürünerek bu kervanda yolculuk ediyormuş gibi görünen ve ihanet edenler itikadi münafıklardır.Ameli münafıklık ise riya ve gösteriş yapmaktır aralarında fark vardır.

Bir diğer konu daha vardır ki oda günahkarların gerçeğidir ve bu iki konunun dışındadır.Günahkarlar,ne itikadi münafıktır nede ameli münafıktırlar.Onlar sadece günahkarlardır.Ama istikametleri haktır.Ve o hakkın uğrunda gerektiğinde 15 temmuzdaki gibi canlarını,vatanı,bayrağı,milleti ve dini için seve seve verirler.

Akıl sahiblerine bu ayet buna işarettir.
Ey inananlar! 
Sizi can yakıcı bir azabdan kurtaracak, kazançlı bir yolu size göstereyim mi?
Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.Diğer biri de, ki onu seveceksiniz; Allah'dan nusret ve yakın bir fetih, hem mü'minleri müjdele. (SAFF-10-13)

Dua ile

 
adminadmin