Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 29-12-2012 13:08   Güncelleme : 29-12-2012 13:08

Kalbimiz orada asılı kalmış!

Gün puslu, güneş bulutlar arkasında saklanmış, rüzgar tüm nefesiyle üflüyor

Kalbimiz orada asılı kalmış!
Gün puslu, güneş bulutlar arkasında saklanmış, rüzgar tüm nefesiyle üflüyor.

Her yeni gün yeni rüyalara uyanıyoruz. Ve işte içindeyiz onlardan bi tanesinin daha…

Martı sesi, dalga sesine karışıp uzaklaşıyor. Büyüsüne kapılmayalım kıyıya vuran dalgaların, rüzgar olmasa dalgaların hükmü nedir ki. İskeleden sarkan ayaklarımın ucundan dökülen fazlalıkları görebiliyorum. Her gün kaç zamanlık yalnızlık götürüp attıysak da denize, ne bereketli duygudur, at at bitmiyor! Arkamdan gelip omzuma dokunacak, hayali bi el yaklaşıyor tam da bunları düşünürken. “Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan’” diyor ya şair işte tam da öyle. Biz, bizden olan parçalarımızı savurdukça, rüzgar da bizi savuruyor bir o yana bir bu yana! Rüzgar ekip fırtına biçmesek ya keşke...

Marifetli bir terzinin dokunuşuna ihtiyacım var sökülmüş ruhumun hayata tutturulması için. İplikleri de mi kurudu terzilerin, iplikleriniz de mi kurudu terziler? Yüzümde duygularımdan kaçamayan ifadem, gözlerimde göremediğimin hasreti. Yastık altındaki gülüşlerimi harcıyorum. O da bitecek bi gün.

Neresinden bakarsan bak bitmiyor cümlelerimiz. Korktun mu kelimelerden, çıkarttığı seslerden, korkutsa ya beni de kelimeler. Kelimelerle oynayan sen, kelimelerden korkan sen!

İçimin içine oturdu, varlığı iki adım ötede olanların yokluğunun ızdırabı. Ahh ne büyük ızdırab! Yüreğimizin koku alma duyusunu yitirdik mi? Köreldi de duyularımız, sevdamızın izini süremez mi olduk?

Nerede o dallarına salıncak kurduğumuz sonra da gölgesinde uzanıp uyuduğumuz ağaçlar?

Hangi ağacın dalına asmıştık kalbimizi? Kalbimiz orada asılı kalmış…

Hiçbir kuşun dallarına konmadığı ağaç, hiçbir kuşun semalarında uçmadığı bi gökyüzü var mı? Ki biz sevdik her sonbahar bizi terk edip gitseler bile göçmen kuşları. Güle güle göçmen kuşlar baharda bekliyoruz sizleri.

Her şey birbirine değer, birbirine temas eder; kuşlar ağaçlara, ağaçlar toprağa, toprak suya, su insana…

Her şey insana değer!

Her şey birbirini taşır; bedenler ruhları, yüzler duyguları, insanlar anıları…

Dudağımda serseri bi ıslık, kulağımda dün gece radyoda çalan türkü, şimdilik sadece kulağımda…

Yürümek güzeldir, yüklendiklerimizle yürümek! Çatısı akan hayallere doğru yürümek…

Hava gittikçe sertleşiyor, rüzgar ara ara yağmur çiseleri serpiştiriyor yanaklarımıza doğru. Bir sığınak bulmalı fırtına kopmadan evvel. Bulutlar, hızla hareket etmeye başladı. Hava yavaş yavaş kararıyor, fırtına koptu kopacak...

Ne kadar tenhadayız öyle, bütün yollara sapa kalmak ne fena!

Ne kadar süratle azalıyor şefkatli bakışlarımız, ipeksi dokunuşlarımız.

Bakamadığımız için dokunamıyor, dokunamadığımız için bakamıyoruz!

Azmettim ben hep tahammül suyundan içmek için!

Ne kadar da kolay geçmişiz, vazgeçmişiz kendimizden. Dağları, nehirleri, denizleri ve yolları birleştirir haritalar. Bizim de elimizden tutacak bir harita mı bulmalı! Bakarsın payımıza bi kuşbakışı düşüverir!

Sararmış şiirler günlüklerde pas tutarken her zaman geç kalmak için erken değil midir? İnsan, hep geç kaldığında farkında olur geç kaldığının. Yağmur henüz yağıyorken ıslanmalı, güneş kaybolmadan da kurumalıyız.

Kulağımda dün gece radyoda çalan türkünün müziği, dudağımda sözleri…

“Urfa’ nın etrafı dumanlı dağlar….”
adminadmin