Kültür
Giriş Tarihi : 09-09-2019 11:42   Güncelleme : 09-09-2019 11:43

Kalbin üzerine atılan her ok Göz İle Görülmez

Hz. Hüseyin Efendimiz'in hayatını ve Kerbela hadisesini en iyi anlatan eserlerden biri Mustafa Âsım Köksal'ın Hz. Hüseyin ve Kerbelâ Faciası adlı kitabıdır.

Kalbin üzerine atılan her ok Göz İle Görülmez

Kerbelâ hadisesi, dehşetli olduğu kadar ibretlerle de dolu bir hadisedir. 'Hüseyn' ism-i şerifini duyup da ürpermeyen, kan ağlamayan kim vardır? Hz. Hüseyin Efendimiz'in hayatını ve Kerbela hadisesini en iyi anlatan eserlerden biri Mustafa Âsım Köksal'ın Hz. Hüseyin ve Kerbelâ Faciası adlı kitabıdır.

En muteber kaynaklara dayanılarak hazırlanan 'Hz. Hüseyin ve Kerbelâ Faciası' üç safhada tamamlanıyor. Birinci bölümde Hz. Hüseyin'in doğumu ve çocukluk hayatı ele alınırken ikinci bölümde ise Kerbelâ faciası, son bölümde de Kerbelâ'dan sonra olan hadiseler ele alınmış. Mustafa Âsım Köksal, dayandığı kaynakların sağlamlığından faydalanarak akıcı, kendini okutan ve detaylarıyla insanı adeta o güne götüren ûslubu ile okuyucuya farklı pencereler açıyor. Kerbelâ hadisesini tam manası ile kavrayabilmek isteyenlerin, Asım Köksal'ın bu eserine müracaat etmeleri gerekiyor. Asım Köksal'ın eseri, yer yer öfkelendiren, yer yer ağlatan anlatımıyla akıllarda iz bırakan önemli bir kitap oluveriyor.

Yine ben'lik meselesi

'Ben' denilen ve insanı sadece et ve kemikten ibaret kılan amansız hastalık, her devirde olduğu üzre Cenâb-ı Peygamberin kendileri hakkında 'Benim dünyada kokladığım iki reyhandır' buyurduğu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin devrinde de nice başlar götürdü. Kimseye yaramayan bu hastalık, akıllara zarar işler yapılmasına sebebiyet veriyor ve sahibinin akıbetini de her seferinde zelil ediyor.

Kanaatime göre bu facianın kendisinden başka imam ve önder tanımayan belli başlı 'ben'cilleri, Allah'ın emir ve yasaklarını uygulama gerekçesiyle; çokça övülen, övgüye lâyık olan, çokça sevilen bir peygamberin torunlarını katleden sözde iman sahibi kişilerdi. Bu kişilerin günümüzde taraftarları da var, lanetleyicileri de. On üç küsur asır önce cereyan eden ve sorumluları Allah'ın yüce huzuruna çıkarılıp muhakeme olunmak üzere kabirlerinde tutuklu bulunan Kerbelâ faciasının, bugünkü vatandaşlar arasında herhangi bir anlaşmazlığa vesile yapılması için bir sebep yok.

Çünkü Hz. Hüseyin Efendimiz, 'Ey Allahım! Bunlarla ve kavmimizden olanlarla aramızda Sen hükmünü ver.' diyerek bu yoldaki dâvâsını Allah'a havale etmişti. Bu faciaya sebep olan veya isimleri karışanlara çatmak, lanet okumak faydasızdır. Evliyaullahın da kısmı küllisi 'Yezid'e lanet okuyacağına, âl-i Muhammed'e salavat çek' derler. Allah da, 'Onlar hâlâ cahiliyyet devrine ait hükmü mü istiyorlar? Ve yakîn sahibi olan bir kavim için, Allah'tan daha güzel kim hüküm verir!' buyurur Maide suresinin 50. ayetinde.

Ümmet'in sevgililerinin kanıyla yıkanmış toprak: Kufe

Kufe, adı çıkmış bir şehirdir. Cenâb-ı Peygamber'in gözünün nuru Hz. Hasan'ın ve can yoldaşı Cenâb-ı Ali'nin dünyadan göçmesine sebep olan bir toprak. Irak toprakları, sanki şahit olduğu hadiseler ve üzerine akan mübarek kanların vebali ile çöl olmuştur. Sadece kum işte... Üstündekilere faydası olmayan bir kum. Faydası da olsun istenmeyen bir kum.

Muaviye'nin iktidar ve liderlik hastalığı nasıl Cenâb-ı Ali'ye kıydı ise, oğlu Yezid'in bu sevdası da âlemlere rahmet olan Peygamberin kokladığı reyhanın canına kast etti. Yezid, kendi menfaati için kullanacağı tüm adamlarını valilik makamına erdirmiş ve sınırsız yetki vererek kendinden daha zalim olabilecek heriflere yol açmıştır. Şeriat, din ve Müslümanlık adı altında yürüttüğü menfaat çalışmaları ümmetin ciğerini dağladı. Kendi de zavallı bir ölümün kurbanı oldu.

İbn Ziyad ve bitmeyen hainlikleri

O dönemin kritik şahsiyetlerinden biri de ismi Asım Köksal'ın kitabında da çokça zikredilen, zahiren insan görünümlü sefil İbn Ziyad. Bu nasibsiz herif Hz. Hüseyin Efendimizin söz cellatlığını yapmıştır. Yani verdiği emirleri yerine getirecek kendi gibi sefil bir cemaati olan bu zat, rahmet Peygamberinin gözünün nurunun canına kast etmiş, onunla da yetinmeyip toprakta kalan bedeni üzerinde bir takım aşağılık hareketler yapmış ve yaptığı bu eylemleri İslâm'a dayandırmaya çalışmış bir zavallıdır. Valisi olduğu toprakları mübareklerin kanı ile sulayan ve Cenâb-ı Peygamberin dudaklarından öptüğü, göz nuru Hz. Hüseyin'in dudaklarını susuz bırakan sözüm ona Allah'ın dinini yaşayan ve yaşatmaya çalışan bu sefilin hükmünü Allah elbette verecektir.

Kalbin üzerine atılan her ok göz ile görülmez

Kitabın karşılıklı konuşuluyormuş gibi bir anlatıma sahib olması, okuyucuyu bazen orada bulunan üçüncü kişi yaparken, bazen de uzaktan olaya şahit olan birinin gözlerine sahip olmanızı sağlıyor. Bu da zaman zaman atılan okların kalbinize denk gelmesine sebep oluyor. Zaman zaman da gözlerinizin pencerelerinde çiselemeye başlayan bir yağmurun habercisi oluveriyor.

Elim hadiseleri okurken kalbime saplanıveren oklardan biri de şu hadise. Hz. Hüseyin Efendimiz susuzluk çekiyor. Susuzluğu son dereceyi bulunca, çadırlardan ayrılıp su içmek için Fırat'a doğru yönelir ve su kanallarına doğru giderken, bir adam: 'Yazıklar olsun sizlere! Onunla su arasına gerilseniz ya!' diyerek Kûfe halkını Hz. Hüseyin'in önüne çıkmaya davet eder.

Kufeliler de galeyana gelir ve emri uygularlar. Hz. Hüseyin Efendimiz mahzun bir gönülle "Ey Allah'ım! Sen de onu susuz bırak." diyerek çadırına geri dönmekte iken adam bir ok atıp Hz. Hüseyin'in damağından vurur. Hz. Hüseyin oku çekip attıktan sonra iki avucu kan ile dolar ve 'Ey Allah'ım! Peygamberinin kızının oğluna yapılanlardan dolayı şikâyetimi Sana arzediyorum!' diyerek çadırına döner. Sağlam rivayetlere göre çok geçmeden, Allah o adamı susuzluk hastalığına uğratır. Ne kadar içse de suya kanamaz.

Bir başka ciğer yangını

Kerbela faciasının ardından Hz. Hüseyin'in mübarek başı İbn Ziyad'a getirilir. O sırada yemektedir. Hz. Hüseyin'in başı büyükçe bir tas, leğen içinde getirilip İbn Ziyad'ın önüne konulur. İbn Ziyad, elindeki değnekle Hz. Hüseyin'in dudaklarına vurarak: 'Yakışıklı bir gençti! Ebu Abdullah'ın saçı da kırlaşmış! Hanginiz öldürdü onu?' der. İçlerinden biri İbn Ziyad'a, 'Allah şahittir ki, o dudakları âlemlere rahmet olan peygamberin öptüğünü görenler oldu. Çek ellerini üzerinden.' deyince İbn Ziyad, 'O halde onu nasıl öldürebildiniz?' diye sorar ve herkes susar.

Hz. Zeyneb'in göğü tutan ahı

Hz. Zeyneb annemiz, kardeşi Hüseyin'in başı ayrılmış mübarek vücudunu görünce irticalen şu mersiyeyi okur: "Ey Muhammed'im! Ey Muhammed'im! Sana göklerdeki melekler salât ü selam getiriyorlar! Hüseyin ise, şu otsuz, bozkır çölde tozlara, topraklara, kanlara bulanmış; âzâları kesilmiş, biçilmiş, kırılmış, dökülmüş yatıyor! Ey Muhammed'im! Senin kızların esir edilmişler, zürriyetin hep öldürülmüşler! Sabah yelleri, onların üzerlerine tozlar topraklar savuruyor!"

Her yanı bambaşka bir hüzün barındıran Kerbela Faciası, üzerinde çokça tefekkür edilmesi gereken bir hadise. Bu tefekkürü besleyecek eserlerden biri olan Asım Köksal'ın Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası isimli kitabı ise mutlaka başvurulması gereken bir kitap. Düşünen bir kavim için, orada ne güzel manalar var.

Sümeyra Öztürk yazdı

adminadmin