Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 29-08-2016 12:18   Güncelleme : 29-08-2016 12:18

Kanlı Sonuçlanan İlk Darbe Girişimi

15 Temmuz 2016 akşamı seçimle gelen Cumhurbaşkanı’nı ve hükümeti devirmeye yönelik darbe girişimi sırasında kökeni, partisi, cemaati, sosyal konumu, yaşı, cinsiyeti farklı milyonlarca insanımız canını ortaya koymak suretiyle darbecilere direnerek tarih yazdı.

Kanlı Sonuçlanan İlk Darbe Girişimi

Kuşkusuz bunda Cumhurbaşkanımızın halkı direnişe çağırmasının büyük etkisi oldu. Başbakanımız da ondan önce büyük bir direnç göstererek darbecilerle mücadele edeceklerini açıklamıştı. Bu kritik anlar, yönetici olmakla lider olmanın arasındaki farkı ortaya koyar. İkircikli bir tutum, ya da atılan geri adımlar, havayı koklayan birçok kişinin darbecilerle işbirliği yapmasına sebep olabilirdi. Henüz hadise taze olduğu için atlatılan tehlike tam olarak idrak edilmeyebilir, ancak gelecekte tarih bunu bize daha iyi tasvir edecektir.

Son darbe teşebbüsü bana, Hz. Osman’a karşı girişilen kanlı darbeyi hatırlattı. Hz. Ömer tarafından belirlenen altı kişilik şura üyelerinden biri olan Hz. Osman, şura üyelerinden Abdurrahman b. Avf’ın hakemliği sırasında kararını onun lehine açıklaması üzerine ümmetin biatini alarak halife olmuştu.

Hz. Peygamber, Hz. Osman’a çok değer verirdi. Hz. Osman, peygamberliğin ilk yıllarında Müslüman olmuş, Mekke’de Hz. Peygamber’in kızı Rukayya ile evlenmiş; Habeşistan’a eşiyle birlikte hicret etmişti. Daha sonra Habeşistan’dan Mekke’ye dönerek oradan Medine’ye hicret etti. Rukayya, hicretin 2. yılında (miladî 624) Allah’ın Elçisi (sas) Bedir savaşından dönerken vefat etti. Hz. Peygamber Hz. Osman’la kızı ÜmmüKülsûm’u evlendirdi. ÜmmüKülsûm de hicrî 9 (miladî630) yılında vefat etti. Hz. Peygamber’in ÜmmüKülsûm’un vefatından sonra, “Şayet on kızım olsaydı hepsini Osman’la evlendirirdim.” dediği nakledilir.

Yumuşak karakterli, nazik, akrabalarına düşkün bir kişiliğe sahip olan Hz. Osman hilafete geldiğinde 70 yaşına baliğ olmuştu. 12 yıl devam eden hilafeti döneminde kendisinden memnun olanlar olduğu gibi gayrimemnun bir kesim de vardı.

Hz. Osman’a muhalif olanların önemli bir kısmı valilerinin icraatlarından dolayı kendisini sorumlu tutuyorlardı. Bazı sahabîlerle ilişkilerinde problemler yaşanmıştı. Örneğin, Ebû Zer, Abdullah b. Mesûd ve Ammâr b. Yâsir, Hz. Osman’ın bazı icraatlarını eleştiriyorlardı. Öte yandan kimi malî uygulamalarından dolayı kendisini eleştirenler vardı. Ortada ciddi bir yanıltma da söz konusuydu. Ona yönelik ithamlar, çoğunlukla halk arasında yayılan söylentilere dayanıyordu.

Kimi rivayetlerde, dönemin Müslümanlarını zan altında bırakmamak ve onları tartışma dışına çıkarmak için Halife’ye isyanın arkasında gizli bir örgütün olduğu ifade edilir. Bu örgütün başı olarak Abdullah b. Sebe olarak zikredilir. Bu rivayetlere hem kaynakları sebebiyle hem de dikkati başka taraflara çektiği için itibar edilmemelidir.

Aslında durum çok karışık değildi. Hz. Osman, uzun süre devam eden halifeliği döneminde bazılarının çıkarına zarar veren, kimilerini de küstüren icraatlar ortaya koymuştu. Aile mensupları bu dönemde oldukça güçlenmişlerdi. Valilerin önemli bir kısmı akrabasıydı. Doğal olarak birçok kişinin nefret oklarını üzerine çekmişti.

Hicrî 35 (miladî 656) yılının hac döneminde Kûfe, Basra ve Mısır’dan hacca gitmek üzere yola çıkan yaklaşık 2000 kişilik bir grup Mekke’ye gitmeden önce Medine’ye uğradılar. Hz. Osman ile görüşerek bazı şikâyetlerini dile getirdiler. Bu sıralarda Hz. Ali halifeyle aralarında arabuluculuk yaptı.

Halife, şikâyetleri dinledi; yanlış anlamaları giderici açıklamalar yaptı ve talepleri dikkate alarak Mısır Valisi Abdullah b. Sad b. EbîSerh’i görevden aldığına dair bir mektubu Mısır’dan gelenlere verdi. Onun yerine atanan isim Hz. Ebû Bekir’in oğlu Muhammed(ö. 38/658) idi.

Muhammed b. Ebî Bekir ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe (ö. 36/657) Hz. Osman’a muhalefet eden iki Kureyşli’ydi. Mısırlı grubun organize edilmesinde ve Medine’ye gidişinde etkili olmuşlardı. Muhammed b. Ebî Huzeyfe, babası yalancı peygamber Müseylime’ye karşı girişilen savaşta şehit olunca bakımını akrabası olan Hz. Osman üstlenmişti. Onun himayesinde büyümesine rağmen Hz. Osman’a karşı en ateşli muhalefeti yürütenlerden biriydi.

Gelenler memleketlerine gitmek üzere yola çıktıktan birkaç gün sonra geri döndüler. Ellerinde Mısır’ın azledilen valisine hitaben yazılmış bir mektup vardı. Bu mektupta kendisine gönderilen diğer mektubu dikkate almaması ve grubun ileri gelenlerini cezalandırması emrediliyordu. Mektubun altında Hz. Osman’ın mührü vardı. Hz. Osman, mektubu kendisinin yazmadığına dair yemin etti. Bu sefer gözler kâtibi olan Mervân b. el-Hakem’e çevrildi. Âsiler, Mervân’ın kendilerine teslim edilmesini istiyorlardı. Hz. Osman, bu teklifi kabul etmedi.

ÂsilerHz. Osman’dan görevi bırakmasını istediler. Ancak o, Ashab’tan bazı kişilerle görüşerek bu talebi değerlendirdi. Abdullah b. Ömer’in düşüncesini sordu:

-Bunlar beni hilafetten indirmek istiyor. Şayet hilafeti bırakırsam beni serbest bırakacaklarmış. Hilafeti bırakmasam beni öldürecekler.

-Hilafetten vazgeçersen, dünyada ebedî olarak bırakılacağını mı sanıyorsun?

-Hayır!

-Onlar Cennet ve Cehenneme sahip midirler?

-Hayır!

-Şayet hilafetten vazgeçmezsen sana, seni öldürmekten daha fazla bir şey yapabilirler mi?

-Hayır!

-Böyle bir âdet başlatmanı uygun görmüyorum. Eğer dediklerini kabul edersen bundan böyle yöneticiye öfkelenen her grup onu tahttan indirmek için harekete geçer. Allah’ın sana giydirdiği gömleği çıkarma!

O sırada devletin düzenli bir ordusu yoktu. Medine’de bulunan Müslümanlar, âsilerin baskılarınatopluca müdahale etmediler. Belki de bir kısmı Hz. Osman’ın baskılara dayanamayıp istifa etmesini bekliyorlardı. Hz. Osman ise âsilerin kanını akıtacaklarına ihtimal vermiyordu. Aslında iki taraf da direnerek karşı tarafın geri adım atmasını bekliyordu.

Kûfe’den gelen âsilerin liderlerinden biri olan Eşter ile Hz. Osman arasında şöyle bir konuşma geçmişti.

-Ey Eşter! İnsanlar benden ne istiyor?

-Mutlaka içlerinden birini yerine getirmen gereken üç şey!

-Nedir onlar?

-Seni yönetim işini onlara bırakıp, ‘İşte emir ve görev sizde! Hilafet için dilediğinizi seçin!’ demen ile ‘kendine kısas uygulanmasına imkân vermen’ arasında tercihte bulunmak hususunda özgür bırakıyorlar. Bu ikisinden kaçınırsan topluluk, üçüncü seçenek olarak seni öldürecek!

-Bu üçünden başka bir alternatif yok mu?

-Hayır, bunların üçünden başka bir yol yok!

-Hilafet işini onlara bırakmam hususuna gelince, Allah’ın bana giydirdiği bir gömleği asla çıkarmam. Vallahi öne atılıp boynumun vurulmasını, Muhammed ümmetinin bir kısmının hakkını diğerlerine bırakmaya tercih ederim. Kendime kısas uygulanmasına imkân vermeme gelince, kısas cezasını gerektirecek herhangi bir suç işlemedim. Beni öldürmenize gelince, vallahi şayet beni öldürürseniz benden sonra sonsuza kadar birbirinizi sevemezsiniz. Benden sonra sonsuza kadar topluca namaz kılamazsınız ve benden sonra sonsuza kadar topluca düşmanla savaşamazsınız.

Günlerce evinde kuşatma altında tutulan Hz. Osman’a akrabaları ve bazı müttefikleri dışında yardım eden olmamıştı. Bazı sahabîlerin çocuklarını evinin kapısında beklemek üzere göndermek istediklerine dair rivayetler sembolik bir yardıma işaret olarak değerlendirilebilir.

Zaman uzadıkça sinirler daha çok geriliyordu. Nihayet âsiler, ikindi zamanı başka bir evin duvarından atlayarak Halife’nin evine gidiler. Evde bulunanlar âsileri engellemeye çalıştılar, ancak güçleri yetmedi. İçeriye girenlerden biri de Muhammed b. Ebî Bekir’di. Hz. Osman o sırada Kur’ân-ı Kerim okuyordu. Yanında eşi Nâile vardı. Muhammed, Hz. Osman’ın sakalını tutarak şöyle dedi:

-Sana Muâviye’ninveİbnÂmir’in faydası dokunmadı! Sana mektuplarının faydası dokunmadı!

-Ey kardeşimin oğlu, bırak sakalımı! Senin tuttuğun şeyi baban asla tutmazdı!

-Senden istediğim şey, sakalını tutmamdan çok daha ağırdır!

-Sana karşı Allah’tan yardım dilerim!

Hz. Osman’ın sözleri üzerine Muhammed onun sakalını bırakarak birkaç adım geri çekildi. Odada bulunan adamları o sırada 82 yaşında olan Halife’nin üzerine çullanarak onu öldürdüler. Eşi Nâile, kılıç darbesini engellemek istercesine elini uzatınca birkaç parmağı kesildi (18 Zilhicce 35 / 17 Haziran 656). Bu acı olaydan sonra fitnenin kapısı ardına kadar açıldı. Beş yıl boyunca iç savaşlar meydana geldi, kanlar akıtıldı. Hadisenin Müslümanların zihin dünyasında meydana getirdiği izler, mezheplerin oluşumunu etkiledi.

Prof. Dr. Adnan Demircan

 
Recep YAZGANRecep YAZGAN