Genel
Giriş Tarihi : 29-02-2020 15:25   Güncelleme : 29-02-2020 15:27

Kaya: 28 Şubat İslam’a Karşı Yapılan Bir Darbedir.

28 Şubat ve Erbakan Hoca konulu bir seminerde konuşmacı olarak katılan Yazarımız Eyüphan Kaya özetle şunları paylaştı:

Kaya: 28 Şubat İslam’a Karşı Yapılan Bir Darbedir.

Rahmetli Erbakan kendi başına siyasete girmemişti, Konya’da kırk kişilik bir ehl-i hal grubu istişare edip onu bulmuşlardı ve onların kalbî, kavlî, fiilî dualarıyla yola çıktı.

Rahmetli Erbakan ender bir liderdi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iki defa yetki aldı, biri Başbakan yardımcısı olarak 1974 yılında Kıbrıs harekatında diğeri ise Başbakan olarak 1996-97 yılları arasında iktidara geldi.

Akıllı telefonların ülkemizde icat ettiğimiz yıllardı, ekonomik olarak kurumlar arasında oluşturulan havuz sistemi ile her geçen gün ülkenin gidişatı “Adil Düzen” atmosferinde iyiye doğru gidiyordu. Bunu gören zındıka komitesi tıpkı yakın zamanda Sisi’nin Mursi’ye yaptığı gibi Erbakan’a da aynı şekilde darbe yaptılar, başka bir ifade ile ülkenin iyiye gidişatını durdurdular.

Aslında darbelerin yegane dayanağı 1924 Anayasasıdır, o yasa ile başlayan süreç devlet ile millet arası açmıştı. Dolayısıyla milleti temsil eden, ona bir derece huzur veren bir düşünce iktidara taşınınca hemen iç ve dış düşmanlar harekete geçiyordu.

Bu gidişatı hazmedemeyen karanlık bir akıl kendisine verilen rolün gereği olarak Hükümete müdahale etti ve hükümet kurma görevi üçüncü partiye verilmişti. ANASOL-M hükümeti kuruldu.

 

ANASOL-M HÜKÜMETİ NE YAPTI?

8 yıllık ilköğretimi mecburi hale getirerek İmam-Hatiplerin orta kısmını kapattı,

İmam-Hatip liselerini önünü kapatmak için tüm meslek liselerine ÖSYM’ye giriş puanında kat sayı engeli getirdi. Bu şekilde meslek okullarının içini boşalttılar, düzenli ülkelerde öğrencilerin %80’i meslek okullarına %20’si akademik liselerine giderken, bizde tam tersi oldu,

Üniversiteye girişte iki aşamalı sistemi tek sınava indirerek liselerin üçüncü sınıfını pasif duruma getirdi,

Özel öğretimde Cuma günü olan tatil gününüyken oraya dahi müdahale edilerek Pazartesi gününe getirildi,

12 yaşını doldurmadan çocukların Kur’an-ı Kerim dersini almasını yasakladı,

Müslümanlara kumpaslar kurularak binlerce insan hapislere atıldı,

Ordudan birçok insan ihraç edildi, nice ASEL-SAN mühendisleri faili meçhul kazalara kurban gittiler.

Kamu kurumlarında örtüyü yasakladı, bunu kabul etmeyen birçok insan görevden atıldı,

Emniyet ya da asker tarafından yapılan aramalarda Kur’an-ı Kerim sakıncalı malzeme olarak toplatılıyordu,

Batı Çalışma Grubu oluşturularak Müslümanlarla ilgili takibat ve raporlama yapıyordu,

MİT işini gücünü bırakmış, vatandaş hakkında dedikodular topluyordu. Halbuki MİT’in ana görevi uluslar arası istihbarat toplanmak olmalıydı.

Ne yazık ki yapılan araştırmalar gösteriyor ki her askeri müdahaleden sonra ülkemiz ekonomisi dolar bazında %50 oranında darbe yemiştir.

Dikkat buyurursanız bir devlet kurulduğunda ilk olarak hemen ordu kuruluyor, neden mi? Canı istedikleri zaman vatandaşı baskı altına alabilmek için. Hele bakın hangi İslam ülkesinin ordusu düşmana karşı savaşmıştır?

 

MÜSLÜMAN OLARAK BİZ NE YAPIYORUZ?

Evet bugün Müslümanlar açısından epey bir rahatlama var, ama Müslüman olarak biz tembellik yapıyoruz.

28 Şubat ve sonrasında yetişen mesleksiz ve mesnetsiz gençlere ulaşmadık. Cemaatler ve Sivil Toplum Kuruluşları kendi dairelerinde küçük küçük çalışmalarla kendini avutuyorlar.

Diyanetin çalışmaları yetersiz, İmam kardeşlerimiz emr-i bilmaruf nehy-i anil münker (İyiliği emredip, kötülükten menetme) görevini yerine getirmiyorlar.

Bu süreci organizeli olarak değerlendirip, tüm gençlerimize ulaşmamız lazım.

Türkiye Gençlik STK’ları Platformu(TGSP)’nin yedi bölgede 8 BİN geçle yüz yüze yaptığı ankette gençlerin %95,8’i “Dinim İslam’dır” demiş, artık bu kavramın içini doldurmak bizim vazifemizdir.

Bazıları da durup dururken darbe çığırtkanlığı yapıyor, artık o eski günlerde olduğu gibi kimse darbeye  teşebbüs edemez. Çünkü 15 Temmuz ruhu şu beş kavramdan gıdasını alıyordu; Tekbir, Ezan, Sala, Vatan ve Bayrak, dolayısıyla bu ülke için bir şeyler yapmak isteyen her kim varsa bu beş değere bağlı olarak hareket etmek durumundadır.

Gerçek olan şudur ki yeni sistemde artık darbeler tarihe karışmıştır, ama ırkçılık ve benzeri yollarla ülkemize sıkıntı veren olabilir, örneğin Türkçülük gibi ama biz buna müsaade etmemeliyiz.

Onun  için Hazreti Ömer gibi Erdoğan’ın etrafında Ali’lerin olması lazım, yoksa ona yanlış işler yaptırabilirler diye kaygı duyuyorum.

Recep YAZGANRecep YAZGAN