Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 26-06-2012 11:33   Güncelleme : 26-06-2012 11:33

Kişilik ve Kimlik

Yaşamımızda önemli bir yeri olan bireysel karakterlerimiz ve davranışlarımız, toplumsal konumumuz başta olmak üzere tüm yaşamımızı belirlemektedir

Kişilik ve Kimlik
Yaşamımızda önemli bir yeri olan bireysel karakterlerimiz ve davranışlarımız, toplumsal konumumuz başta olmak üzere tüm yaşamımızı belirlemektedir. Genetik olarak atalarımızdan geçen kişisel özelliklerimiz yanında, yaşamda edindiğimiz deneyim ve birikimler de kişiliğimizin oluşmasında etkin olmaktadır. Edindiğimiz bu kişilik de ölünceye kadar bizimle birlikte olan, her kararımız ve davranışımız üzerine etkili olan birinci faktördür.
 
Sözlük anlamı “bir kimseye özgü belirgin özellik, manevi ve ruhsal niteliklerinin bütünü, şahsiyet” olan kişilik kavramı, “toplumsal bir varlık olarak insana özgü olan belirti, nitelik ve özelliklerle, birinin belirli bir kimse olmasını sağlayan şartların bütünü” olarak tanımlanan kimlik kavramı içerisinde de en önemli bileşendir.
 
Kişilik ve kimlik olgusu, eksik veya fazla, doğru veya yanlış her bireyde bulunmaktadır. Kişiliğin oluşum süreci, kimliğin şekillenmesi üzerine de etken olmaktadır. Kısaca kişilik, kimlik olgusunun çekirdeğidir, olmazsa olmazıdır, kimliğin diğer bileşenlerini etkileyen en önemli faktördür.
 
Olumlu kimliğe sahip bireylerin temelinde, olumlu ve sağlıklı kişilikler bulunmaktadır. Kişiliğin yetersiz, gelişmemiş veya olumsuz olması durumunda kimlik de olumsuz etkilenmekte, dışa yansıması da o şekil ve düzeyde olmaktadır. Toplumda zaman zaman karşılaştığımız yanlış ve bozuk davranış şekillerini anlama ve algılamada sıkıntı çekmemizin nedeni de, bu durumun kimlikten mi yoksa kişilikten mi kaynaklandığını ayırt edemememizdendir. Zira kişilik kısmında bizim varlığımız ve deneyimlerimizden aldığımız dersler etkili faktördür. Kimlik kısmında ise kişiliğimiz yanında toplumsal rollerimiz, edindiğimiz mallar, sosyal statümüz, mesleğimiz, işimiz ve en önemlisi de bulunduğumuz makam etkili olmaktadır. Gün içerisinde yaşadığımız çatışmaların nedeni de bu sebeple karmaşık bir hal almaktadır.
 
Özellikle iş, aile ve çevre yaşantısında ortaya çıkan sorunun, muhatabımızın kişiliğinden mi yoksa kimliğinden mi kaynaklandığı noktasında tereddüde düşülmektedir. Karşılıklı olarak yaşanan çatışma ve sorunların belki de tamamı, salt kişilik veya kimlikten değil de belli oranlarda her ikisinin karışımından da etkilenmektedir. Bu durum çatışmaların kimlik ve kişiliğe bağlı nedenini saptama konusunu daha da anlaşılmaz kılmakta, hatta olayı analiz etmede bireysel oranlar ve çözümler olması gerektiği noktasına itmektedir.
 
Şöyle bir düşünün! Herhangi bir işinizin çözümü için gittiğiniz bir kurumda yetkili kişi ile yaşadığınız bir tartışmada alınan tavır veya ailevi bir sorunun çözümü noktasında sizin yaklaşımınıza karşı tarafın bakışı ve karşı çıkış şekli sizi ne kadar düşündürmüştür. Bu tip durumlarda “acaba neden, niçin böyle davrandı” gibi sorular insan aklını meşgul etmektedir. Çünkü bazı davranış ve yanıtlara anlam verilememekte, bir müddet sonra muhatabın sözleri, ardından gelen yaklaşım ve tavırları da olayı karmaşıklaştırmaktadır. İşte bu noktada kişilik ve kimlik olguları devreye girmekte ve böyle karmaşık olayların anlaşılmasında anahtar rol oynamaktadırlar.
 
Muhatabın kişiliğinde herhangi bir sorun yoksa, iletişimde aksama olmayacağı gibi sorun da çözüme kavuşacaktır. Ancak muhatabın kişilik noktasında bir sorun varsa, çözüm üretmek anlamında sorunlar karşısındaki tavrına kişiliği yetmediği noktada, kimliğini oluşturan diğer faktörler devreye girmektedir. Bu faktörler bulunulan makam, mevki ve rütbe olabileceği gibi edinilen maldan kaynaklanan mali güç de olabilmektedir. Toplumsal ilişkilerde de sorun bu noktadan itibaren başlamaktadır.  Kişiliği yetersiz olan bireyler, karşılaştığı kişi veya sorunlarla baş edemediği noktada, öne veya üste çıkmak için kimliğinin diğer tamamlayıcıları olan bu özelliklerini kullanmaktadırlar. Zira kişilik edinmek makam, mevki, rütbe, mal ve mülk kazanmaktan daha zordur. Ve emek sarf edilmeden kazanılan şeylerin harcanması ve kullanılması daha kolaydır. Hele bireyde kişilik zayıflığı da varsa, kimliğini oluşturan kişiliği dışındaki diğer bileşenleri kullanması kaçınılmazdır. Böylece eksikliği kapatacak biricik şey olur bu kolay kazanımlar.
 
Asıl olan sağlam ve kaliteli bir kişilikle insanlarla muhatap olmak ve sorunları insani, yasal ve mantıklı bir zeminde çözmektir. Böylece muhatabın da kişiliği rencide edilmemiş olur. Doğal olarak kazanan da her iki taraf olacaktır. Unutulmaması gerekir ki kişiliği değil de kimliği ile konuşan veya davranan bireyler, toplumsal kurallar gereği olarak nihai süreçte muhakkak karşılığını alacağı bir süreci de kendileri de yaşayacaklardır.
adminadmin