Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 23-04-2012 09:11   Güncelleme : 23-04-2012 09:11

Koltuk değnekli beyinler

Koltuk değnekli beyinler

Sosyal bir varlık olmamız nedeniyle yaşamımız boyunca diğer hemcinslerimiz ile birlikte bir yaşam sürmek durumundayız. Yaşamımızın doğum, bebeklik ve yaşlılık dönemlerinde zorunlu olmakla birlikte her zaman bir başkasına gereksinim duymaktayız. Belki yalnız yaşam mümkün gibi görünmekle birlikte sağlıklı olmadığı da bilinen bir gerçektir. Her ne kadar doğada yalnız yaşayan canlılar bulunmakta ise de bunların yaşamları, sosyal yaşayan diğer canlılara göre oldukça basit olmaktadır. Sosyalleşme arttıkça canlıların yaşamları daha bir anlamlı olmakta, işbölümü ve yapılan işlere bağlı olarak yaşantıları yüksek düzeyde kaliteli ve göz alıcı, ürettikleri ürünler de o derece değerli olmaktadır.

Sosyal yaşam olgusuna en dikkate değer ve yaygın olan örnek, elbette bal arılarıdır. Mükemmel bir işbölümü, birbirinden değerli ürünler, yüksek iletişim kabiliyeti, bir arada ve uyumlu yaşama becerisi, asalak geçinmeye izin vermeyen büyük bir hiyerarşi bal arılarının dünyasının kalite standartlarını belirlemektedir. Sosyalleşme olgusunun zirvesi kabul edilen ve daha karmaşık ama sistemli bir yapıya sahip olan insanların dünyasında ise olay daha farklı şekilde gelişmektedir. Diğer canlılarda içgüdüsel ve hormonal yapılar sosyalleşmeyi düzenlerken, insanlarda bunların yanında düşünme ve akıl faktörleri de önemli düzeyde etkin rol oynamaktadır.

Diğer canlıların dünyasında, verilecek tepkileri veya davranışları dışarıdan yapılacak gözlemlerle belirlemek olası iken, insanlarda böyle bir şey oldukça güç olmaktadır. Akıl devreye girdiği durumlarda olaylar karşısında verilecek tepkiler de çok farklı olabilecektir. Dolayısıyla önceden belirlenecek her davranış şekli tam tersi olarak da gerçekleşebilir. Sosyal ilişkiler açısından olaya baktığımızda ise durum daha da karmaşıklaşmaktadır. Kişinin yaşadığı edinimler yanında kafasından geçirdiği düşüncelerin bir analiz veya sentezinden kaynaklanan bir düşünce ve buna bağlı davranış geliştirmesi söz konusudur. Ve çoğu zaman da niyeti gizlenmiş ve maskelenmiş bir davranış gelişmesi olasıdır. Yani dışarıya yansıtılan boyutu ile altyapısında bulundurulan gerekçe ve anlam tamamen farklıdır. Genelde ikiyüzlülük olarak nitelendirilen bu olay belirgin olduğunda dikkat çekmekte, ancak zaman zaman diğer bireyler tarafından anlaşılamaz boyutlarda da kendini göstermektedir.

Ele aldığımız konu bakımından olayı irdelediğimizde, sosyalleşme olgusu birlikte yaşama üzerine dayanmaktadır. Ancak bu yaşam şekli karşılıklı yarar, dayanışma, yardımlaşma gibi temel ve erdemli değerler üzerine kurulduğunda anlamlı ve değerli olmaktadır. Ne yazık ki sosyal ortamlarda hep böyle olumlu davranış içerisinde bulunan bireyler yer almamaktadır. Belli oranlarda olumsuz özellikler barındıran bireyler olduğu gibi toplum düşmanı ve tamamen olumsuz bireyler, kişisel ilişkileri kendi çıkarına göre düzenleyen bireyler de bulunmaktadır. Tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi insanların yaşamında da bu tip bireyler asalak olarak değerlendirilip itibar görmezler. Sadece bir farkla. Diğer canlılarda böyle asalaklar hemen fark edilip bertaraf edilirken, insanların dünyasında kendini kamufle edemeyenler bertaraf edilir. Bu işi çok sinsi bir şekilde yapan bireyler zor fark edildiği için sadece fark edenler tarafından dışlanmaları söz konusudur. Onlar da fark etmeyenler üzerinden hayatını devam ettirmektedirler. Doğal olarak da şunu belirtmek gerekir ki bu tipler hasta olup kesinlikle tedaviye gereksinimleri vardır. Ancak hasta olduklarının ne kendileri ne de çevreleri farkındadır. Oysa insanların dünyasındaki sosyal yaşam, yardımlaşma ve dayanışma noktasında çok elverişli olup bu tip asalaklıklara hiç gereksinim yoktur. Sadece iyi niyet dahi bunun için yeterlidir. Fakat bazı bireyleri, gerek çocukluklarında yaşadığı olumsuzluklar gerekse kişiliklerindeki bozukluklar nedeniyle başka türlü hayatını devam ettiremeyeceği endişesi böyle bir duruma yöneltmektedir.

Engellilerin koltuk değneklerinin olması onların beyinlerinde de koltuk değneği olduğunu göstermez. Zaten sorun beyindeki koltuk değneklerini atmakta ve o haliyle de olsa bireysel olarak ayakta durmayı başarabilmektedir. Nice fiziksel engelli birey, engeline rağmen tek başına ve hiç kimse üzerinde asalak gibi yaşamadan, hiç kimseyi kendi çıkarları için kullanmadan yaşama direnmekte ve “ben de varım” diyebilmektedir. Kendisinde bu özgüveni bulamayanlar ise fiziksel engelli veya engelsiz, değil yapamayacağı işi, kendi yapacağı işleri dahi hep başkasına yaptırmak, onları kullanmak, yaşamlarının temel felsefesini başkalarını kullanarak sırtından geçinmek olarak gerçekleştirmektedir. Ve en acı tarafı da şudur ki, bu tip bireyler işleri bitince kullandıkları kişileri bir kağıt parçası gibi buruşturup atmaktadırlar. Ne yazık ki atılan bu bireyler bir kağıt parçası kadar değeri olduklarını atıldıkları zaman fark edecekler ve sonuç değişmeyecektir. Bu aşamadan sonra edilen ah vahların ise hiçbir değeri yoktur. Kısacası bu asalak tiplerin temel prensibi, “eski konukçu öldü, yaşasın yeni konukçu” olarak özetlenebilir. Zira onların hayatının gerçeği budur ve başka da gerçek yoktur. Diğer yaşamlar ve bireyler bir yanılgı ve kullanılacak bir malzemedir. Oysa üzerinden geçindiği bireyler de kendisi gibi düşünse ve yaşasa, bu durumda kendisinin tıpkı bal arılarının dünyasında olduğu gibi zerre kadar yaşama hakkı olmayacaktır. Bu kafada oldukları için, hayatın bu temel prensibini anlayamayacak derecede de düşünsel engellidirler.

Sosyalleşmenin insana kazandırdığı en önemli kazanım, bireylerin fiziksel yapılarının ne olup olmadığına bakılmaksızın toplumda bir yerinin olmasıdır. İleri derecede sosyalleşmiş fiziksel engelli bireyler bu durumu ne acındırma ne de bir başkasını kullanma için gerekçe sayarlar. Kişiliği gelişmemiş bireyler ise her halini sosyal ve maddi rant elde etmek amacıyla, diğer bireyleri de kendi ilkel duygu ve isteklerinin tatmini için kullanır. Oysa yaşam beynimizde başlar, fiziksel varlığımız ve davranışlarımızla dışarıya yansır. Ellerimizde koltuk değnekleri olsun veya olmasın, beynimizde koltuk değnekleri var ise ve onlarla yaşamak durumunda isek işte o zaman gerçekten “koltuk değnekli beyne sahip bir engelliyiz” demektir ve asalakça bir yaşamdan başka şansımız da yoktur. Yeter ki çevremizde konukçularımız eksik olmasın! Yada en zor, doğru ve sağlıklı seçenek, insan olalım!

adminadmin