Kültür
Giriş Tarihi : 05-05-2019 10:00   Güncelleme : 05-05-2019 10:00

Kur’an ve sünnete göre ev nasıldır!

​İslam Araştırmaları Vakfı’nın yayınladığı 'Mesken ve Mesken Mimarimiz' başlıklı kitabın neşet ettiği tartışmalı toplantının, 25 sene önce meseleye ilgi duyan bir kısım insanı bir araya getirdiği aşikar. Mehmet Erken yazdı..

Kur’an ve sünnete göre ev nasıldır!

İslam Araştırmaları Vakfı’nın yıllardır yayınladığı tartışmalı toplantılar dizisinin 20.si olan Mesken ve Mesken Mimarimiz başlıklı kitap, ev ve ev mimarisi üzerine az sayıda Türkçe kaynaktan bir tanesi olarak dikkatimizi çekti. İçeriğine dahi bakmadan varlığının kıymetine binaen ele aldığımız kitap, bu noktada yayınlanan ilk örneklerden olması ve çok fazla çalışmak gerektiğini göstermesi bakımından önemli bir eser.

Kitapta yazıları yer alan isimler şunlar: Ali Özek, Abdülaziz Bayındır, Turgut Cansever, Mehmet Ateşin, İbrahim Canan, Himmet Taşkömür, Ali Murat Daryal, Sadettin Ökten. Kitabın sonunda mesken ile ilgili araştrma planları mevcut.

Burada, kitabın genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışıp, Turgut Cansever’in tebliğine odaklanmak istiyorum.

Geniş mesken ama ne kadar geniş?

Kitaptaki pek çok yazının, Kur’an ve Sünnet'te mesken ve mesken mimarisine dair ayetleri defaatle tekrarladıkları dikkati çekiyor. Fakat yazıların, bu ayet ve sünnetlerin bugüne değin nasıl uygulanageldiğini, bugün nasıl uygulanabileceğine dair etraflı bir inceleme yapmadığı maalesef dikkati çekiyor. Bu durum, Kur’an ve hadislerin anlaşılması noktasında da muhtelif zaaflar, yanlış anlaşılmalara kapı aralıyor diyebiliriz.

Bir örnek vermek gerekirse, kitapta, hadislere dayanarak, en çok vurgulanan noktalardan bir tanesinin geniş mesken olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu genişliğin ne kadar olduğu, olabileceği, bu genişliği nasıl düşünebileceğimizi ancak tebliğlerin verdiği nüans bilgilerden, şahsen çıkarmanız mümkün.

Ev” olgusuyla yeterince ilgilenmedik

'Mahremiyet'in, ev imar edilirken muhakkak dikkate alınması gerektiği, evin, bu mahremiyet çerçevesinde inşa edilmesi gerektiği, kendi adıma kitaptan aldığım en önemli vurgudur diyebilirim. Bugünkü evlerin Batıdan ithal mimarilerinin bu merkezde olmadığı ve hepimizin bu yabancı formata kendimizi adapte etmeye çalıştığımızı üzülerek düşündüm kitabı okurken.

Kitapta ev içi düzenlemelere dair pek bir temasın olmaması, günümüz mesken anlayışına dair çok az araştırmanın olması, Osmanlı döneminin ise hiç dikkate alınmamış olması zikredilmeye değer diğer eksikler.

Turgut Cansever’in yazısına geçmeden önce dikkati çeken bir noktaya daha temas etmek istiyorum: Bugün gündemde bulunan TOKİ evlerinden büyük sitelere, apartmanlara, gökdelenlere kadar pek çok konu bundan 25 sene önce de, detaylıca ele alınıp irdelenmemiş. Apartman ile, betonarme ile, evlerimizin büyüklükleri, iç nizamı ve planları ile yeteri kadar ilgilenmediğimiz gerçeği, geçmişte olduğu sıcaklığını bugün de sürdürüyor. İnsan mekanla oluşan bir canlı olmasa da, mekanın insanın zihninde, düşünüşünde, psikolojisinde ve davranışında belirleyiciliğini inkar edemeyiz. Durum böyle olunca üzerine mesai harcamamızın zaruri olduğu konuların başında, her gün yaşadığımız evlerin fiziki ve psikolojik düzeni geliyor.

Hukuk, idare ve mimariyi birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak anlamalıyız

“Mesken Mimarimizin Temel Meseleleri” başlıklı yazısında Turgut Cansever, pek çok soru işaretini gündeme getiriyor. Halihazırda yaşadığımız ev tiplerinin 50-60 sene önce yaygınlaşmaya başladığından ve bu yeni ev düzeni, mahalle düzeni ve şehir düzeni gelmeden hemen önce insanların nasıl bir meskende yaşadıklarından, mesken ile ilgili nasıl bir mesai harcadıklarından bahisle başlıyor yazıya. Dolayısıyla, hukuk, idare ve mimariyi birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak anlamamızı teklif ediyor ilk etapta.

Daha sonra ihtiyaca göre konut inşası noktasının dikkate alınmadığından dem vurarak, bu noktada uyarılar ve teklifler getiriyor Cansever. Yine aynı bağlamda meselenin başka bir boyutuna, inşa edilen evlerin iç düzenine değinen Cansever, mevcut konut tipinin evlerde çok fazla boş alan bıraktığını ve bu nokta üzerine düşünerek daha kullanışlı evler üzerine düşünmemiz gerektiğini vurguluyor. Yani dikkat etmemiz gereken en önemli noktalardan birinin de israf olduğunun ısrarla altını çiziyor. Kullandığımız odalarımızın ölü köşelerini düşündüğümüzde ne demek istediği rahatlıkla anlaşılabilir zannediyorum.

Sadece “Kur’an ve sünnete göre ev nasıldır” sorusu yetmez

Büyük katlı apartmanların hem yapana hem de çevreye maliyetinin çok daha fazla olduğunu dile getiren Cansever, arsa spekülasyonları, fazla gelir isteği ve sair etmenler ile, insanların küçük alanlara büyük yapı yapmaya yöneldiklerini, halbuki bunun hem kendilerine hem de çevreye maliyetinin küçük evlere nazaran çok daha fazla olduğunu vurguluyor.

'Tasarruf’un temel mesele olarak ele alındığı yazı, gayriihtiyari yaptığımız israfları düşünmemiz açısından ufuk açıcı nitelikte diyebiliriz.

Turgut Cansever’in yaklaşımının, ev ve mesken ile ilgili hadis ve ayetlerde hassaten vurgulanan, geniş mesken ve mahremiyet gibi olguların dışında, Müslümanların hayatlarında önem vermesi gereken diğer noktaları da dikkate aldığı aşikar. Bunun yanında meseleyi sadece dört tarafı çevrili bir yer olmaktan çıkarıp, komşusu ile ilişkisinden sokağı ile ilişkisine, devlet ile ilişkisine kadar çok boyutlu bir şekilde ele aldığını görebiliyoruz. Hayatı yaşarken, yahut konu özelinde, bir evi kurarken sadece “Kur’an ve sünnete göre ev nasıldır” sorusunu değil, “ev nedir, etrafı ile ilişkisi nasıldır, insanın ev ile ilişkisi nasıldır, insanın etrafı ile ilişkisi nasıldır, insanın madde ile ilişkisi nasıldır” gibi soruları da dikkate almamız gerektiğini zımnen söylüyor. Bu durum da, Kur’an ve sünnete göre düşündüğümüzde “İslami açıdan” hiçbir kötü tarafı olmayan geniş ve mahremiyete önem veren kocaman evlerin, diğer soru işaretleri ile düşünüldüğünde, israfa açık, komşu ilişkilerinden yoksun ve çevresi ile ilişkilerinde tamamen duyarsız yapılar olduğunu düşündürüyor.

Üzerinden 25 sene geçtikten sonra edindiğim bu kitabın, bugün baskısının mevcut olup olmadığını bilmiyorum. Fakat kitabın, 25 sene önce meseleye ilgi duyan bir kısım insanı bir araya getirdiği aşikar. Geçen zaman içinde, bu nevi bir toplantı-kitap, vb. çalışmaların yapılması ve günümüzde gördüğümüz eksiklikler yanında, bugüne nasıl geldiğimizin ve bugünün atmosferinden nasıl sıyrılabileceğimizin üzerine acilen düşünülmesi gerekiyor.

Mehmet Erken üzülerek anlattı

https://www.dunyabizim.com

adminadmin