Analiz
Giriş Tarihi : 09-07-2019 15:42   Güncelleme : 09-07-2019 15:42

LGBT ya da ölçüsüzlüğün görüntüsü -1

Bu hareketin özgürlük adı altında istediği şey, arkasında uluslararası lobilerin bulunduğu toplumu çökertme, köleleştirme, insanların üzerinden kendi emellerine ulaşma çalışmasıdır.

LGBT ya da ölçüsüzlüğün görüntüsü -1

Ölçüsü olmayanın elindeki şey ölçüsüzlüktür. Bozuk bir ölçü aletinden doğru bir sonuç çıkmaz. Bir şeye doğru diyorsak, hangi ölçüye göre doğru dediğimiz çok önemli. Ben Müslüman isem, benim ölçüm din yani Allah’ın (cc) kitabı ve Peygamberimin (sas) sünnetidir. Bana ya da sana göre ne olduğu değil, Allah’a göre ne olması gerektiği beni bağlar. Ölçüsü kendi duyguları ya da şahsi inancı ise o sadece kişinin kendisini bağlar. Mantar gibi üreyen bir akım var; LGBT. Önce dine bakarım, dinim bu konularda ne diyor. Bakıyorum ki, yasak, haram kılınmış. O zaman benim duruşum baştan bellidir, bu sapık akımın yanında olamam.

Özgürlükler ve saygı meselesine gelince; birilerine zarar veriyor, toplumsal ahlakı bozuyor, nesli bozuyor, aile kurumuna dinamit atıyorsa, ben neden buna hoş görü göstereyim? Sen benim inancımın yasakladığı şeyi dokuz yaşındaki çocuğu barlara sokarak, özendirici yığınla çalışma yaparak, üstelik bunu bütün ahlâki değerleri alt üst ederek yaparsan, saygı duyularak yapılmayan bir hareketten, saygı duyulacak bir sonuç bekleyemezsin. Bu gerçeğin anlaşılması lâzımdır.

Bu hareketin özgürlük adı altında istediği şey, arkasında uluslararası lobilerin bulunduğu toplumu çökertme, köleleştirme, insanların üzerinden kendi emellerine ulaşma çalışmasıdır. Burada asıl üzerinde durulan şey, bu gençlerin mutluluğu, geleceklerinin doğru inşası ve topluma kazandırılmaları değildir. Hiç kimse bu gençlerin yalnızken hangi duyguları yaşadıklarıyla, kaç kere intiharın eşiğine geldikleriyle, acılarının ne olduğuyla ilgilenmiyor. O kadar yalnız ve yardıma ihtiyaçları var ki. Hepsini gözyaşlarıyla bağrıma basarak onlarla hıçkırarak ağlamak istiyorum. Fakat beynini bu akımın yöneticilerinin fikirlerine ipotek etmiş, kontrolünü onlara teslim etmiş olanların, ne yazık ki gerçeği görme ve kendilerini bu bataklıktan kurtarmak gibi girişimleri olmuyor. Sürekli beyin yıkama faaliyetleri, aldıkları hormonlar ve çevrelerinin kışkırtıcı telkinleri, daha doğru bir alternatifi de olmadığı için, çoğu gencimiz bu bataklıkta kayboluyor.

Bu durum nasıl oluşuyor:

  1. Bilimsel adı verilen bilgilere göre bu doğuştan. Peki önceden doğuştan değil sonradan oluşan bir hastalık olarak adlandırılan bu durum, sonradan ne oldu da hastalık olmaktan çıkarıldı. Buna karar verenler kimler, çoğunlukla Hristiyan topluluklar. Meclislerinde bunların sayısının artması, bunların üzerinden kazanılan gelirlerin astronomik olması ve toplumların bu ve benzer hareketler üzerinden başka toplumları yönetme ve işgal etme plânlarının bir parçası olarak destekleniyor. Bana kimse bu faaliyetlerle bu gençleri düşündüğünü söyleyemez. Bilâkis, bu gençler tüketiliyor ve intihara sürükleniyor, bu çıkarcılık ve caniliktir. Bilim kişilerin kontrolünde olduğu için, pek çok uygulama bilimsel başlığı altında belli bir ideolojinin yansıması olabiliyor. Gerçekten bilimsel araştırma yapan bilim adamlarına bilim kadınlarına, sonuna kadar saygılı ve destekçiyim. Sadece bunu bir kamuflaj aracı olarak kullananlara karşıyım.
  2. Bu gençlerin hormonlarında bir sıkıntı yok. Yaradılıştan erkek ise hormonları tam bir erkek gibi, kadınsa tam bir kadın gibi. Sadece duyguları farklı.

Devamı nasipse yarın…

Saliha Erdim / Diriliş Postası

adminadmin