Kültür
Giriş Tarihi : 26-08-2013 09:54   Güncelleme : 26-08-2013 09:54

LİDERLER GEÇİCİ, HALKLAR BAKİDİR

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye'deki kimyasal silahlı saldırıya ilişkin, "Eğer biz bugün Suriye'ye sahip çıkmasaydık, çocuklarımız ya da torunlarımızdan biri gidip, Suriye halkından özür dilemek zorunda kalırdı"

LİDERLER GEÇİCİ, HALKLAR BAKİDİR
Akyazı ilçesinde, Anadolu Platformu tarafından düzenlenen "8. Anadolu Buluşmaları Değişen Dünya ve İslam Sempozyumu"nun kapanış toplantısına katılan Davutoğlu, İslam Medeniyeti ve tarihini anlattı.
 
Davutoğlu, Türkiye'nin nereye giderse gitsin "gönülden gönüle" konuştuğunu belirterek, "Bunu konuştuğumuz için bir fark oluşturuyoruz. Diyorlar ki bize şimdi; 'gönülden gönüle niye konuşuyorsunuz, kuru diplomatik laflar edin bu bize yeter' diyorlar. Onlara yetebilir ama bize yetmez" ifadesini kullandı.
 
Sadece bir nesli temsil etmediklerini, tarihin derinliğine kadar giden o kadim kültürün herşeyini temsil ettiklerini vurgulayan Davutoğlu, "Biz ayakta durursak o kadim kültür ayakta durur, bizim ayağımız titrerse gelecek nesiller onu savunacak gücü kendilerinde bulamazlar. Bütün istedikleri şimdi ayağımız titresin, 'hata yaptık' diyelim ve eski paradigmaya dönelim. Ne yaparlarsa yapsınlar ayağımızın, dizlerimizin bağını çözemezler titretemezler" şeklinde konuştu.
 
"Liderler geçici, halklar bakidir"
 
Bakan Davutoğlu, bazı kesimlerin, "neden Suriyelilere yardım ediyorsunuz?" diyerek hesap sorduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
 
"Daha önceki paradigmada maaşını ödeyemez durumda olanlar, şimdi bu hükümet 10 yıl içinde ekonomiyi 4 kat büyütmüş hem de başka bir mazluma sahip çıkıyor. Bunda da hiçbir payı yok, geliyor, 'bu parayı niye bunlara harcıyorsunuz?' diyor. Zihniyet meselesi."
 
Suriye'deki kimyasal silah saldırısına da değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:
 
"O resimleri hepimiz gördük. Gece ben belli bir vakitte telefon diplomasisi yaparken bir taraftan fotoğraflara bakıyordum. Yüreğimiz dayanmaz. İnsan olarak dayanmaz, Müslüman olarak dayanmaz, bu coğrafyanın insanı olarak dayanmaz. Buna rağmen dönüp bize diyebiliyorlar ki, 'neden orayla ilgileniyorsunuz' ya da 'neden Esed rejimiyle bu kadar sert tavır takınıyorsunuz?' Tarihe başka bir zilletle mi geçecektik? Eğer biz bugün Suriye'ye sahip çıkmasaydık, çocuklarımız ya da torunlarımızdan biri gidip, Suriye halkından özür dilemek zorunda kalırdı. Biz, komşularla 'sıfır sorun' derken, oradaki halklarla 'sıfır sorun' dedik, oradaki diktatörlerle değil. Eğer o diktatörler bizim anlayışımız içinde davranmış olsalardı bugün başlarına bu felaketler gelmezdi."
 
Bakan Davutoğlu, kimseyle hiçbir mezhep ve hiçbir etnikle kavgalarının olmadığını dile getirerek, "Ötekileştirmemiz de yok. Beşar Esad'a, doğru tavsiyeler ve doğru yolda yürümesi için tavsiyelerde bulurken onun Nusayri olduğunu biliyorduk ama hiç kimseyi dışlayarak bakmadık. Ama dinlemedi, Bizleri dinlemedi. Sayın Başbakanımızı, Cumhurbaşkanımızı dinlemedi. Defalarca gittik. Son gittiğimde Ramazanda 7 saat konuştum. 4 saati başbaşa. Dinlemedikleri, zulüm ettikleri zaman da tavır alırız" diye konuştu.
 
Esad'a, Türkiye'nin geçmişte Suriye'nin her zaman yanında olduğunu hatırlattığını belirten Davutoğlu, "Ama bize 'ben kendi halkımla mücadele edeceğim. Benim yanımda durun' derseniz ve bizi bir tercihe zorlarsanız bir saniye bile düşünmeyiz. Suriye halkının yanında yer alırız. Bunu kendisine söyledik. Çünkü liderler geçici, halklar bakidir" dedi.
 
Bakan Davutoğlu'ndan Rabia işareti
 
Arap baharının durdurulmasının mümkün olmadığını vurgulayan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Yavaşlatılabilir, belki önüne engeller konulabilir ama bir kere bir halk korku duvarını yıkıp ayağa kalkmışsa ve kendi izzeti onuru için ayağa kalkmışsa, o halkı artık illebet eski normlar içinde tutma imkanı yoktur. Arap kardeşlerimiziin değişik ülkelerde yürüttükleri mücadelenin sihirli kelimesi, ekmek, aş falan değildir, izzettir. İzzeti, onuru yok edilmiş insanların, hem İsrail karşısında yok edilmiş, hem de dikdatörler karşısında ezilmiş insanların, izzetle ayağa kalkma mücadelesi. Biz o izzeti selamlarız."
 
Konuşması sırasında Rabia işareti yapan Bakan Davutoğlu, hakların yanında yer almaya devam edeceklerini ifade ederek, "Bu çünkü Türkiye'nin de içinde olduğu o büyük dönüşümün parçasıdır. Biz onlara sahip çıkmazsak, biz hem bu coğrafyanın bedelini ödememiş oluruz hem bu coğrafyada ayakta duramayız" diye konuştu.
 
Davutoğlu, AK Parti, hükümetlerinin son 10 yılda hem güvenlik politikalarında, hem makro ekonomik ilişkilerde hem de bütün dünya siyasetinde ağırlık koyacak şekilde yeni bir paradigmayı inşa ettiklerini söyledi.
 
Bazı kesimlerin rahatsızlığının bundan kaynaklandığını vurgulayan Davutoğlu, "Bütün meseleleri, Türkiye'nin bölgesel güçken, bölgesel bir güç olmanın ötesinde küresel her alanda söz söyleyen bir ülke haline gelmememize tahammül edemiyorlar" diye konuştu.
 
"Ana muhalet lideri, burada mı yaşıyor, aynı dönemde mi yaşıyoruz anlayamıyorum" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:,
 
"Ekim 2011'de bir sabah kalktık, Suriye ile kötü olmuşuz. Ne güzel eskiden iyi ilişkiler vardı' diyor. İyi ilişkiler kurduğumuzda buna eksen kayması diyorlardı. Çünkü bizim o zaman Suriye ile olan iyi ilişkilerimiz, Amerika'ya rağmen kurduğumuz iyi ilişkilerdi. 'Amerika'yı üzüyoruz' diye 'eksenimizi kaydırıyorsunuz' diyorlardı. 'Eskiden iyiydik, şimdi niye kötü olduk' diyor. Şunu söylüyor, 'Bir sabah kalktık.  Suriye ile ilişkilerimiz bozulmuş.' Dedim ki bir cevapta, 'sayın Kılıçdaroğlu, herhalde ocak ayında bir yattı ekim ayında kaktı' Bunu ona yakıştırabiliriz de bu arada gazete okumamış, televizyon seyretmemiş olabilir, oraları takip etmemiş olabilir. Peki 10 ay içinde ölen binlerce suriyeli, yaralanan on binlerce Suriyeli, sınırımıza gelen on binlerce Suriyeli kardeşimizi ne yapacağız. Bunu dahi göremiyorsa bir göz neyi görebilir Allah aşkına."
 
"Niye burada gereksiz kahramanlık yapmaya kalkıyorsunuz"
 
Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Irak gezisine de değinerek, "Bizimle kimin sıkıntısı varsa, dertleşmeye giderler zaten" dedi.
 
Kılıçdaroğlu'nun Irak'a gitmeden CHP'nin kendilerinden görüş talep ettiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
 
"Müsteşar yardımcıma, 'ben gidiyor olsaydım ne diyecektiniz, aynısını söyleyin. Yani güvenlik şartlarını anlatın, bilgi istiyorlarsa verin' dedim. Bunun üzerine müşteşar yardımcım, Kerkük'te, Necef'te ciddi güvenlik sıkıntıları var. Bütün güvenlik sıkıntılarını anlatan bir konuşma yapar CHP'ye. Bu yetmez yazılı isterler. Bizim gönderdiğimiz yazıyı, 5 dakika içinde basına dağıttılar. Devlet geleneğine sığar mı? Verdikleri imaj şu, 'biz kahramanlık yapıp Bağdat'a, Kerkük'e, Necef'e gideceğiz ama Dışişleri Bakanlığı engellemeye çalışıyor ama biz onların engellemelerine rağmen gideceğiz."
 
Bakan Davutoğlu, Bağdat'a giden CHP heyetinin, güvenlik gerekçesiyle Kerkük ve Necef'e gidemediğini dile getirerek, "Niye burada gereksiz kahramanlık yapmaya kalkıyorsunuz. Kendi devletin verdiği güvenlik istihbaratına güvenmiyor. Irak'ta 'gitme' diyorlar, 'olur gitmeyiz' diyorsun. Aynı güvenlik istihbaratı bana gelmişti. Ben Kerkük'e gittiğimde arkadaşlara şunu söyledim, 'bunu vermek sizin göreviniz, oraya gitmek benim görevim.' 'Türkiye'nin sıcak yüzünü göstermeye gittik' diyor. Gördüğü tek yüz, soğuk yüz oldu" şeklinde konuştu.
 
Daha önce yaptıkları Irak gezilerinden bahseden Davutoğlu, bütün kesimleri kucakladıklarını ve herkesle görüştüklerini anlattı.
 
Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile gittiklerinde Necef'i ziyaret ettiklerini belirterek, "Bizi kim mezhepcilikle suçlayabilir ama Kılıçdaroğlu, dışişleri bakanını Kürt olduğu için gördü ama temsil anlamında hiçbir Kürt'ü görmedi. Şii Araplarla doğru düzgün oturmadı bir, iki temsili görüşme dışında. Bunu tam da paradigma farkına göstermek için söylüyorum. Biz gittiğimiz her yerde herkesi kucaklarız" ifadesini kullandı.
 
"Mursi'yi hapiste tutabilirler ama ünvanını geri alamazlar"
 
Mısır'daki askeri dardeye de değinen Davutoğlu, konuşmasını söyle sürdürdü:
 
"Esad'a Nusayri olduğu için değil zalim olduğu için karşı çıktık, Sisi'ye de sunni olduğu için değil darbeci olduğu için karşı çıktık. Sayın Mursi'ye sahip çıkmamız, sadece şahsi dostluklar ya da belli siyasi ilişkiler dolayısıyla değil. Mısırın tarih boyunca, firavunlardan bu yana seçilmiş tek cumhurbaşkanı, tek siyasi lideri olduğu için. Belki  Mursi'yi hapiste tutabilirler ama bu ünvanını geri alamazlar. Mursi, Mısır tarihinin seçilmiş tek siyasi lideridir, tek cumhurbaşkanıdır. Şimdi bir kıyas yapacağım. Rahmetli Adnan Menderes, idam sehpasına yalnız yürüyordu ve hep onu yalnız bırakanlar eleştirildi. Haklı olarak eleştirildi. Şimdi bir darbeyle giden Adnan Menderes'e sahip çıkmak onur olur da bir darbeyle giden ve hapis çeken Mursi'ye sahip çıkmak yalnızlık mı, yanlışlık mı olur?"  
adminadmin