Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 17-04-2012 00:02   Güncelleme : 17-04-2012 00:02

Mahalle Baskısı

Bir süredir “ara vermek zorunda kaldığımız” yazılarımızı yeniden yazmayı bize nasip eden Rab’bime şükrederek başlamak istiyorum bu günkü yazımıza

Mahalle Baskısı
Bir süredir “ara vermek zorunda kaldığımız” yazılarımızı yeniden yazmayı bize nasip eden Rab’bime şükrederek başlamak istiyorum bu günkü yazımıza.
 
Eskilerin söylediği bir sözü tekrar etmenin şimdi tam yeri ve zamanı olduğunu düşünüyorum.
 
Kendi gözündeki merteği (büyük çöp) görmezde insan başkasının gözündeki toz ile ilgilenirmiş.
 
Bizde bu hesap, ülke ve dünya gündemine dair sorunlar ile uğraşırken kendi önceliklerimizi ve gündemimizi ihmal ettiğimizi anladık kısa bir süre önce. Uzun lafın kısası sizin anlayacağınız “kendi derdimizin peşine düştük” hala debelenip duruyoruz bir bataklığın içinde.
 
Biraz nefes almanın nasip olduğu şu zaman diliminde de sizlerle biraz dertleşelim dedik. Meraklanmayın size şahsi sıkıntılarımdan bahsedecek değilim. Can çıkmadan huy çıkmadığı için olsa gerek yine el âlemin gözündeki toz ile ilgili yazacağım.
 
Haydi başlayalım…
 
İnsanın içinde bulunduğu sosyal konum, yaşadığı sorunlar, aldığı eğitim veya başkaca şeylerden dolayı özelde veya genelde bazı olayların perde arkasını ve yaşanan yozlaşmayı görmesi zaman alıyor; hatta bazen bu hiç mümkün olmuyor.
 
Adeta etrafımızda ki insanların ve insan ürünü sistemlerin tamamı bizi fıtratımızdan (aslımızda, doğalımızdan, özümüzden) uzaklaştırmak için el birliği yapmış gibi üzerimize üzerimize geliyor.
 
Birçoğumuzun bizi biz yaptığına inandığımız, inanmaktan da öte bazen Allah’ın hükümleriymiş gibi biat ettiğimiz geleneklerimiz, göreneklerimiz özetle kültürümüz bile bazı konularda dini inancımızla çelişiyor, zaman zamanda çatışıyor bizlerin şahsında.
 
Her kesimden günümüz müşriklerinin “atalarının dini”nden uzaklaşmak düşünce ve korkusuyla Resulullah Efendimizin şahsın da (ne vaat ettiğine bile bakmadan) adalet ve huzur vadeden İslam’a karşı çıkarak alışageldikleri sisteme ölesiye sahip çıkma bağnazlığını gölgede bırakacak derecede insanlara ve olaylara şahit olmak bir Müslüman olarak özel ve sosyal anlamda beni sıkıntıya sokuyor.
 
Kişinin dış görünüşüne (giyimine kuşamına vb ) bakıyorsun takvalı bir Müslüman. Bir inanan olarak iyiliği emretmek ve kötülükten alı koymak adına hakkında ahkâm ayet (kesin hüküm) olan bir konuda
 
“bak bu konuda yanlış yapıyor, tehlikeli sularda dolaşıyorsun”
 
diyerek kişiyi uyarmaya çalıştığın zaman kişinin sana verdiği nefsani tepki ile Müslüman dış görüntüsü arasında taban tabana bir zıtlık olduğunu görüyorsun. İlk anda hiç beklemediğin bir şekilde muhatap olduğun bu Ebucehil tepkisi karşısında şaşırıyorsun. İslam’ın konu hakkında ki açık emirlerini delil gösterip biraz ısrarcı olmaya kalktığında mahalle baskısı denen gelenekçi yapı çıkıyor karşına.
 
Tamam da…, iyi de…, doğru söylüyorsun ama…, bu devirde bu mümkün değil…
 
Müslüman kimlikli bu gelenekçi yapının batılı savunmak adına Hak’kın karşısında ki dik duruşuna sen bile şaşırıyorsun. Hem de ne dik duruş. Bir an kendi kendine “bu konudaki Kur’an hükmünü acaba ben mi yanlış biliyorum” diyor ve tekrar araştırıyorsun konuyu. Ulaştığın sonucun başta ifade ettiğin şekilde olduğunu görünce bu sefer sen Hak olanın arkasında dik durmaya çalışıyorsun. İşte bu aşamada oluyor ne oluyorsa. Ne hainliğin kalıyor, ne ahlaksızlığın, ne cahilliğin, ne insanlığın.
 
Sonrası malum… İşin yoksa ayıkla pirincin taşını. Girdiğiniz bu yolda geri adım atmayı bir tarafa bırakın, bir anlık duraksamanız bile en iyi ihtimalle “şahsiyetinizi kaybetmek” anlamına geldiğini zaten eski tecrübelerinizden biliyorsunuz. Bu nedenle kendi kendinize bir karar alıyorsunuz. Sığınıyorsunuz tek olan yaratıcıya ve
 
Her ne pahasına olursa olsun, ben doğru olanı yapıyorum, bu yolda ölmek var dönmek yok…
 
Diyor ve yakıyorsunuz tüm gemileri. Ve umudunuzun tükenmek olduğu her an
 
“Ayetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için elem dolu, çok kötü bir azap vardır.” (Sebe 5)
 
“And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, "İnandık" deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.” (Ankebut 29 )
 
“Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide 44)
 
Yeryüzünde fitne (şirk) kalmayıp din, tamamıyla Allah'ın oluncaya (ondan başkasına ibadet edilmeyinceye) kadar onlarla (Enfal 39)
 
Ayetleri geliyor aklınıza ve Allah’tan aldığınız güçle şöyle bir silkinip kendinize geliyor, dimdik duruyorsunuz kimisi duygusal, kimisi çokbilmiş, kimisi bilmeden, alışkanlıkları gereği batılı yaşamada gönül birliği etmiş geleneklerini vazgeçilmez gören batıl savunucusu zalim mahallelinin karşısında. Peşinden ekliyorsunuz Mevlana hazretlerinin o meşhur sözünü,
 
Dün dünle beraber gitti cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım.
 
Amacı sadece rızanı ve iki dünya huzurunu kazanmak olan kullarının sabrını ve gücünü artır Allah’ım.
 
“La havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim”
 
(Amin)
adminadmin