Kültür
Giriş Tarihi : 06-01-2019 12:00   Güncelleme : 06-01-2019 12:16

Mehmet Akif Ersoy, bayrak ve oğul

Ben merhum Akif ile ilgili bir şeyler anlatıldığı ya da hatırıma geldiği zaman hep birkaç şeyi içimde bir sızıyla hatırlarım.

Mehmet Akif Ersoy, bayrak ve oğul

-Mehmet Akif Ersoy-

Geçtiğimiz birkaç gün evvel merhum Mehmet Akif Ersoy’un ölüm yıl dönümüydü, malum. Onca mesaj, onca yazı gördüm ve okudum. Aslında bunları tam da o gün söylemek gerekirdir belki ama nasip şimdiyeymiş. Hoş daha evvel de söylemiş ve yazmıştım ama tekrar bazen iyidir. Ben merhum Akif ile ilgili bir şeyler anlatıldığı ya da hatırıma geldiği zaman hep birkaç şeyi içimde bir sızıyla hatırlarım. Yazayım da ne demek istediğim anlaşılsın… Yorum yapmadan, olduğu gibi aktarıyorum.

İlki cenazesinin kaldırılacağı günden kalan bir hatıra ve tam olarak şöyle;

“Bizler alana geldiğimizde, namaz saatinin yaklaşmış bulunmasına rağmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiğini gördük, iki kişi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler. Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiğini düşünerek bir kısım arkadaşlar yardıma teşebbüs ettiler. Fakat tabutun Mehmet Akif'e ait bulunduğu anlaşılınca bir anda yüzlerce genç ağlamaya başladı. Gençler hemen Emin Efendi Lokantası’nın bayrağını alarak tabutun üstüne örttüler.”

Bir diğeri de oğlu ile ilgili bir hatıra…

Çetin Altan, 2006 yılı başlarında katıldığı programda açıkladı.

 “İstiklal Marşı’nın şairi Mehmed Akif Ersoy’u hepimiz tanırız. Çok ünlü bir vatan şairi olarak biliriz. Çünkü İstiklal Marşı’nı yazmıştır. Yarışmayı kazandığı halde, para ödülünü almayı reddetmiştir. Ama biyografi okumayı bilmediğimiz için mesela yoksulluk içinde geçen bir hayat sürdüğünü pek bilmeyiz.

Size bir anımı anlatayım. 1966 sonları, bir öğle sonrası odamdayım. ‘Sizi biri görmek istiyor’ dediler. ‘Buyursun’ dedim. İçeri tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hazırolu andıran bir duruş ve hafif bükük bir boyunla; ‘Bendeniz Mehmet Akif’in oğluyum’ dedi. Bir anda ne olduğumu şaşırdım. Nasıl şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine; ‘Oooo buyurun buyurun, nasılsınız?’ türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım. O, tavrını bozmadı; ‘Rahatsız etmeyeyim, sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim’ dedi. Gökler mi tepeme yıkıldı, yer mi yarıldı da ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena, allak bullak oldum. Ve tek yapabileceğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkartıp uzattım. O, bükük boynuyla: ‘Siz ne münasip görürseniz’ dedi. Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu yüreğime. ‘Durun bakalım neyimiz varmış’ gibilerden cüzdanı açtım; içinde ne varsa çıkardım, fazla bir şey de yoktu, elimde tuttum. Bir iki adım attı. Sanırım sadece bir 10, yahut 20 lira aldı. ‘Çok çok teşekkür ederim, rahatsız ettim’ dedi ve çıktı.

Aradan bir ay geçti geçmedi; gazetelerde küçük bir haber ilişti gözüme: Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif’in oğlunun ölüsü bulunmuştu!”

Mekânları cennet olsun…

Söyleyeceklerim bu kadar.

Fatih Duman / Diriliş Postası

adminadmin