Kültür
Giriş Tarihi : 12-05-2017 08:45   Güncelleme : 12-05-2017 08:45

Mesnevi'den seçmeler

Ölümden Kaçan Adam

Mesnevi'den seçmeler

Kuşluk vaktine doğru adamın biri, koşa koşa Süleyman Peygamber’in sarayına geldi. Yüzü korkudan ve kederden sapsarı kesilmiş, dudakları morarmıştı.

Süleyman Peygamber, adama;

- Efendi, ne oldu? Bu ne hâl? diye sordu.

Adam;

- Azrâil, bana öyle bir hışımla, öyle bir kinle baktı ki!.. dedi.

Süleyman Peygamber;

- Eee! Benden ne istiyorsun? dedi.

Adam, isteğini şöyle dile getirdi:

- Ey Peygamber! Senin gücün var. Rüzgâra emret! Beni ta Hindistan’a kadar götürsün. Belki böylece canımı Azrâil’den kurtarırım.

Süleyman Peygamber, adamın bu isteğini kabul etti. Rüzgâra emretti. Rüzgâr da adamı, Hindistan’da bir adaya kadar götürdü.

Ertesi gün Süleyman Peygamber, halkla buluşunca Azrâil’i de yanında gördü. Azrâil’e;

- O müslümana niçin hışımla baktın? diye sordu.

Azrâil, bu soruyu şöyle cevapladı:

- Ey cihanın zevâlsiz padişahı! Ben ona hışımla ne zaman bakmışım? Ben yolum uğradı da orada görünce şaşırdım sadece. Çünkü Allah bana; “Haydi yarın var şu adamın canını Hindistan’da al.” Buyurmuştu. Ben de kendi kendime; “Adamın yüz tane kanadı olsa, yine de Hindistan’a gitmesi zor.” diye düşünmüştüm. Adam, her hâlde benim şaşırmamı hışım zannetmiş olmalı.

İşte ey insanoğlu! Kaderden, alna yazılmış olandan kaçmak mümkün değildir. O adam, kimden kaçıyordu? Allah’tan mı? Ne boş zahmet!..

adminadmin