Kültür
Giriş Tarihi : 11-08-2017 09:03   Güncelleme : 11-08-2017 09:03

Mesnevi’den Seçmeler

Bağcının Zekası

Mesnevi’den Seçmeler

Bir bahçıvan, bahçesine üç hırsızın girdiğini gördü. Bu üç kişinin birisi, sahte bir din bilgini (fakih) idi. İkincisi, halk arasında soylu olduğu bilinen bir adamdı. Üçüncüsü ise dindar olduğunu iddia eden bir sufi idi. Aslında bu üç adam da yalancı, hafifmeşrep ve vefasız kimselerdi.

Bahçıvan, kendi kendine öyle düşündü:

 “Bunlara söylenecek çok söz, yapacak çok şey var; ama ne yapayım ki bunlar bir topluluk. Topluluk ise kuvvetlidir. Ben, bunlarla bir başıma baş edemem. En iyisi bunları önce birbirlerinden ayırayım.”

Bu düşünceyle hırsızların yanlarına yaklaştı. Önce sufiyi diğerlerinden ayırmak için ona;

- Eve git; bu arkadaşlar için bir kilim getir de otursunlar, dedi.

Bağın sahibi, sufi uzaklaşınca fakihe şöyle dedi:

- Sen din âlimisin. Yanındaki de ünlü bir soylu zat. Sizin gibi soylu insanların bu pisboğaz, bu cimri sufiyle ne işin var? Onu başınızdan savın gitsin. Siz de bağımda bir hafta kalın. Hatta bağ ne demek; canım bile sizin.

Böylece arkadaşlar arasına vesvese tohumları ekmiş oldu. Sufi gelince arkadaşları onu bir bahane bulup başlarından savdılar. Sufi, bağdan çıkacağı sırada bağ sahibi, eline geçirdiği bir sopayla ardına düştü. Sufiyi yakalayıp bir güzel dövdü. Adamı yarı canlı bir hâle getirdi. Sufinin arkadaşları ise hiç oralı olmadılar.

Bağcıdan okkalı bir dayak yiyen sufi, kendi kendine şöyle dedi: “Ben, sıramı savdım. Şimdi sıra arkadaşlarda. Madem ki beni yabancı bağcıyı ise dost bildiniz şimdi siz de yiyin dayağı.”

Bağcı, sufiden kurtulunca yeni bir plân daha düşündü. Geride kalan iki arkadaşın yanına gidip soylu olana şöyle dedi:

- Ey soylu adam! Öğle yemeği için yufka ekmek pişirmiştim. Eve git; evin kapısını vur da yufka ekmeğiyle pişmiş kazı alıp gel.

Soylu adam, yanlarından uzaklaşınca bağcı, din bilginine döndü ve ona şunları söyledi:

- Ey işi yerinde, güneş görmüş, her şeyi anlar ve her şeyi bilir adam! Sen, fakihsin. Şu eve giden adam gibi biriyle senin ne işin olur? Senin bu cimri adamla bir arada olman, yakışık almaz. Şu soylu adamı başından sav da sen, aylarca misafirim ol.

Soylu adam dönünce; din bilgini, bir bahane bulup onu başından savdı. Bunun üzerine soylu adam, oradan ayrılmaya karar verdi. Ne var ki tam bağdan çıkacakken, yine bağcı elinde sopasıyla ona yetişti. Soylu ama hırsızlığa kalkışan bu adamı bir güzel dövdü.

Bu sefer soylu adam kendi kendine şöyle düşündü: “Ben, sudan çıktım. Sıra sende ey din bilgini! Ben, arkadaşlığa lâyık değilim de bu bağcı mı lâyık? Davula benzeyip durmadan karnına tokmak ye de gör.”

Bağcı, soylu adamdan da kurtulunca doğruca din bilgininin yanına gitti ve ona şöyle dedi:

- Ey din bilgini! Ne din bilgini? En sefil kişinin bile utandığı adam! Ey eli kesilesice! Bağa gir de; “İzin var mı?” deme! “Haram mıdır? Günah mıdır?” bile deme! Üstelik meydana çıkıp din bilginiyim diye dolaş dur. Senin hain adam’

Bağ sahibi, böyle söyledikten sonra başladı adamı dövmeye. Adam ise dayağı yedikçe şöyle diyordu:

- Vur! Vur! Hakkın var. Fırsat ele geçti. Dostlarından ayrılanın lâyığı budur.

 

adminadmin