Kültür
Giriş Tarihi : 22-09-2017 12:41   Güncelleme : 22-09-2017 12:41

Mesnevi’den Seçmeler

Çalgıcı

Mesnevi’den Seçmeler

Zaman, Halife Ömer devriydi. Pek güzel, pek latif çenk çalan bir çalgıcı vardı. Bir nağmesini dinleyenlerin neşesi, yüz misli artardı.

Dinleyenler, sesinin güzelliğinden garip garip hayallere dalar; şaşılacak hâllere düşerlerdi.

Fakat aradan yıllar geçip çalgıcı ihtiyarlayınca, latif sesi; fena, iğrenç, çirkin, kulak tırmalayıcı bir hâle geldi. Çalgıcı, ihtiyarlayıp zayıf düşünce, parasızlıktan bir dilim ekmeğe bile muhtaç hâle geldi. Allah’a şöyle yalvardı:

- Allah’ım! Bana uzun ömür verdin. Benim gibi hakir ve değersiz bir kişiye karşı çok lütufta bulundun. Oysa ben, yetmiş yıldır isyan edip durdum. Buna rağmen benden ihsanını bir gün olsun kesmedin. Bugün kazancım yok, senin misafirinim. Bir ibrişim parası istiyorum.

Çalgıcı, böyle yalvardıktan sonra bir hayli çenk çalıp ağladı ve başını yere koydu. Çengini yastık yapıp bir mezara yaslandı.

Bir süre sonra çalgıcıyı uyku bastı. Rüyasında öyle güzel yerler gördü ki “Beni hep buralarda bıraksalar.” diye düşündü.

O sırada Halife Ömer de kendini uykudan alamadı. O da başını koyup uykuya daldı.

Rüyasında bir ses halifeye şöyle diyordu:

- Ey Ömer! Kulumuzu ihtiyaçtan kurtar. İyi bir kulumuz var. Mezarlığa kadar git. Beytülmâldan yedi yüz dinar al; hepsini ona ver. “Şimdilik bu kadarını al da ibrişim parası yap. Bizi de mazur gör. Bu para bitince yine buraya gel.” de.

Halife Ömer, rüyasındaki sesin heybetinden sıçrayıp uyandı. Hemen koltuğunun altına para kesesini koyup mezarlığın yolunu tuttu.

Mezarlığın etrafında bir hayli döndü, dolaştı. Orada o ihtiyar çalgıcıdan başka kimseyi göremedi. Kendi kendine şöyle düşündü:

- Rüyadaki ses, bana; “Bizim saf ve iyi bir kulumuz var.” dedi. Bu ihtiyar çalgıcı, nasıl olur da Allah’ın iyi kullarından olur?

Halife böyle düşündüğü için, başka birini bulmak amacıyla, mezarlığın etrafında dolaşmaya devam ediyordu. Sonunda mezarda ihtiyardan başka kimsenin olmadığını anlayınca gidip yanına oturdu.

Bir süre uykuya dalmış olan ihtiyarın yanında öylece bekledi. Bir ara hapşırınca ihtiyar uyandı. Halifeyi karşısında görünce korkudan titremeye başladı.

- Ya Rabbî! Senin elinden el aman! Şimdi de bu çalgıcı ihtiyara muhtesip geldi çattı, dedi.

Halife Ömer, kendinden bir hayli korkmuş olan bu adama şunları söyledi:

- Benden korkma, ürkme! Çünkü sana Hak’tan müjdeler getirdim. Allah, sana selâm söylüyor. Hâlini hatırını soruyor. Hadsiz, hesapsız zahmetlerden ne hâldesin? buyuruyor.

Halife, daha sonra sözlerini şöyle bitirdi:

- Şimdilik şu birkaç dinarı ibrişim parası olarak al, harca. Bitince yine buraya gel.

İhtiyar, bu sözleri duyunca hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bir yandan üstünü başını yırtıyor, bir yandan da şöyle söylüyordu:

- Allah bana öyle bir ömür verdi ki o ömrün bir günün kıymetini bile cihanda kimse bilemez. Bense o ömrü boş işlere harcayarak yele verdim.

İhtiyarın böyle gerçekten üzüldüğünü ve pişmanlık duyduğunu gören Halife Ömer, ona şöyle dedi:

- Senin bu ağlaman, aklının başına geldiğine delildir. Artık rahatla. Allah seni affedecektir.

Halifenin kendisini teselli etmeye yönelik bu ve daha başka sözleri üzerine ihtiyar, biraz rahatladı ve tövbe etti.

Ondan sonra da o ihtiyar, bir başka can oldu adeta. Geri kalan ömrünü hep helâl ve güzel işler üzerine yaşadı.

Recep YAZGANRecep YAZGAN