Kültür
Giriş Tarihi : 21-09-2018 09:06   Güncelleme : 21-09-2018 09:06

Mesnevi’den Seçmeler

Eşeğin Hâli

Mesnevi’den Seçmeler

Bir adam, geçimini su satarak sağlıyordu. Bu adamın bir eşeği vardı. Sırtında taşıdığı ağır yüklerden açılmış yüzlerce yara vardı. Nerde arpa kuru ot bile bulamıyor, karnını bir türlü doyuramıyordu.

İmrahor’un, bu eşeğin sahibiyle dostluğu vardı. Eşeğin bu hâlini görünce yüreği acıdı;

- Bu eşek neden böyle dal gibi iki büklüm olmuş? diye sordu.

Adam;

- Benim yoksulluğumdan. Bu ağzı dili bağlı hayvan, saman bile bulamıyor, dedi.

Bunun üzerine İmrahor, dedi ki:

- Sen, birkaç gün onu bana ver de götüreyim. Padişahın ahırında bakayım da kuvvetlensin.

Adam, eşeğini bu merhametli kimseye verdi. O da eşeği padişahın ahırına bağladı.

Eşek, her tarafında semiz ve güzel Arap atlarını gördü. Ayaklarını bastıkları yer süpürülmüştü. Saman da arpa da tam vaktinde geliyordu.

Atların bu rahatlığını gören eşek, kendi kendine şöyle söylenmeye başladı:

“Ey Allah’ım! Ben de senin mahlûkun değil miyim? Neden böyle perişanım ve sırtım yaralı? Neden zayıfım? Geceleri sırtımın acısından, karnımın açlığından ölüyorum. Bu atların hâlleri böyle mükemmel. Peki neden azap ve bela sadece bana?”

Böyle birkaç gün geçti. Bu arada ansızın bir savaş çıktı. Arap atlarına eyerler vurup savaşa sürdüler. Atlar, savaşta düşmandan oklar yediler. Her taraflarına kılıçlar, mızraklar saplandı.

Savaştan geri dönünce hepsi perişan bir hâlde ahıra düştü. Ayakları sağlam iplerle bağlandı. Nalbantlar, sıra sıra dizildiler. Hançerlerle atların bedenlerini yarıyor, yaralarından okların ve mızrakların uçlarından kalan parçaları çıkarıyorlardı.

Eşek, bu hâlleri görünce aklı başına geldi ve kendi kendine bu sefer şöyle söylendi:

- Ya Rabbî! Ben yoksullukla devam eden şu hâlime razıyım. Bu yiyecekleri bulamıyorsam da, hiç olmazsa bu yaraları alıp, eziyetini de çekmiyorum.

adminadmin