Kültür
Giriş Tarihi : 25-01-2019 08:56   Güncelleme : 25-01-2019 08:56

Mesnevi’den Seçmeler

​Saf Adamın İddiası

Mesnevi’den Seçmeler

Bir hikâyeci, bir sohbet esnasında terzilerle ilgili hikâyeler anlatırken onların pek çok hilelerinden bahsetti. Orada bulunan bir adam, adamın bu anlattıklarından çok etkilendi ve terzilere karşı öfke duymaya başladı. Zira böyle hilekârlıklara hiç tahammül edemezdi. Hikâyeciye, dönerek;

- Ey bu hikâyeyi anlatan meddah! Şehrinizde hilede,  hainlikte en usta terzi kimdir? Bu kadar şeyi bildiğine göre onu da bilirsin, diye sordu.

Hikâyeci;

- Ciğeroğlu derler bir terzi vardır. Hırsızlıkta, çeviklikte halkı adeta öldürür, diye cevap verdi.

Bunun üzerine saf adam;

- Bahse girerim benden bir iplik bile çalamaz, dedi.

Orada bulunanlar, bu öfkeli adamı yatıştırmaya ve uyarmaya çalıştılar. Ona;

- Senden daha akıllılarını bile kandırdı. Boşuna bahse girme. Böyle kanatlanıp uçmaya kalkma. Onun hileleriyle sen de kendini kaybedersin, dediler.

Ne var ki saf adam, bu sözler üzerine daha da öfkelendi. Oradakilerle,

- Benden ne yeni ne de eski hiçbir şey alamaz, diye bahse girişti.

Sonunda;

- Şu Arap atım rehin kalsın. Benden hileyle kumaş çalabilirse at sizin olsun. Eğer hile yapamaz da çalamazsa siz bana bir at verirsiniz, dedi.

Saf adam, o gece kızgınlığından bir türlü uyuyamadı. Sabah erkenden bir atlas kumaşı koltuğunun altına koyup çarşıya, o hilebaz terzinin dükkânına gitti. Terziye selâm verdi. Terzi, hemen yerinden kalkıp selâmı aldı ve;

- Merhaba! Hoş geldin! dedi.

Saf adama büyük bir saygı ve hürmet gösterdi. Hâlini hatırını sordu. Böylece kendini sevdirdi.

Saf adam, bu ilgiyi ve saygıyı görünce koltuğundaki o İstanbul atlasını terzinin önüne attı ve ona şöyle dedi:

- Bana bu kumaştan savaş için bir kaftan biç. Belinden aşağısı bol, yukarısı dar olsun. Belden yukarısı dar olsun ki güzel dursun. Beni iyice sarsın. Fakat aşağı tarafı, bol olmalı ki savaşta ayağıma dolaşmasın.

Terzi;

- Baş üstüne, dedi.

Kumaşı, önce ölçtü. Ne kadardan çıkacak onu anladı. Sonra saf adamı lâfa tuttu. Başka beylerin hikâyelerini anlatmaya, onların cömertliklerini övmeye koyuldu. Cimrilerden ve onların aşağılık huylarından bahsetti. Saf adamı güldürmek için tuhaf tuhaf sözler söyledi.

Bu arada hızla makasını çıkarıp kumaşı kesmeye başladı. Ağzı masallarla, efsunlarla doluydu. Saf adam ise terzinin anlattıklarına kahkahalarla gülüyordu. Zaten küçük olan gözleri tamamıyla örtüldü.

Terzi, kumaştan bir parça çalıp arkasına sakladı. Bunu, Allah’tan başka kimse görmemişti. Saf adam, terzinin anlattığı masallara öyle dalmıştı ki girdiği bahsi tamamıyla unutmuştu. Terziye;

- Allah için olsun, latifelerin canıma can kattı. Gülünecek bir şey daha anlat, diye yalvardı.

O hilekâr terzi, gülünecek başka şeyler de anlattı. Saf adam, gülmekten katılıyordu. O, böyle gülüp dururken terzi, kumaştan bir parça daha çalıp gömleğinin yakasından koynuna soktu. Saf adam, üçüncü defa;

- Allah aşkına gülecek bir şeyler daha söyle, dedi.

Terzi, öncekilerden daha güzel latifler söyledi. Bu arada saf adam, neşeyle kahkahalar atıyordu. Terzi, fırsattan istifade ederek kumaştan bir parça daha çaldı.

Saf adam, dördüncü kez terziden yeni latife anlatmasını isteyince, terzi bu kez;

- A adam! Artık vazgeç, dedi. Zira bir latife daha anlatırsam vay hâline! Sonra kaftanın daracık olur. Hiç insan, kendine böyle iş eder mi? Şimdi kahkaha atıyorsun; ama eğer başına gelecekleri bilseydin güleceğine kan ağlardın.

adminadmin