Bir gün Buharalı cömert bir adamdan yardım isteyen bir hoca, hırslanıp feryat etmeye başladı. Çünkü cömert adam, kendisinden bir şey isteyenlere yardım etmeyi sevmiyordu. O, daha çok başkasından bir şey istemeye cesaret edemeyen fakirlere yardım elini uzatıyordu.
Hoca, böylece bir hayli ağladı, sızlandı. Her çeşit sözü söyledi, yalvardı; ama bunların hiçbir faydası olmadı.
Ertesi gün ayağını eski bezlerle sardı. Sakatların arasına karıştı. Ayağının sağına soluna tahtalar bağladı. Bu suretle kendisini ayağı kırık bir adam olarak göstermek istedi. Böylece cömert adamın, kendisine acıyacağını umuyordu.
Ne var ki o cömert adam, bu adamı görünce hemen tanıdı. Hilesini anladı ve ona hiçbir şey vermedi.
Ertesi gün adam, yüzünü bir keçe parçasıyla örttü. Ne var ki cömert adam, onu yine tanıdı ve elini boş çevirdi.
Kendinden yardım dileyen bu adam, ilk başta ağzını açıp bir şey istediği için hata yapmış oluyordu. Bu sebeple de ona hiçbir şey vermiyordu.
Hoca, yüz türlü hileye başvurdu. Nihayet aciz kalıp kadın gibi çarşafa büründü. Dul kadınların arasına karışıp elini gizledi, başını eğdi; öylece durdu.
Ne var ki cömert adam, onu yine tanıyıp sadaka vermedi. Hocanın mahrumiyetten yüreği yandı. Sonunda bir kefenciye gitti. Kefenciye şöyle dedi:
- Beni bir kilime sar. Yol kenarına koy. Hiç ağzını açma. O cömert adamın geçmesini bekle. Belki görünce ölü sanır da kefen parası olsun diye bir şey verir. O zaman bana ne verirse, ben de yarısını sana veririm.
Kefenci, bu teklifi kabul etti. Onu bir kilime sarıp yol üstüne koydu. Cömert adamın yolu da nihayet oraya düştü. Yol üstündeki kilimi görüp üstüne bir miktar altın bıraktı.
Hoca, kefencinin parayı almasına fırsat vermeden, kilimden elini uzatıp altınları aldı. Sonra başını kilimden çıkardı. Cömert adama şöyle dedi:
- Ey bana kerem kapılarını kapayan! Bak nasıl aldım; gördün mü?
Bu akılsız adam, güya cömert adamı aldattığını düşünüp kendisiyle gurur duyuyordu.
Cömert adam bu sözlere şöyle karşılık verdi:
- Doğru! Aldın; ama ölmedikçe kapımdan hiçbir şey koparamadın ya sen ona bak.
