Kültür
Giriş Tarihi : 03-12-2012 11:19   Güncelleme : 03-12-2012 11:19

Milliyetçiliği nutuk olarak algılayanlardan değiliz

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, ''Milliyetçiliği nutuk olarak, hamaset veya nara olarak algılayanlardan değiliz''

Milliyetçiliği nutuk olarak algılayanlardan değiliz
Millete hizmet etmenin bu sevgiyi artırdığına dikkati çeken Bozdağ, ''Milliyetçiliği nutuk olarak, hamaset veya nara olarak algılayanlardan değiliz. Biz milliyetçiliği millete köle, millete hizmetkarlık, milletin derdine deva, milletin hizmetlerini bir bir gerçekleştirme olarak alıyor ve bu çerçevede de milletimizin her ihtiyacına koşmaya, her ihtiyacını karşılamaya özen gösteriyoruz'' diye konuştu.
 
Yurt dışında esaret altında yaşayan soydaşların yıllardır konuşulduğunu, insanları mutlu ve memnun edecek düzeyde işler yapılamadığını belirten Bozdağ, şöyle konuştu:
 
''Bizim iktidarlarımız döneminde nerede ecdadımızın izi varsa o ize sahip çıkan, nerede ecdadımızdan bir eser varsa o esere sahip çıkan bir anlayışla dünyanın her tarafını kucaklayan, bugün o ecdadın torunları olarak bizlerin yapması gereken vazifeleri layıkıyla yapan bir anlayışın içerisinde olduk, olmaya devam ediyoruz. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 1992'de kurulmuş. Sadece Orta Asya'ya bakan bir görevi vardı. Ama bizim hinterlandımız çok geniş, oralara yetirince bakamıyordu. İktidarımız döneminde fiili bir durumla bu alanı genişlettik. 2011 yılında çıkardığımız kanun hükmünde kararname ile bugün 5 kıtada 100'den fazla ülkede Türkiye'nin, Türk milletinin kalkınma yardımlarını oraya ulaştıran bir teşkilata dönüştürdük. Orhun Abideleri'nden tutun Kosova Prizren'deki Sinan Paşa Camisi'ne varıncaya kadar her yerde ecdadımıza ait her şeye sahip çıktık. Orhun Abideleri'nin yolunu biz yaptık. Başkaları nutuklarını söylediler ama hizmetkarlığını biz yaptık. Üsküp'te Mustafa Paşa Camii, Kosova'da Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi dahil ecdadımıza ait her şeye sahip çıktık, çıkmaya devam ediyoruz.''
   
Ali Rıza Efendi'nin doğduğu ev
   
Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin doğduğu evi de restore ettirdiklerini anımsatan Bozdağ, ''Makedonya Kocacık'ta Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin doğduğu evi orjinaline uygun olarak biz inşa ediyoruz. Şu an inşaatı tamamlanmış durumda, önümüzdeki günlerde hizmete açacağız. Birileri Atatürk'ün istismarını yapıyor. Onun üzerinden rant devşirme gayreti içerisindeler. Ona gerçek hizmeti bu kadro yapıyor, biz yapıyoruz'' dedi.
   
''IMF'ye 5 milyar dolar kredi veren Türkiye haline geldik''
   
Türkiye'nin 2011 yılında gerçekleştirdiği resmi ve gayri resmi yardımların yaklaşık 2,5 milyar doları bulduğunu ifade eden Bozdağ, bunun 1 milyar 300 milyon dolarının resmi yardım, diğerlerinin Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarına ve başka yollarla yapılan yardımlardan oluştuğunu anlattı.
 
Bu rakamın küçümsenmemesi gerektiğine işaret eden Bozdağ, şunları söyledi:
 
''Vaktiyle IMF'den para almak için bütün imkanlarını IMF'ye vehmeden, 70 sente muhtaç bir Türkiye'den bugün dünyanın her yerinde yol, okul, hastane, cami, su, alt yapı, üst yapı hizmeti yapan bir Türkiye'ye geldik. İşte milliyetçilik, büyük Türkiye bu. Şimdi IMF ile görüşme yapıyor hükümetimiz. Niçin- IMF'ye 5 milyar dolar kredi vereceğiz de onun şartlarını görüşüyoruz. 2002'den önce aynı Türkiye IMF'nin dayatmalarını görüşüyordu. Şimdi Türkiye'nin vereceği kredi şartlarını görüşüyor. Mısır'a 2 milyar dolar kredi açtık. 500 milyon dolarını verdik. 500 milyonunu Ocak'ta vereceğiz. Diğerini de anlaşma çerçevesinde gerçekleştireceğiz.''
   
''Milletimizle Kur'an-ı Kerim'in arasına konan engelleri kaldırdık''
   
Türkiye'de demokratikleşme anlamında önemli değişiklikler yaşandığını, 28 Şubat sürecinde Kur'an-ı Kerim'e engeller konultuğunu vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
''28 Şubat süreci devam derken bu milletin evlatlarının Kur'an-ı Kerim'e her yaşta uzanmasının ve Kur'an-ı Kerim'i öğrenmesinin önüne engel kondu. 2001 yılında DSP-ANAP-MHP koalisyon iktidarı döneminde çıkarılan bir kanunla, ilköğretimi bitirmeyen çocukların Kur'an kursuna gitmeleri yasaklandı. 12 yaşını doldurmayan bir çocuğun yaz Kur'an kursuna gitmesi mümkün değildi. 16 yaşına girmeyen bir evladımızın da Kur'an kursuna gitmesi ve hafızlık yapması mümkün değildi. Bunu DSP, ANAP ve MHP beraber yaptılar. Peki biz ne yaptık- Çıkardığımız kanun hükmünde kararname ile Müslüman milletimizle Kur'an arasına konan bu yasağı kaldırdık. Şimdi artık bütün yavrularımız Kur'an kursuna istediği yaşta gidebiliyor. 4+4+4 düzenlemesiyle orta öğretime devam eden yavrularımızın velilerine Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamberimizin hayatını seçmeli ders olarak öğrenme imkanı getirdik. Kuran ve hafızlık eğitimi yapılabilsin diye imam hatip lisesinin orta kısmına kaydını yapan yavrumuza bir yıl süreyle izin veren düzenlemeler yaptık. Önünü açtık, adım attık. Hem demokratikleşme yönünde önemli bir adımdır hem de 28 Şubat sürecinde bu milletin maneviyatına karşı yapılan haksız ve hukuksuz müdahalelerin sona erdirilmesi adına önemli bir adım olmuştur.''
   
Başörtüsü sorunu
   
Üniversitelerde yıllardır kız çocuklarının kapı önünde ağlatıldığını, başka ülkelerde eğitim görmek zorunda kaldıklarını belirten Bozdağ, ''İktidar olmak için erkek, ürkek edebiyatını Yozgat ve Türkiye'nin her yerinde yapanlar, Ankara'ya gidince Ankara'da Nesrin Ünal Hanımefendinin başını zorla açıp, onu da orada ağlattılar. Onlar da çözmediler. Yasak katmerlendi, devam etti. Peki şimdi Türkiye'nin üniversitelerinde herhangi bir sorun var mı- Kaldı mı- Kalmadı'' dedi.
 
Bu yasakçı anlayışın, AK Parti'nin ortaya koyduğu demokratikleşme adımlarını gerçekleştirmesi sonucu oluşan iklim sayesinde ortadan kalktığına işaret eden Bozdağ, ''Bugün isteyen istediği kıyafetle okullarımızda okuma imkanına sahip. Orta öğretimde de tek tip anlayışa son veren yaklaşımı ortadan kaldırdık. İmam hatip lisesi ile seçmeli Kur'an dersine devam eden yavrularımız, isterlerse onların örtünebilmelerine imkan veren bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Üniversite sınavlarına girerken katsayı engeli vardı. Şimdi kaldı mı- Kalmadı. Bütün bunların hepsi tarihin tozlu rafları arasına yerini aldı'' dedi.
 
Kesintisiz 8 yıllık eğitimin, Türkiye'de Anadolu insanının önünü kesen düzenleme olduğunu vurgulayan Bozdağ, bunu kesintili hale getirip, herkesin eşit şartlarda olmasını sağladıklarını kaydetti.
 
Bozdağ, Yozgat'ta İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, darbeler ve darbe teşebbüsü iddiasıyla ilgili pek çok kişinin bugün yargı karşısında hesap verdiğini söyledi.
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ilk kez darbeleri araştıran komisyon kurulduğunu anımsatan Bozdağ, ''Bugüne kadar hesabı, darbe yapanlar sorardı. Şimdi millet hesap soruyor. Darbeyi yapanlardan, muhtırayı verenlerden ve darbeye teşebbüs ettiklerine ilişkin hakkında iddia bulunanlara millet adına yargı hesap soruyor'' diye konuştu.
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, 12 Eylül 2010 referandumunda izledikleri politikaları eleştiren Bozdağ, şöyle devam etti:
 
''12 Eylül 2010'da halk oylaması sırasında sayın Kılıçdaroğlu, sayın Bahçeli, 'Size yalan söylüyorlar. 12 Eylül yargılanamaz, falan da filan da yargılanamaz' diye bunları söylüyorlardı. Meydan meydan gezip, miting yaptılar. Şimdi soruyorum, yalanı kim söylemiş- Meydan meydan gezip bu milleti kendi yalanına inandırmaya kim çalışmış- AK Parti mi çalışmış, CHP mi, MHP mi çalışmış- Kılıçdaroğlu mu yalan söylemiş, milleti aldatmış, Bahçeli mi- Yoksa Türkiye'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan mı milleti aldatmış- Yalan söyleyenler, milleti aldatanlar belli. Onun için milletin huzuruna çıkıp bunların özür dilemesi lazım. 'Biz sizi yanlış yöne sevk ettik, yanılttık' diye özür dilemeliler. Ama özür dileme alışkanlıkları yok.''
   
Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun raporu
   
Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı raporun ''sulandırılmak'' istendiğini öne süren Bozdağ, şunları söyledi:
 
''Gazetelere bakın, başka yerlere bakın, bu rapora ilişkin farklı farklı değerlendirmeler yapıyorlar. Deniz Baykal da komisyona kadar geldi. Komisyona oturdu, bir kaç cümle söyledi. Ondan sonra komisyonu terk edip gitti. Bununla ilgili bir karikatür gördüm. Baykal, bir yerde 'Darbe hazırlığı var' diye yazan bir oku takip ediyor. Hemen oraya doğru gidiyor. Oturuyor. Ondan sonra 'ne var' diyor, 'Darbeleri Araştırma Komisyonu' deyince, 'Öyle mi-' diye kalkıp gidiyor. Bunu bir karikatürist çizmiş. Zeka yüklü ince bir eleştiri. CHP zihniyetinin halkın zihninde ve karikatüristlerde uyandırdığı intibayı göstermesi bakımından da fevkalade önemli. Biz Türkiye'nin artık bir daha bu dönemleri yaşamaması için yol almasını önemsiyoruz. Bu yönde de her türlü adımı attık. Atmaya da devam edeceğiz.''
 
Büyükşehir Belediye Yasası ve diğer yasalarla ilgili bazı kesimlerin hükümeti ''hainlik ve ihanetle'' suçladığını iddia eden Bozdağ, şöyle konuştu:
 
''Büyükşehir Yasası da 'ihanet yasası' diye eleştiriliyor. Ne yapmışız, ilin sınırlarını belediye sınırı yapmışız. Ne olacakmış, 'ülke paramparça olacakmış'. Bu kadar bu işi ucuzlattılar ki, her işte 'bu ihanettir' diye ortaya çıkıyorlar. Köy hizmetlerini ortadan kaldırdık, o zaman da benzer laflar söylendi. 'Devletin köklü kurumunu nasıl kaldırırsınız' dediler. Hastaneleri birleştiren adımı attık, yine aynı lafları söylediler. Kıbrıs'la ilgili Annan Planı gündeme geldiğinde yine aynı laflar söylendi. Rumlar 'hayır' dedi, Türk'ler 'evet' dedi. Ama bizim buradan oraya Ülkü Ocaklarından, ulusalcı takımdan ekipler gitti, 'hayıra' çalıştılar. Yunan da 'hayıra' çalışıyor, Rum da 'hayıra' çalışıyor. Bizimkiler de 'hayıra' çalışıyor. Nerede bu işin hayrı, Allah aşkına. O zaman da ihanetle suçlanıyorduk. 'Kıbrıs elden gitti gidiyor'. Gitti mi Kıbrıs elden- Vakıflarla ilgili kanun çıkardık. 'Vakıf vakıf Türkiye paramparça olacak' dediler. Dünya kadar ihanet ve hainlik suçlamasında bulundular. Vakıflar Kanunu yürürlüğe gireli yıllar oldu. Ne oldu-''
   
''Önüne gelene 'hain', her işe 'ihanet' diyen kesim var''
   
Türkiye'de Kürtçe yayın için kanun çıkardıklarını, o dönemde de ''Türkiye bölünecek, parça parça olacak'' denildiğini anımsatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
''PKK Terör örgütü televizyon kurmuş, terör örgütünün propagandasını yapıyor. Yıllar yılı o evlere terör örgütünün televizyonlarının girmesi engellenemedi. Onlar terör propagandasına maruz kaldı. Ama biz devlet olarak bir televizyon kurup, kendi vatandaşımıza işin doğrusunu anlatmanın yolunu seçemedik. Neden- 'Aman ihanet olur, birileri der de, falan olur, filan olur' diye. Televizyonu kurduk, memleket bölündü mü, paramparça oldu mu- Türkiye-Suriye arasındaki mayınlarla ilgili yasa geldi. Günlerce propaganda yaptılar. 'İsrail emir verdi, bunlar yapıyor. İsrail'e peşkeş çekiyorlar' diye pek çok iftirayı hakikat gibi söylediler. Peki ne oldu- Mayın yasası çıktı. Türkiye'nin İsrail ile olan ilişkisi ve tavrı ortada. Ne oldu-. Ülkemizde bir kesim var. Hemen elinde damga, her önüne gelene 'hain', her yapılan işe 'ihanet' diyor. Kardeşim senin başka işin yok mu- Projen yok mu- Daha iyi projeni söyle. Bunların derdi yok. Bütün kafaları, 'temiz insanları nasıl kirletiriz' düşüncesi üzerine kurgulanmış, böyle çalışıyor.''
 
Bölünmüş yol, her ile üniversite, tek kişilik odası olan hastane yapımında da eleştirildiklerini anımsatan Bozdağ, konuşmasını şöyle tamamladı:
 
''Bunların ufukları, gördükleri, bildikleri o kadar. 'Dünyayı bir gezin' diyoruz. Bugün Amerika'da 5 bine yakın üniversite var. Nüfusu 280 milyon. Oran olarak baktığınızda Türkiye'de bin 200 üniversite olması lazım. Biz üniversite sayısını 168'e çakırdık diye beyefendiler rahatsız oluyor. Amerika bugün büyükse bu üniversiteler sayesinde büyük. Her iş, bilimle ilimle daha ileri gidiyor. Her alanda bu adımı attıkça birileri karalama kampanyasına devam ediyor. Boş yere uğraşmasınlar. Bu millet yalancı ile doğru olanı birbirinden ayırır. İftira edeni de dürüst olanı da birbirinden ayırır.''
 
adminadmin