Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 14-04-2017 10:45   Güncelleme : 14-04-2017 10:45

Mısır Kiliselerinin Gölgesindeki Türkiye…

16 Nisan’da “NATO, Irak’ta askeri üs kurma kararı aldı!” diye sizlere duyurmuştum, NATO’nun bu kararı alırken de DEAŞ ile etkin mücadele amacı adı altında bu karar ile aldığını sizlere anlatmış ve sormuştum! NATO madem bu kadar DEAŞ Terör örgütü ile etkin mücadele de samimi o zaman neden Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuna destek vermedi demiştim.

Mısır Kiliselerinin Gölgesindeki Türkiye…

Bugün ise daha da enteresan bir bilgi daha bizlere ulaştı. ABD, Terör Örgütü DEAŞ’dan alınan Suriye’de ki Tabka Askeri Havaalanında inşa çalışması kapsamında mühendis gönderdi. 20 güne kadar  da havaalanın kullanıma açılmasını öngörüyorlar. Tabka Askeri Havaalanı, Tabka kent merkezine 5 kilometre uzaklıkta, Tabka barajına ise çok yakın bir yerde bulunuyor. Ayrıca Rakka kent merkezine 40 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Haliyle Askeri uçakların özellikle Jetlerin Uçuş mesafeleri göz önüne alındığında bu kadar yakın mesafeli Askeri Hava alanlarına ne gerek var diye insan düşünmeden edemiyor. Özellikle İncirlik Askeri Hava Üssü tam teşkil çalışırken!

Bu arada İsrail basını ‘ABD İncirlik’i boşaltacak’ iddiasında bulunuyor ve İncirlik Üssünde ki askeri kaynaklarını Suriye’de ki 5 bölgeye yayacağı iddia ediyor.

Elbette ki İncirlik Üssüne Türkiye olarak karşıyız, Ancak NATO’nun Irak’ta Askeri Üs kurma çalışmaları ardından ABD’nin Tabka Askeri Üssünü aktif hale getirme çabaları yeni senaryonun ayak seslerinden başka bir şey değil…

Üslerin aktif hale getirilme çabasını unutmadan!

Mısır’ın Sina Yarımadası’ndan İsrail’in güneyine düzenlenen roketli saldırının sorumluluğunu terör örgütü DEAŞ üstlendi. DEAŞ Terör örgütüne yakın sosyal Medya hesapları ise  “DEAŞ, Filistin’in güneyinde bulunan Aşkol bölgesindeki Yahudi yerleşim birimlerini hedef alan füze saldırısı gerçekleştirdi.” açıklamasında bulundu.

Farkında mısınız?

Müslüman kafası kesen, Müslüman kadınları peş-keş çeken DEAŞ son bir aydır İsrail’i hedef almaya başladı!

Ve MISIR!

Geçtiğimiz ay DEAŞ, Mısır’da bir Kıpti Kilisesine saldırı düzenledi. Hafta sonu ise DEAŞ iki ayrı Kıpti Kilisesine saldırı düzenledi ve 45 Mısırlı hayatını kaybetti. 125’den fazla yaralı var. Bu hafta sonu saldırı düzenlenen iki Kıptı Kilisesi ise önemli. Zira Önümüzde ki ay Papa, Mısır ziyaretinde bu iki Kıpti kilisesine ziyarette bulunacaktı.

Yine farkında mısınız? Terör örgütü DEAŞ, son iki aydır Ortadoğu’da Müslümanların yanı sıra Hristiyanlara da saldırmaya başladı!

Mısır konusunu biraz açmak lazım!

ABD’nin desteklediği darbe ile Cumhurbaşkanı olan Abdülfettah el-Sisi hafta sonu DEAŞ’ın saldırıları sonrası 3 ay olağanüstü hal ilan etti. ABD’nin kuklası Sisi bundan sonra da ABD destekli politikalarına Mısır’da devam edecek. Ancak burada dikkatimizi çekmesi gereken iki husus var. Bunlardan birincisi DEAŞ’ın bu terör olaylarını üstlenmesi. İkincisi ise İhvan’ın yani Müslüman Kardeşlerin bu terör olaylarını lanetlemesine rağmen, Sisi tarafından bu saldırılardan dolayı Terör Örgütü olarak ilan edilmesinin an meselesi olması. Sisi bu ilanı yaptıktan sonra Müslüman Kardeşlerin yöneticilerinin birçoğunun da İdam edilmesi yolu açılmış olacak. Bu ise Mısır’da yeni bir kaosla birlikte Emperyalizm uşağı Sisi eliyle Mısır iç savaşı ya da büyük ihtimalle sindirilmiş bir Mısır halkı sonucu elde edecek…

Gerçek şu ki bundan sonra ABD, Mısır’da daha etkin olacaktır!

Demokrasi getiriyoruz, Diktatör Kaddafi’den sizi kurtaracağız diye yola çıkan AB ve ABD en sonunda Libya’yı üçe bölerek demokrasi getirme yoluna gidiyor! ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanlarından Sebastian Gorka, Peçeteye Libya’nın Osmanlı dönemi sınırlarını çizerek ülkeyi üçe bölmeyi teklif etti. Gorka’nın teklifine göre Libya’nın Akdeniz’e kıyısı olan kesimlerinden Trablusgarp ve Sirenayka isimli iki yeni ülke oluşturulurken, ülkenin iç kesimlerinde yer alan Fizan bölgesinde de yeni bir devlet kurulacak.

Akdeniz’in Osmanlı gölü olduğu dönemleri gözlerinizde canlandırın şimdi lütfen! Gözlerinde canlandıramayanlar için mevcut haritayı da gösterelim ve Osmanlı Döneminde huzurlu ve sakin yaşayan Akdeniz’in Osmanlı halkları şimdi sözde devletleri ile kendi içlerinde siyasi savaşlara girmiş, hatta kendi içlerinde ki siyasi savaşlarına dış kaynaklardan ithal ettikleri terör eylemleri ile huzurun yok olduğu ülkeler konumunda. Osmanlı’yı 100 yıl önce parçalayan Avrupalı şimdi bu parçalanmadan pekte mutlu görünmüyor! Zira Osmanlı’yı bölerek gerçekleştirdikleri terörü bir adım daha ileri götürerek cetvelle çizdikleri ülke sınırlarını bir adım daha ileri taşıyorlar. Bu defa cetvelle de çizmiyorlar! Peçetelere çiziyorlar! Müslüman Ülkelerin tarafından fark edemedikleri ise Osmanlı’yı parçalayarak yönetilebilir küçük ve güçsüz haline getirdikleri toprakları şimdi bir miktar daha parçalayıp bölerek daha da küçük lokmalar haline getirmeye çalıştıkları...

Akdeniz siyasi haritasına bir kez daha baktığınız da ise Türkiye haricinde iç savaş ile karşı karşıya kalmayan Müslüman ülke yok! ABD’de Neocan çetesinden Michael Rubin ise Cumhurbaşkanını tehdit etmekle geri kalmadığı gibi hala Türkiye’ye göz dağı vermenin peşinde. Trump yönetiminin hali hazırda kendi kadrolarını kuramadığı da bir gerçek. Zira 2 dönem süren Obama yönetimi boyunca tüm ABD Kadroları Neocan çeteleri ve Tapınakçılarca paylaşılmış vaziyette. ABD’nin Trump yönetimli Suriye politikasına baktığımızda ise DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un Obama döneminde atandığını ve görevine devam ettiğini görüyoruz.

Müslüman ülkeler sınıfında olan Türkiye’nin etrafının tamamen ateş çemberine döndüğü ve bölge’de bir tek Türkiye’nin pozisyonunu korumaya çalıştığı bu dönemde, Büyük İsrail Projesi için tek bir eksik var! O da Türkiye’nin bu ateş çemberi içerisine çekilmesi!

ABD’nin kurduğu ve desteklediği şimdilerde ise sözde yok etmeye çalıştığı Terör Örgütü DEAŞ kurulduğu günden beri ilk defa bu coğrafya’da Hristiyanları ve İsrail’i hedef alıyor, Libya’nın üçe bölünme projeleri konuşuluyor ve Irak ile Suriye’de kurulma aşamasında olan NATO ve ABD askeri üslerinin konumlarını bir araya getirdiğimizde, Türkiye’nin eksik kalan domino taşı pozisyonunu koruduğunu görüyoruz. Haliyle Türkiye pozisyonunu koruduğu ve güçlendiği müddetçe Büyük İsrail Projesi gerçekleşmeyecektir.

Türkiye’nin bu ateş çemberine dahil olması ise bu savaşı sadece bölge savaşı olarak bırakmayacaktır. Türkiye ile birlikte Azerbaycan dahil bir çok Müslüman ülkenin savaşı haline gelecektir. Akabinde de Pakistan ve Afganistan, Somali gibi ülkelerin de bu savaşa dahil olduğu gibi Arap ülkeleri de bu savaşa dahil olacaktır. İran elbette ki bu pozisyondan faydalanmak için her türlü senaryoyu ortaya koyacaktır. ABD ve NATO’nun Türkiye ile didişmesi ateş çemberine girmesi Rusya’nın ve Çin’inde bölge varlığını artırma çabaları ile karşılık bulacaktır. Bu kadar hengamenin arasından elbette ki bir Ermenistan ile çatışma ve bunun sonucuna mukabil olarak ta Yunanistan ve Bulgaristan’ın da bölge savaşına dahil olması kaçınılmazdır. Görüldüğü üzere bu savaş sadece bölgesel savaş olarak kalmayıp, üçüncü Dünya Savaşının fitilini ateşleyecektir. Üçüncü Dünya savaşını engelleyecek ya da başlatacak olan ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin savaşa girmesi ya da girmemesi bu kadar önemli ise!

Onlarca hazırlık neden?

Mısır’ı bölge’de güç olarak yükseltme ve Türkiye’nin alternatifi olarak hazırlama! Sonuç olarak ta Türkiye’ye vazgeçilmezsin diye bir şey yok mesajı verme! Zira Cumhurbaşkanlığı Sisteminin devreye girmesi ile birlikte Türkiye’nin kabına sığmaz yükselişini dizginlemenin tek yolu bak biz buradayız ayağını denk al demenin başka bir yolu…

Orhan SARIKAYA

 
adminadmin