Kültür
Giriş Tarihi : 25-02-2018 10:00   Güncelleme : 25-02-2018 10:14

Modern Eğitimin Temel Meselesi

Günümüzde eğitim ile alâkalı olarak yapılan tartışmalar, eleştiriler ve değişiklikler, sistemin bütünü göz ardı edilerek yapıldığı için pratik açıdan hiçbir anlam ifâde etmiyor.

Modern Eğitimin Temel Meselesi

Eğitim, iç ve dış yüzleriyle birbiriyle iç içe geçmiş onlarca sistemden müteşekkil büyük bir sistemler sistemi içindeki sistemlerden yalnızca biridir... Geri kalan bütün dişlileri kırılmış, enerji kaynağı kesilmiş, tahrik unsurları devre dışı kalmış, kasası çürümüş bir makinede, tek bir dişliyi tornadan geçirip geçirip, olmadı değiştirip o makineye geri takmak ne işe yararsa, Türkiye ve hattâ dünyanın geri kalanında, bütünü gözden kaçırıp eğitim sitemine odaklanarak yapılacak tüm müstakil hâmleler de o işe yarayacaktır; yani hiçbir işe… Eğitim metodu, müfredatı ve binalarını yenilemekle, büyük sistem içindeki bir sistemi tek başına onarmak mümkün değildir. Hâl böyle olduğu içindir ki; öğretmenden, müfredattan, sınıf geçme sisteminden, sınav sisteminden, veliden ve şundan bundan ayrı ayrı şikâyet etmekle ömür ve dahi ömürler geçer de, meselenin künhü bir türlü çözüme kavuşturulamaz.

Açık konuşmak gerekirse, günümüzde eğitim ile alâkalı olarak yapılan tartışmalar, eleştiriler ve değişiklikler, sistemin bütünü göz ardı edilerek yapıldığı için pratik açıdan hiçbir anlam ifâde etmemekte ve herhangi bir iyileşmeye de vesile olmamaktadır.

En kaba tarafından eğitim meselesine yaklaşanlar bile karşılarında derhâl aile, gençlik, iktisad ve sağlık gibi, bütünü meydana getiren sistemin diğer parçalarını karşılarında bulacaklardır. Bu sistemlerin hepsini birbiriyle ahenkli kılmadan, her biri için müstakil olarak yapılacak çalışmaların hiçbir hükmü olmadığını anlamak da bu kadar güç olmasa gerek. Tabiî burada şu hususun da altını çizmekte fayda var; nasıl ki determinist yaklaşımın benimsenmesi ve dayatılması neticesinde bütünü gözden kaçırıyor ve parça parça işlerle bir iyileşme sağlayamıyorsak, tıpkı bunun gibi bize dayatılan demokrasi dolayısıyla da bütüncül zihniyetle hareket edecek kuvveti bir türlü toplayamıyoruz. Malûm, bir dönem sonra seçime girecek ve hasta ile yakınlarından oy isteyecek hiçbir doktor, hele ki tıp bilgisi de iyi değilse, derinlemesine bir tedaviye cüret edemez, “pansuman tedavilerle” yetinir. Olsa olsa bugünkü gibi ucuz kahramanlıklara başvurarak, müfredatta millete de hoş gelecek çeşitli değişiklikler yapmak suretiyle günü kurtarmaya bakar.

***

Bir daha hatırlatacak olursak; kayışı kopmuş, kurma kolu kırılmış, içine su kaçtığından bütün parçaları oksitlenmiş bir saatin, yalnız eğitim dişlisini çıkarıp değiştirerek eğitim bahsinin çözüme kavuşturulamayacağı kanaatinde olduğumuz için, müfredattan, velilerden, öğretmenlerden, okullardan bahsetmiyoruz bile. İbda Hikemiyâtında altı kalın çizgilerle defaâtle çizildiği üzere, her meselenin kendi esas ve usûlleri olmakla beraber, Türkiye’de eğitim sistemi hakkında esas bir yana, usulden bile haberdar olunmadığının şuurundayız. Dolayısıyla kahvehanedeki şu kötü, bu eksik diye dırdır eden dedikodu seviyesinde değil de, bir üstten meseleyi ele almaya çalışıyoruz.

Memnuniyetsizliğimizde Samimi miyiz?

Eğitim sistemi çok kötü, felâket... Ekonomi altüst oldu, gelir dağılımındaki eşitsizlik her geçen gün derinleşiyor... Adam kayırma geçer akçe olmuş, dalkavukluk ise itibar kaynağı... Yozlaşma cemiyeti içten içe kemiren bir kurt gibi... Ne ahlâk kalmış, ne terbiye... Gençlik kendi başına bir şahsiyet sahibi olmadığı için, şahsiyeti bindiği otomobilde, kullandığı telefonda arıyor... Öğretmenler, sistemin parçası ve menfilikleriyle kendiliğinden yürütücüsü... Aile müessesesi perişan olmuş... Çalışmadan para kazanmak istiyorlar... Ve saire...

Kahvehanede oturan adamlar da, altın gününde buluşan kadınlar da, sosyal medyada yazanlar da, profesörler de, siyasetçiler de, yazar-çizerler de ortak bir şekilde hemen hemen bunlardan şikâyetçiler. Dikkat ediyorsanız icrâ makamı, icrâya yol açıcı olması gereken aydın ve icrânın muhatabı millet, hepsi beraber şekvâcı, elbette icrâ makamının şikâyetçi olması da ayrı bir garabet… Görüldüğü üzere kimse içinde yaşadığımız hayattan memnun değil. Peki, alternatif ne? Bu meseleler daha fazla yol ile köprü yaparak, daha fazla soyunup daha çok içerek çözülecek cinsten de değil. Yukarıda izah ettiğimiz üzere, insanın iç ve dışyüz faaliyetlerine konu olan sistemlerin sorunları, müstakil olarak çözüme kavuşturulamıyor. Çünkü her biri bir diğeriyle iç içe...

***

Şimdi o zaman şu noktaya geliyoruz; şikâyet etmiş olmak için mi şikâyet ediyoruz, yoksa gerçekten de esaslı bir şekilde samimiyetle meselelerin çözüme kavuşturulmasını mı istiyoruz? Döndük dolaştık ve samimiyete, taklidi gayr-ı kabil olan yere geldik. Bunun en önemli ayaklarından biri de “sistemler sistemine” göre kurulup yürütülecek eğitimdir ve en başta da tepedekilerin eğitimi...

Ömer Emre Akcebe - Baran Dergisi 551. Sayı

adminadmin