Ne muğlak bir cümle değil mi?
Kime söyledim ben bunları? Herkes tahmin edebilir ama ben inkâr edebilirim. Hatta çok üzerime gelinirse, “Yarası olan gocunsun, niye üzerinize alındınız ki” diyerek üste bile çıkabilirim.
Ben bunları Abdullah Gül’e söyledim, evet. Sadece şu iki şeye kısaca dikkat çekmek için söyledim:
Birincisi, her an inkâr ve tevil edilmeye müsait mesafeden konuşulması, artık beni çok rahatsız ediyor. Ya gel, vur ve ben ona göre tavır alabileyim ya da yumruk menzilinden dışarı çıkıp güvenli mesafede kal ki hep vurmanı beklediğim tedirginlik halinden kurtulayım. Ayrıca mesele ilkeyse eğer, bu mesafenin adı taciz mesafesidir ve hiç ilkeli değildir.
İkincisi, efendim madem biliyorsunuz, bu KHK’nın “15 Temmuz Kahramanlarıyla” ilgili olduğunu ve bunun bizim meşhur muğlak muhalefet tarafından çarpıtılacağını, o halde mesajınızı niye onlara yazmıyorsunuz? Eğer derdiniz gerçekten de konunun zeminini kaydırıp suyu bulandırma ajanlarının yapacakları çarpıtmalara karşı tedbir almaksa, bu durumu niye böyle izah etmediniz. “Ben tecrübeliyim bunlar hakkında. Bunlar şimdi bunu alırlar, çarpıtırlar, konuyu bağlamından koparıp huzursuzluk çıkartırlar” diye niye açıklamadınız?
Şimdi gelelim asıl derde! Bütün bunları Twitter üzerinden yazdınız ya hani. Hah! İşte o mecrada vatandaşın size verdiği cevabı dikkate alma vaktiniz geldi. Vatandaş size demiş ki: “Artık hayal kırıklığı değilsiniz.”
Son olarak, sosyal medyada KHK ile ilgili olarak yazdığınız “muğlak” mesajın ardından size gelen eleştirilere, en yakın çalışma arkadaşınız Osman Cangal, “İt ürür kervan yürür” şeklinde cevap vermiş. Bence şu muğlaklığı ortadan kaldırıp, her fırsatta sözünü ettiğiniz ilkelerin hatırına, tam olarak kimin it, kimin kervan olduğunu izah etmelisiniz. Malum, sizin de eleştirdiğiniz gibi izaha muhtaç boşluklar, muğlaklık meydana getiriyor. Dediğim gibi, asıl muğlak olan sizsiniz.
Erem Şentürk / Diriliş Postası
