Türkiye
Giriş Tarihi : 10-02-2013 17:07   Güncelleme : 10-02-2013 17:07

Müslüman Eşyanın Bir Emanet Olduğunu Bilir

Diriliş eri Sezai Karakoç’tan diriliş nesline değerli bir eser: ‘İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü’..

Müslüman Eşyanın Bir Emanet Olduğunu Bilir

 
Son dönemlere kadar İslam’ı, Hristiyanlığın bozulmuş bir hali olarak gösterip, içerisinde barındırdığı hukuk, siyaset, ekonomi, ahlak vd. gibi modelleri yine Batı’nın üretmiş olduğu modellerden yararlanarak oluşturduğunu düşünen Batı zihniyeti, İslam’ın tüm bu iddialardan uzak, kendi dinamiklerine sahip bir yapı olduğunun farkına yeni yeni varmakta. Ancak bu farkındalık, İslam’ın ortaya koyduğu tüm modelleri kapsamıyor.

Hukuk geleneğimizin Roma hukukundan farklılık arzettiği anlayışına varan Batı, ne yazık ki İslam’ın kendine özgü bir işleyişi olan ekonomik yapısını kendi dar ekonomi anlayışından bağımsız düşünememektedir. İslam’ın ekonomi anlayışını, sosyalizm ve liberalizm anlayışlarından hangisine dâhil etmek gerektiğine dair geçmişten beri süregelen tartışmalarda hiçbir sonucun çıkmayacağını düşünen üstad Sezai Karakoç, bu yargısına İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü adlı kitabı ile açıklık getirir.

Din ve dünyayı birbirinden ayıran Batı’nın aksine İslam’ın sunduğu ekonomi modeli neydi?

Din ve dünya işlerinin iç içe geçmesini önleyerek, inanç, ahlak vb. konuları, ekonomi ile ilişkili konulardan ayrı tutan Batı’nın aksine, İslam, ekonomik yapısını kurarken dinî değerlerinden bağımsız bir tutum içine girmemiştir. Batı’nın kurmuş olduğu ekonomi modellerinin temelinde salt insan aklının yer tutmasına karşılık, İslam’ın ekonomi modelini vahyin şekillendirmiş olduğu gerçeğinin bu yargıyı desteklediğini belirten üstad, kapitalizm ve komünizm sistemleri içerisinde eriyen, çürüyen insanlığın bu kötü durumundan, sunmuş olduğu maddi ve manevi çözümlerle kurtulmasına vesile olacak bu sistemi tüm ayrıntılarıyla gözlerimizin önüne serer.
Tüm ticareti devlet eliyle gerçekleştirerek bireysel zenginliğin önüne geçmeyi “Faizi ve ticareti haram kılan” anlayışla amaçlayan komünizmin ve bireyin ticaret anlayışına sınır koymayarak toplumsal yapıda büyük maddi uçurumlar oluşmasına sebep olan duruma “Faizi ve ticareti helal kılan” anlayış ile izin veren kapitalizmin aksine, “Faizi haram, ticareti ise helal kılan” İslam’ın ortaya koymuş olduğu ekonomi sistemini, bireysel girişime destek olmasının yanında toplumun düzenini sarsacak uçurumların da oluşmasını engellemesi bakımdan ortaya konulmuş en makul sistem olarak eserinde gösterir bizlere kıymetli yazar.

Müslümanın eşyaya bakışı nasıldı?

Kapitalist veya komünist bir insana nazaran, Müslümanın eşyaya bakışının oldukça farklı olduğuna da dikkati çeken üstad, eşyanın, elde edilmesi, zapt edilmesi gereken bir nesne olduğu anlayışının bir yansıması olarak onun üzerinde ilahlık hakkının olduğunu savunan kapitalist zihnin ve kimsenin elde edemeyeceği bir noktaya yerleştirerek onu ilahlık mertebesine yükselten veya diğer anlamıyla onun (eşyanın) kölesi olan komünist zihnin aksine eşyanın, kendisine Allah tarafından emanet edilen bir nesne olduğunu bilen Müslüman zihnin, onun üzerinde her türlü tasarruf sahibi olamayacağının idrakine varmamıza yardımcı olur.

Yerden alınan bir taşın dahi hangi amaç uğruna kullanıldığının, bu taşın bizden razı olup, olmayacağı kaygısının her daim zihnimizde bulunmasını tefekkür süzgecinden geçirilmiş satırlarıyla bizlere sunan değerli yazarımız, yeryüzünde hakim olacağına tüm kalbiyle inandığı İslam düzeninin olmazsa olmazı ekonomi anlayışını biz diriliş erlerine bu eserle sunar.
 
Berkehan Kıran / Dunyabizim.com
adminadmin