Türkiye
Giriş Tarihi : 31-08-2015 10:41   Güncelleme : 31-08-2015 10:41

Mustafa Kemal Samsun’a Varır Varmaz…

Yeni Akit Yazarı Ahmet Anapalı, Mustafa Kemal’in Samsun’a varır varmaz çektiği telgrafları ve İstiklal Harbi’nin bilinmeyenlerini yazdı

Mustafa Kemal Samsun’a Varır Varmaz…
Yeni Akit Yazarı Ahmet Anapalı, Mustafa Kemal’in Samsun’a varır varmaz çektiği telgrafları ve İstiklal Harbi’nin bilinmeyenlerini yazdı.  “Memleketin düşman işgalinden kurtulması için ordu, saray ve bürokrasi üçgeninin seçtiği ve Anadolu’ya gönderdiği Mustafa Kemal Paşa’nın 16 Mayıs Cuma günü Cuma Namazı’nı kıldıktan, Sultan Vahideddin Han’ın elini öptükten ve Kur’an-ı Kerim üzerine elini koyup, bağlılık yemini ettikten sonra Bandırma’ya binip yola çıktığı gün için sarayda vazifeli olan Başkâtip Ali Fuat Bey hatıralarında şöyle bahseder; “...Mayıs ayının ortalarına kadar Anadolu’ya sürekli rütbeli subay ve paşa akışı devam etti. Ve en son Mustafa Kemal Paşa geçti. 16 Mayıs 1919 Cuma günü Sultan çok sevinçliydi. Bu sevincin sebebini kendisine sorduğumda ise bana; Kâtip çok sevinçliyim, zira Satranç tahtasındaki ‘Şah’ı da bugün gönderdim. Tahta artık tamamdır” cevabını verdi...”3 Elimizdeki resmi belgelerden anlıyoruz ki, Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a varır varmaz, Sultan Vahideddin Han’ın bizzat kendisine, Sadrazam Damat Ferid Paşa’ya, Milli Savunma Bakanı’na, Genelkurmay Başkanı’na ve İçişleri Bakanı’na birer telgraf gönderir. Bu telgrafların içeriğinde paşa, kendisinin Samsun’a ayak bastığını buradaki halkın milli etiketli bir mücadeleye hazır olduğunu kendisinin de görevlendirildiği vazifeleri yapmaya başladığını bizzat bildirir.4 İyi ama rejimin kalemşorluğunu yapan devrim tarihçilerine şu soruyu sormanın zamanı geldi; Beyler, Mustafa Kemal Paşa hani görevlendirilmemişti, hani kendisi kaçmıştı? Bunun böyle olmadığını bizzat paşanın kendisi Samsun’dan İstanbul’daki en yetkili insanlara gönderdiği telgraflarla ifade ediyor. Yani, üzgünüm ama sizi bizzat paşa yalanlıyor. İşgal kuvvetleri ile ilk defa silahlı mücadeleye başlayan doğu cephesinin efsane ismi Kâzım Karabekir Paşa, İstiklâl Harbi’ni kimin başlattığını, şahit, zaman ve yer göstererek şöyle açıklıyor; “İstiklâl Harbi’ni başlatmak, kurtuluşun ancak silahlı bir mücadeleden geçtiğini ilk olarak ortaya atan bendim. Bu savaşın daha sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından da benimsenecek siyasî ve askerî esas planlarını ben hazırladım. Bu planlardan ilk önce 1918’in sonlarında İstanbul Zeyrek’teki ağabeyimin Süleymaniye Camii’ni gören evinin bahçesinde, konuyu İsmet Bey’e (İnönü) açtım ve onunla tartıştık. İsmet Bey dinledi ve sonra bu mücadelenin gereksiz olacağına hükmederek bana; …Kâzım Bey kardeşim, bitti, her şey bitti. Anadolu’daki birkaç köylü ile olacak şey değildir bu iş. Her ikimiz de emekli olalım. Adana’dan toprak alalım ve ziraatle uğraşalım. Sen Kâzım Ağa ol, ben de İsmet Ağa” cevabını verdi.”5 Ne tuhaf değil mi? milli mücadelenin muzaffer kumandanı ve batı cephesinin eşsiz kahramanı diye bizlere anlatılan İsmet Paşa meğerse emekli olmayı toprak alıp ziraatle uğraşmayı ve vatanı öyle düşman çizmeleri ile ezilirken bırakmayı düşünüyormuş. Bize anlatılan ve öğretilen İsmet Paşa ile hakiki İsmet Paşa arasında dağlar denizler kadar fark varmış. Bu arada laf aramızda İsmet Paşa, milli mücadele tarihinin; zaferi olmayan, girdiği her savaşta mağlup olan ve memlekete acı faturalar çıkaran galibiyetsiz tek paşadır… Nasıl saçma tarih masalları ile uyutulmuşuz değil mi?... 1)  Kâzım Karabekir; İstiklâl Harbimiz, Sf; 38 2) Enver Behnan Şapolyo, M.  Kemal ve Millî Mücadele Tarihi, Sf; 328  3) Ali Fuat Türkgeldi; Görüp İşittiklerim, Sf;146  4) Ahmet Anapalı, Kurtuluşun Faturasını Ödeyen Adam, s. 216-222, İstanbul 2011 5)  K. Karabekir; İstiklâl Harbimiz, Sf; 38
adminadmin