Kültür
Giriş Tarihi : 02-12-2018 08:30   Güncelleme : 01-12-2018 15:20

Nerede hata yaptık?

Nerede hata yaptık?

Ben nerede hata yaptım? Çocukluğundan beri onu kitaplarla iç içe büyüttüm. İstedim ki kitapların arasında, onlarla yakın, temas hâlinde büyürse aklı başında, olgun, ince kavrayışlı biri olur. Olmadı. Ona buyurganlık etmedim. İlgilerini hiç yadırgamadım. Her akşam işten eve gelince onu kucakladım. Okulunu, derslerini, arkadaşlarını sordum. Bir babayla oğlu arasında kurulabilecek ne kadar köprü varsa o kadar köprü kurdum. Kendi dertlerimi öteledim, yorgunluğumu, borçlarımı öteledim. Oğlumla aramıza hiçbir yabancılık sokmadım. İşi dışarıda bıraktım. O muhasebe kayıtlarını, dosyaları, yorgun gözleri… Kafamda uçuşan hesap kitapları… Oğlum dedim, bilesin ki baban var bu dünyada. Hep yanında duracağım hayatın boyunca. Dağ mı dersin, duvar mı dersin, ağaç mı dersin, artık ne dersen de.

Ben yokluk da çektim yoksunluk da. Fakirdik, okuyamadık. Sevgi de görmedik. Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu. Çocuğa oğlum, yavrum denmezdi. Gerçi biz de üzülmezdik o zamanlar. Bilmediği şeyin yoksunluğunu da çekmezmiş insan. Şehre gelince tabii iş değişti. Emsallerimizin ne büyük nimetler arasında, ne içten sevgi sözcükleri içinde yetiştiğini öğrendik. Olsun, kaderimiz öyleymiş bizim. İsyan mı edeceğiz bu yaştan sonra. Hem anam babam ne görmüş de ne göstersin. Elifi görse mertek zanneder iki garip. Dedim ben görmedim oğlum görsün. Ben kitap alamadım oğlum alsın, okusun. Okulun en birincisi olsun. En görgülüsü, en akıllısı… Hem kitap okuyanların zekâları da hızlı gelişirmiş. Ona yazıyı ben söktürdüm, daha anaokulundaydı. Sonra hafta sonları derslere yolladım. Bazı konuları ona öğretebilmek için ben de öğrendim. Gündüz öğrendim akşam ona anlattım. Muhasebe kayıtları arasında Türkçe çalıştım, matematik çalıştım. Arkadaşlarından geri kalmasın istedim. Kiminin babası doktor kiminin öğretmen… Veli toplantısına giderken giyindim kuşandım. Oğlumu mahcup etmemek için kibar kibar konuştum öğretmenlerle. Bazen anlamadığım sözler ettiler, ben onları da anlıyormuş gibi yaptım.

Şimdi üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Aslında hazırlanmaya çalışıyor. Bir türlü dersin başına oturmuyor. Kitaplara dokunmak şöyle dursun, bakmak bile istemiyor. Hâlbuki sözelci. Soruları hızlı çözmesi için çok kitap okuması lazım. Ama nerde? Annesine git başımdan diyor, başka da bir şey demiyor. Niye böyle oldu hiç anlayamadık. O kadıncağız da onun için onca çırpındı, onca sabah kalktı; hafta içi okul demeden, hafta sonu kurslar demeden onu giyindirdi, kuşandırdı, karnını doyurdu. O ders çalıştı biz hayal kurduk. O çalıştı biz sevindik. Şimdi geldiğimiz yere bak. Olacak iş mi bu? Ben nerede hata yaptım?

Hayal Tamircisi

Biraz ilginç geliyor bu söz değil mi? Hayal tamircisi… Kırık hayalleri onarmak için nefes aldığımı, sırf bunun için yaşadığımı düşünüyorum bir zamandır. Kendi evimden, yuvamdan soğuyorum böyle hissettiğim anlarda. Aslında evden değil de bizimkilerden, bizimkilerin çocukluğumdan beri üzerime boca ettikleri ilgilerinden. Çocukken kahramanımdı ikisi de. Annem de babam da. Yıllar geçti ben büyüdüm. Onların ilgisi çocuk kaldı. Akşam ders, sabah ders… Akşam kitap, sabah kitap... Başlarda, yani orta sona kadar her şey yolundaydı. Ben hem dersleri hem kitapları severdim. Fakat zamanla bu durum beni yormaya hatta ürkütmeye başladı. Başarıya odaklı bitimsiz bekleyişler, ardı arkası kesilmeyen sınavlar. Okula git, eve gel, kursa git, test çöz, ders çalış… Biraz daha sabret. Şu liseyi kazan, sen zeki çocuksun sayısalı seç... Zar zor sözel bölüm okumaya ikna ettim. Sırada üniversite sınavı var.  Onların yüzlerine yaydığı tebessümle hadi oğlum çalış, hadi oğlum oku demeleri artık canımı sıkıyor. Ne olamadılarsa benim üstüme hayalini kurdular o şeyin. Annem bir yandan babam bir yandan… Artık oğlum, yavrum diye seslenmelerinden huzursuz oluyorum. Anlıyorum ki peşinden dersle ilgili bir şey gelecek. Doğdum ders, büyüdüm dershane. Kitap aşağı kitap yukarı...

Şimdi ben her şeyden bıkmış bir yürekle odamda oturmuş düşünüyorum. Ben bu dünyaya niçin geldim? Annemin ve babamın yarım kalmış emellerini tamamlamak için mi? Ben onların oğluyum, ama bana merdiven muamelesi yapıyorlar. Kırık hayaller tamircisiyim onların gözünde. Geldim gidiyorum ders. Şimdi önümde testler var. Azıcık bakayım diyorum içimde bir değirmen dönmeye başlıyor. Yapamıyorum. Ellerim titriyor sinirden. Yazılılar gözlerimin önünde uçuşuyor. Dedim ki babama, ben bu sene hazırlanmak istemiyorum. Yoruldum. Bırak bu yıl nefes alayım. Seneye çalışırım sınava. Sanki başından aşağı kaynar sular döktüm. Koltuğa oturup dudaklarını ısırdı. Yüzü bildiğin duvar. Annem de duydu dediklerimi, oturdu mutfaktaki sandalyeye, ha ağladı ha ağlayacak. Yahu bir sene durayım dedim, şu yorgunluktan bir kurtulmayı deneyeyim dedim. Ben de isterim güzel bir bölüm okumayı, sevdiğim bir alanda eğitim almayı. Sanki bu koşuya hızlı başladım da erken yoruldum. Derdimi anlatabilsem keşke…

Zeynep Demir / Diyanet Dergisi

adminadmin