Analiz
Giriş Tarihi : 31-12-2014 12:55   Güncelleme : 31-12-2014 12:55

Noel Ve Yılbaşının Dini Ve Kültürel Boyutu

Noel, Noel Baba, Noel Ağacı İle İlgili İnanç Ve Anlayışların Bütün Yönleriyle Pagan, Eski Roma Ve Batı Kaynaklı Olduğu, Bunların Gerçekte Hıristiyanlıkla Bile Bir İlgisi Bulunmamaktadır

Noel Ve Yılbaşının Dini Ve Kültürel Boyutu

Noel, Noel Baba, Noel Ağacı İle İlgili İnanç Ve Anlayışların Bütün Yönleriyle Pagan, Eski Roma Ve Batı Kaynaklı Olduğu, Bunların Gerçekte Hıristiyanlıkla Bile Bir İlgisi Bulunmamaktadır..

Prof.Dr. Ali ERBAŞ

Noel, kök itibariyle Galya dilindeki (Keltce) yeni manasına gelen “noio” ile güneş manasına gelen “hel” in birleşmesiyle meydana gelmekte ve “yeni güneş” sözünü ifade etmektedir.

Kışın gündönümü anında güneşin yeniden doğuşuna işaret eden bu kelime Latince “calendas” terimiyle ifade edilen “ilk gün, ayın yeni günü” manalarına gelmektedir.

Paganlarda yeni yılın başlangıcında yapılan şenliklere ad olmuştur (Michel Meslin, “Noel et Epiphanie”, Dictionnaire des Religions, Sous la Direction de Paul Poupard, Paris 1993, II,1435.). Mutlu bir olayı, örneğin tahtın mirasçısı büyük şahsın gelişini selamlamak ve bu doğumu bayram maksadıyla kutlamak için Roma döneminde yaşayan insanlar duygularını «Noel! Noel»! diye çığlık atarak dile getirirlerdi. Fransızca’da “haber” manasına gelen “nouvelle” kelimesinin de hem lafız ve hem de anlam olarak “noel” kelimesine yakın olması yukarıdaki ifadeyle örtüşmektedir. Menşe olarak hıristiyanlığa ait bir kelime olmamasına rağmen, dînî çerçevede ele alındığında, Hz. İsa’nın doğumunu çağrıştıran ve “doğum günü” manasına gelen Latince “natalis” teriminden türetildiği belirtilmektedir (Catherine Lepagnol, Biografi e du Pere Noel, Paris 1979, s. 11). Buradan hareketle insanlara bir ışık getiren “Tanrı’nın Oğlu”nun, yeryüzünde Tanrı’nın cisimleşmiş bir şekli olarak görünmesidir ve bu bağlamda İsa’nın doğuşunun hatırasına kutlanan bir bayramdır” tarzında izahlar da yapılmaktadır.

İngilizce’de noel, “Mesih’in ayini” manasına gelen “christmas” terimi ile ifade edilmektedir. Almanca’da “kutsanmış gece” demek olan “weihnachten” kelimesi noel yerine kullanılmaktadır. “Mütternacht” veya “modranech” terimleri “Noel Gecesi”nin Hıristiyanlığın doğuşundan önce “anneler gecesi” manasına kutlandığını belirtmektedir (Catherine Lepagnol, a.g.e., s. 11). Noel yerine Doğu Hıristiyanlığı’nda kullanılan Epiphanie terimine gelince, bu da İsa’nın doğumundan yaklaşık 239 sene önce “Işık Bayramı” olarak kutlanan ve kışın gündönümüne rastlayan bir bayramın adıdır. Doğu Hıristiyanlığı’na göre Milad’ın başlarında Kral Tiberus döneminde İsa doğduğunda Iskenderiye’de ve bütün Yakın-Doğu’da Jülien takviminin 6 Ocağına doğru kışın gündönümünde törenler yapılmaktaydı. Aynı dönemde Grekler de Ocak ayının 5’ini 6’sına bağlayan gece Korion Tapınağı’nda ellerinde meşaleler bulunan büyük bir ayin alayı tarafından Aion dedikleri Zaman’ın doğuşunu şarkı söyleyerek kutluyorlardı. Şarkılarında şu sözler yer almaktaydı: “Bakire doğurdu, ışık çoğalıyor, bakire Aion’u doğurdu”. Grekler’in, Osiris’in eski bir ritüelini helenleştirmek suretiyle böyle bir kutlamada bulndukları belirtilmektedir. Zira o dönemlerde Mısır’da kutlanan gündönümü bayramlarında ışığın arttığına, Nil sularının ise büyüsel bir tedavî gücüne sahip bulunduğuna, bu günün mucizelerle dolu olduğuna ve akarsuların su yerine şarap olarak aktığına inanılırdı. İlk önceleri Aion diye bilinen bu bayram sonraları doğum manasına gelen genethlia ve daha sonra da “Tanrı’nın yeryüzünde görünüşü” anlamında Epiphania olarak isimlendirilecektir. Önceleri İsa’nın Ürdün nehri sularında vaftiz oluşunun ve dünyada ilk görünüşünün hatırasına kutlanırdı. IV. Yüzyıldan itibaren ise, Greklerin Aion’un doğumu adına kutladıkları bayramın yerini aldı ve artık İsa’nın doğumu adına kutlanmaya başlandı (Michel Meslin, “Noel et Epiphanie”, Dictionnaire des Religions, II, 1435).

Noel teriminin Hz. İsa’nın doğum günü manasına kullanılması ve doğumuyla ilgili bir takım tarihlerin ortaya atılması, dikkatleri bu konuda her hangi bir belgenin olup olmadığı ve verilen tarihlerin doğruluk derecesinin ne olduğu noktasına çekmektedir. Bu konuyu değişik açılardan ele almakta fayda vardır.

İsa’nın doğumuna kanonik (resmî) İncillerden sadece Matta ve Luka’da yer verilmekte ancak her iki İncil’de de bu olay farklı olarak takdim edilmektedir. Matta İncili’ne göre kıssa, Tanrı’nın Oğlu’nun soy ağacı ile başlamaktadır (Matta, 1:1-17). Bu kıssanın devamında geçen “İmdi İsa, Kral Hirodes’in günlerinde Yahudiye Beytleheminde doğduğu zaman, işte şarktan Yeruşalim’e müneccimler gelip dediler. Yahudilerin kralı olarak doğan zat nerededir?” (Matta, I,18-25) sözünden anlaşıldığına ve Luka’nın da “Ve Hirodes İsa’yı gördüðü vakit çok sevindi, zira çoktan beri onu görmek istiyordu (Luka 23:8)” şeklindeki benzer bir ifadesine göre Hz. İsa Kral Arhelas zamanında doğmuştur. İncillerde kendisine yeni doğan çocukları katletme fi ili atfedilen ve Filistin’i Roma adına yöneten Arhelas (Hirodes’in oğlu) M.Ö. 4 ve M.S. 6 yılları arasında iktidarda kalmıştır (İncil, Müjde, İstanbul, Yeni Yaşam yay.1991, s. 552). Buna göre Hz. İsa’nın M.Ö. 4 ile M.S. 6 yılları arasındaki herhangi

bir yılda doğmuş olabileceği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Luka İncilinde Kirinius’un Suriye valisi olduğu sırada Augustus tarafından çıkarılan bir emirle nüfus sayımının yapıldığı ve Hz. Meryem’in de nişanlısı Yusuf ile beraber Nasıra’dan Beytlehem’e gittiği ve orada ilk oğlunu doğurduğu (Luka, 2:5- 7) bildirilmektedir. Augustus’ün M.Ö. 63 ve M.S. 14 yılları arasında yaşadığı düşünülürse buradan da net bir tarih çıkarmak mümkün değildir. Zira bu sayımın hangi tarihte yapıldığına dair bilgi verilmemektedir.

Hıristiyan ilahiyatçıları da Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili net olmayan, tahmînî ve dolaylı bazı tarihler vermektedirler. Ritüel kitaplarında aynı zamanda ilâhî olarak da söyledikleri bir pasajda şu bilgiler yer almaktadır:

“Dünyanın yaratılışından yüzyıllar sonra; Tufan’dan uzun zaman sonra; İbrahim’in doğumundan iki bin yıl sonra; Musa’dan bin beşyüz yıl sonra; Kral Davut’tan yaklaşık bin yıl sonra; Daniel’in peygamber liğinin yetmişbeşinci yılında; Yüz doksan dördüncü Olimpiyat’ta; Roma’nın kuruluşunun yediyüz elli ikinci ve Imparator Octave Augustus’ün kırk ikinci yaşında ezelî Baba’nın Oğlu ezelî Tanrı İSA-MESIH Yahuda’nın Betlehem (Kudüs) şehrinde Bakire Meryem’den doğdu” (Le Pere Feder, Missel Quotudien Français, Paris 1967, s. 41).

Verilen bu tarihlerden İbrahim, Musa, Davut ve Daniel ile kurulan bağlantı yaklaşık tahminlerden ibarettir. Olimpiyatların M.Ö. VIII. yüzyılda başlayıp dört yılda bir tekrarlandığı hususu tarih kitaplarında yer almaktadır. Ancak başlama yılı ve ayı noktasında net bir bilgi yoktur. Belki İsa’nın yaklaşık doğumundan hareketle yani 194x4=776 olarak olimpiyatların başlama yılını bulabiliriz. İlk olimpiyat oyunu sadece atletizm yarışmaları idi ve bir gün sürüyordu (Büyük Larousse, Milliyet Yay., XVII, 8827). Buradan hareketle atletizm oyunlarının kış mevsiminden daha ziyade yaz mevsiminde yapılabeceği ihtimalinin daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Yukarıda verilen tarihlerden biri de Roma’nın kuruluşunun 752. yılıdır. Tarihçilerin tespitine göre Roma M.Ö. 753 yılında kurulmuştur. Buna göre Hz. İsa M.Ö. 1 yılında doğmuş olmaktadır. Augutus’ün M.Ö. 63 yılında doğduğu rivayet edildiğine göre, 42. yaşı M.S. 5 yılına tekabül etmektedir. Bu formüle göre ise İsa M.S. 5 yılında doğmuştur. Yani hiç bir formülde ittifak sağlanamamaktadır.

XIX. yüzyılın en önemli filozof ve dinler tarihçilerinden biri olan Ernest Renan (1823-1892) İsa’nın Hayatı isimli eserinde Hz.İsa’nın doğum tarihinin iyi bilinmediğini,

Augustus devrinde Roma’nın 750. senesine doğru ve muhtemelen Milattan bir kaç sene önce vuku bulduğunu belirtmektedir (E. Renan, İsa’nın Hayatı, çev. Ziya Halis, İstanbul 1992, s.17). Bazı yazarlar bu tarihi Milat’tan 10 yıl öncesine kadar götürmektedirler. Bu konudaki farklılıkların Ortaçağ’da yaşamış bir hıristiyan keşişin düzenlediği takvimden kaynaklandığı ileri sürülmektedir.

“İsa Meselesi” isimli risalenin yazarı A. Hilmi Ömer de “Dinî bir hareketin başında bulunan bir şahsiyet hakkında, bizzat bu şahsın kendisi tarafından değilse de, her halde bu hareketin şahitleri yahut muasırları tarafından bazı vesikalar bırakılması tabii bir hal iken, zamanında yaşayan yahudi ve müşrik müellifl erden hiç birinin İsa’nın hayatına dair en ufak bir malumat bırakmaması çok ilginçtir. Memleketi hakkında derin bilgisi bulunan ve M.Ö. 4 yılında vefat eden büyük Hirodes’den M.S. 66 yılında Yahudilerin Romalılara karşı isyanına kadar Yahudiye’de cereyan eden hadiseler hakkında “Yahudilerin muharebeleri” isimli eserinde detaylı bilgiler veren ve isyanlar sonucu meydana gelen bazı muharebelere bizzat kendisi de iştirak etmiş bulunan Josepheus Filavius’un (37-91) her halde İsa’dan bahsetmiş olması gerekirdi. Halbuki kitabında en ufak bir malumat yoktur” (A. Hilmi Ömer, İsa Meselesi, İstanbul 1931, s.4) demektedir.

Bütün bu rivayetlerden hareketle Hz. İsa’nın doğumu konusunda ne yıl olarak, ne de gün olarak net bir kanaate varılabilme imkanı yoktur. Batı Kilisesi’nin kabul ettiği 25 Aralık günü antik Roma’nın pagan kutlamalarına dayandırılmış, Doğu Kiliseleri’nin kabul ettiği 6 Ocak tarihi ise, muhtemelen Hıristiyanlık öncesi Grekler arasında kutlanan ve Zaman’ın doğumu manasına gelen Aion’un kutlandığı tarihin yerine konulmuştur.

Roma‘da Hz. İsa‘nın doğumuna yönelik kutlanan bayramlarla ilgili en eski tarih, 336 yılına kadar gitmektedir. 354 yılında Papa Liberius 24 aralığı 25‘e bağlayan geceyi İsa‘nın doğum günü yıldönümü olarak ilan etmiştir. Doğu Hıristiyanları da üçüncü yüzyıldan itibaren 6 ocak tarihini İsa‘nın doğum günü olarak kutlamaya başlamışlardır (François Lebrun, Le Livre de Noel, s. 59). Bu günde Mesih’ in doğumu, vaftizi ve suyun şaraba dönüştürülmesi anısına «Kana» eğlenceleri mucizesi kutlamaları aynı anda yapılmaktaydı (Catherine Lepagnol, Biografi e du Pere Noel, Paris 1979, s.11). Bu sebeple Antik Kilisenin ilk üç yüzyılı boyunca Hıristiyanlar tarafından İsa’nın doğum gününe dair her hangi bir bayramın kutlandığını doğrulayan bir bilgi yoktur (Michel Meslin, “Noel et Epiphanie”, Dictionnaire des Religion, 1993, II, 1434-1435).

Justin Mossay İsa’nın doğumunun anısına yapılan bayramların gelişiminin Kapadokya‘da 380 yılına doğru başladığını, bu bayramların gayesinin manevi hayatı kuvvetlendirmek olduğunu belirtmektedir. Noel Bayramı Saint-Etienn‘e göre sürekli olarak 26 Aralık, Saint-Pierre, Saint-Jacques, Saint-Jean‘a göre 27 Aralık, Saint-Paul‘e göre ise 28 Aralık günüdür. Kapadokyalı Kilise Babaları ise 25 Aralık ile 6 Ocak arasını bayram günleri olarak kabul etmektedirler. 373 yılına doğru kutlanan Epiphanie Bayramı, Tanrı‘nın (İsa) beşerî tabiatını ön plana çıkaran büyük bir tören idi. 380‘e doğru bu bayram öneminden bir şey kaybetmeksizin „Işıklar Bayramı“ adı altında 6 ve 7 Ocak günlerinde kutlanan Mesih’in vaftizi törenine dönüştü. Rabbin Enkarnasyonu, „Thephonie“ veya „Nativite“ (Kutsal Doğum) ismi altında 25 Aralıkta kutlanmaktaydı. Aynı çağda 26, 27 ve belki de 28 Aralık günlerinde kutlanan “Şehitler” ve “Havariler Bayramı” na bir de 1 Ocak‘ta kutlanan „Piskopos Bayramı“ eklendi. Bu şekilde Paskalya sırrı etrafındaki bayramları düzenleyen yıllık çerçeve içinde bir kült birliği kendini göstermeye başladı (Justin Mossay, Les Fetes de Noel et d‘Epiphanie d‘Apres Les Sources Litteraires Cappadociennes de IV.Siecle, Louvain 1965, s. 61-65).

NOEL BABA

Noel gecesi, hıristiyanların folklorik dini geleneklerinde bir mucizeler gecesi olarak değerlendirilmektedir. Bu gecede esrarengiz bir kişi büyük ve küçüklerin hayranlık uyandıran bakışları altında, neşe içinde hediyeler taşıyarak gelir. Günümüzde bu esrarengiz şahsa Noel Baba denmektedir. Fakat şimdiye kadar bir çok kişinin Noel Baba olarak ortaya çıktığı da bir gerçektir. Bu kişiler çok küçük farklılıklarla Noel Baba rolünü üstlenirler. XIX. yüzyılda 1880-1914 yılları arasında Noel Baba‘yı temsil eden kişiler çocuklara hediyeler taşıyan rolleriyle karakterize edilmişlerdir. (Lepagnol, a.g.e., s. 58-59).

Noel Baba‘nın orijininin ne olduğu hususu şu ana kadar aydınlığa kavuşturulamamıştır. Onun ABD‘de doğduğu ve aralarında Alman, Hollandalı, Avusturalyalı birçok kimsenin bulunduğu Avrupa‘dan göç eden nüfuslar yoluyla gelen geleneklerin karışımından ortaya çıktığı sanılmaktadır. Claude Levi Straus, asrın başında Avrupa‘da görünen Noel Baba‘nın ününün ABD‘nin etkisi ve prestiji ile şaşırtıcı bir şekilde arttığını belirtmektedir. (Nicole Vielfauce, Fetes et Gateaux de L’Europe Traditionnelle de L’Atlantique a L’Oural,Paris 1984 51-52).

M.S. III. yüzyılda Myre’de yani Antalya’nın Demre ilçesinde doğduğuna ve doğduğu gün aralıksız olarak üç saat ayakta durabildiğine inanılan Aziz Nicolas ondokuzuncu yüzyılda ikonografi de çok kullanılmıştır. Bu yüzyılın başından itibaren kitaplarda, kartpostallarda ve çocuk dergilerinde resim olarak görülmektedir. Hatta bir

ara «Aziz Nicolas» isimli bir gazete bile çıkarılmıştır. Onun «hediyeler dağıtıcı» rolüne ait çok eski izlere rastlansa bile, bu çağda o, çocuklar tarafından daha çok beklenilen biri olarak Avrupa’da ve ABD’de anılmaktadır. Aziz Nicolas (Noel Baba) değişik ülkelerde farklı şekillerde fi güre edilmektedir. Özellikle eşeği veya atı üzerine oturmuş olarak gökte uçar şekilde tasvir edilmiş hali dikkat çekmektedir.

NOEL AĞACI

Adına ilk kez 1521’de Almanya ve Fransa sınırında yer alan Alsace bölgesinde rastlanan Noel ağacı, başlangıçta Ren Nehri kıyılarında Noel arifesinde Cennet Ağacı’nı temsilen süslenen köknar ağacı idi. Cennet Ağacı düşüncesinin belki Eski Ahid’de sözü edilen Aden bahçesi ortasındaki ağaçla (Tekvin, 2:9) irtibatı kurulabilir. Bu ağacın dallarına elmalar asılır ve parlak süsler takılırdı (Büyük Larousse, XVII, 8695). Çiçeklerle, mumlarla ve rengarenk süslerle bezenen çam ağacının, Kelt rahiplerinin tanrılarına sungularını astıkları meşe ağacının yerini aldığı belirtilmektedir (Genç Larousse, XIV, 4316). Günümüzde Noel’in en belirgin sembolü haline gelmiş olan çam ağacı kesme adetinin Baltık sahillerinde yaşamış tötonların dininden bir kalıntı olduğuna da işaret edilmektedir (Mehmet Aydın, Dinler tarihine Giriş, Konya 1993, s.129).

Almanya’da 1700’den itibaren adı geçmeye başlayan Noel Ağacı, Orleans Düşesi Mecklembourglu Helen tarafından 1837’de Paris’e (Tuileries Sarayı) sokulur. Bu gelenek 1870’den sonra Fransa’da (Büyük Larousse, XVII, 8695), oradan da tüm Hıristiyan ülkelerine ve hatta islam ülkelerinin büyük bir bölümüne yayılır.

Sonuç olarak Noel, dini bayramlar içinde çok karmaşık bir orijine sahiptir. İlk Hıristiyanlar tarafından bayram olarak Noel değil, sadece kutsal Cuma ve Paskalya kutlanmıştır. İlkel bir inanç olan Mithra kültünden bazı motifl er taşıyan Noel ancak IV. yüzyıldan sonra kutlanmaya başlanmıştır. Roma‘da, Ortaçağda ve Batı dünyasının folklorik geleneklerinde de farklı şekillerde kutlanmıştır.

Noel’in pagan döneminde her ne kadar yılbaşı kutlamaları ile bir ilişkisi olsa da daha sonra dînî bir nitelik kazandığı için yılbaşı kutlamalarından ayrı olarak değerlendirilmiştir. Batı hıristiyanları 25 Aralık’ta, Doğu hıristiyanları da 6 Ocak’ta tamamen dînî bir atmosfer içerisinde Noel gününü, 1 Ocak gecesi ise yılbaşını kutlarlar.

Hıristiyanların kendi içlerinde de artık Noel kutlamalarını ve bununla birlikte Hz. İsa’nın doğumuna ve enkarnasyonuna dair yerleşmiş olan hıristiyan geleneğini tenkit eden kesimler ortaya çıkmaktadır. Genellikle protestan çevreden gelen bu tenkitler “efsane olan noel nasıl gerçek oldu?” sorusuyla dile getirilmektedir. Bunlar Noel’in tamamen paganizmden kalma bir takım âdet ve şenliklerden ibaret olduğunu, Hz. İsa’ya herkesin şu veya bu şekilde saygı ve sevgi beslediği için böyle bir inancın etkisinde kalarak, onun doğumuna nispet edilen Noel’e ister istemez ilgi duyduğunu, bu şekilde başlangıçta belki de yalnızca sade kutlamalarla geçiştirilen Noel törenlerinin sonraları ticari bir sektöre dönüştürüldüğünü ifade etmektedirler. Hatta bazıları işi teolojik noktaya kadar götürmekte ve İsa’nın doğumu ve enkarnasyonu ile ilgili mevcut düşünceleri mantık dışı bulmaktadırlar. Eleştirilerini “Akıllı bir insandan Tanrı’nın veya “Tanrı’nın Oğlu’nun gökten indiğini, bedensel ete büründüğünü, bir bakireden doğduğunu, ömrünün dramatik bir şekilde sona erdiğini ve yeniden göğe çıktığını kabul etmesini istemek uygun bir davranış mıdır? Apaçık bir efsaneyle uğraşmış olmuyor muyuz? Bugünkü çağdaşlarımızdan bu tür efsanevî sözlere gerçek gözüyle bakmaları beklenebilir mi? Noel, İsa’nın enkarnasyonu, Teslis vs. hususlar tam anlamıyla birer mittir” (bkz., Christoph Schönborn, Noel, Quand le Mythe Devient Realite, Fr. terc. Marie-Ange O’Connell, Paris 1991, s. 11; H. Rahner, Mythes Grecs et Mystere Chretien, Fr. Terc. H. Voirin, Paris 1954) gibi cümlelerle sürdürmektedirler.

Netice itibariyle Noel, Noel Baba, Noel ağacı ile ilgili inanç ve anlayışların tüm yönleriyle Pagan, Eski Roma ve Batı kaynaklı olduğu, bunların gerçekte Hıristiyanlıkla bile ilgisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Prof.Dr. Ali ERBAŞ

Diyanet İşleri Başkanlığı

Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü

adminadmin