Tarih
Giriş Tarihi : 04-10-2019 15:25   Güncelleme : 04-10-2019 15:25

Nuri Killigil Tabancası

Nuri Killigil... Ya da Nuri Paşa... Kafkas İslam Ordusu Komutanı...

Nuri Killigil Tabancası

İngiliz ve Rus destekli Ermeni işgalcilerin elinden Bakü’yü kurtaran, Birinci Dünya Savaşı’nın tek ileri harekâtını gerçekleştiren bir Osmanlı subayı...

Bir özelliği daha var, Nuri Paşa’nın: Meşhur Enver Paşa’nın kardeşi olması.

En büyük talihsizliği de budur: Cumhuriyet tarihi bu yüzden onu görmezden gelmiştir. Oysa Nuri Paşa, sadece bir subay değil, aynı zamanda Türkiye’de ilk silah sanayiini kuran adamdır.

Tam bir vatan âşığıdır. Maceralı bir hayat yaşadı. 1911-1912 yıllarında Mustafa Kemal ile birlikte Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı savaştı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, henüz 29 yaşındayken Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak, Ermenilerin ve Rusların işgalindeki Bakü’yü kurtardı. Bu zaferden sonra Azerbaycan’da destanlaştı. “Bakü Fatihi” unvanı verildi. 

Fakat bu zaferinden henüz bir buçuk ay sonra, 0smanlı Devleti’nin yenilgiyi kabul edip Mondros Mütarekesi’ni imzalaması üzerine İstanbul’a çağrıldı. İstanbul’a ayak basar basmaz da tutuklandı. Batum’a gönderilip hapsedildi.

1919 yılında Batum’daki hatırlı Türklerin de yardımıyla hapisten kaçtı. Erzurum’a giderek milli mücadeleye katıldı. Erzurum ve Kars’ta silah ve cephanelerin bakımı için bir atölye kurdu. Mustafa Kemal Paşa’ya darbe yapacağı söylentileri üzerine de mecburen Almanya’ya gitti.

Tekrar vatanına döndüğünde Cumhuriyet kurulmuş, her şey değişmişti. 1925 yılında yarbay rütbesiyle emekliliğe ayrıldı. O da eline geçen para ile Zeytinburnu’nda bir “Mutfak Eşyaları Fabrikası” kurdu.

Ama fabrikasında tencere-tava değil, ordunun onayıyla yarı otomatik 9 milimetre çapında tabanca ve mermi üretiyordu.

Türk Ordusu, Killigil’in ürettiği tabancaları çok beğenmişti. Siparişler arka arkaya gelmeye başladı. Üretimi yetiştiremiyordu. Sütlüce’de daha büyük bir fabrikaya taşındı. Tamamen yerli silah ve mühimmatlar üretilen bu fabrikada 400 tezgâh vardı ve 500 kişi çalışıyordu. Amacı milli bir savunma sanayii kurmaktı. Artık havan topu, havan mermisi, piyade tüfeği mermisi ve kapsül de üretiyordu. Plânlarında top mermisi, hatta yerli tank üretimi vardı.

Mısır’dan ve Ürdün’den yüklüce bir sipariş gelmişti. Nuri Paşa’nın keyfine diyecek yoktu. Yerli ve Milli silah sanayiinin temelleri atılmıştı. Büyüyecek ve ordunun tüm ihtiyaçlarını karşılayacaktı.

Fakat 1948’de İsrail’in kurulması plânlarını alt üst etti. Hele Mısır ve Ürdün İsrail’e savaş açınca ve İsrail casusları, kendilerine sıkılan mermilerin Türkiye’den geldiğini anlayınca, iş değişti. Casuslar Nuri Paşa’nın silah fabrikasını hedef seçtiler.

02 Mart 1949 gecesi Sütlüce’deki “Nuri Killigil Silah Fabrikası”nnda üst üste üç patlama oldu. Ardından yangın çıktı. Ortalık cehenneme döndü.

Nuri Killigil, patlama sırasında fabrikada bulunuyordu. Sabotajı gerçekleştirenler profesyonel katillerdi: Bir taşla iki kuş vuracak, hem fabrikadan hem de Nuri Paşa’dan kurtulacaklardı.

O gece Nuri Paşa 27 arkadaşıyla birlikte yanarak şehit oldu. Patlamalar sabaha kadar sürdü. Ertesi gün kara dumanlar Galata’dan görülüyordu. Polis yanmış fabrikanın çevresini kordon altına almış, İçişleri Bakanı Ankara’dan İstanbul’a gelmiş, güya soruşturma başlatılmıştı. Ama hiçbir sonuca varılamadı. Söylentiye göre, soruşturma örtbas edilmişti.

Günlerce aranmasına rağmen Nuri Paşa’nın cesedine ait hiçbir şey bulunamadı. Sonunda boş bir tabut defnedildi. 20 gün sonra cesedinin ana gövdesi Haliç’te su üzerine çıkınca, ailesi cenaze töreni yapılmasını istedi, ancak dönemin İstanbul Müftüsü, muhtemelen Ankara’dan aldığı talimat doğrulsunda, “bir et parçasının cenaze namazı kılınmaz” şeklinde bir fetva verdi. “Nuri Killigil Fabrikası Şehitliği”ne namazı kılınmadan defnedildi (24 Mart 1949).

Ondan sadece dört gün sonra da CHP iktidarı resmen İsrail’i tanıdı (28 Mart 1949). Böylece Türkiye, İsrail’i ilk tanıyan Müslüman devlet oldu.

Bu da bazı iddiaların çıkmasına sebep oldu. İddiaya göre, hükümet, İsrail siyaseti gereği Nuri Killigil’in cenazesine tavır almıştı. Çünkü sabotajın ucu İsrail’e dayanıyordu.

Bu işten kuşkulanan bazı milletvekilleri hükümete soru önergesi vererek, fabrikanın nasıl ve kimler tarafından havaya uçurulduğunu öğrenmek istediler. 23 Mart’ta bu işle ilgili olarak Meclis’te kapalı celse yapıldı. Başbakan kürsüden bilgi verdi. Söyledikleri “Devlet sırrı” kapsamında hâlâ saklanıyor.

Silah fabrikası bir daha açılmamak üzere kapandı. O fabrikanın üretiminden tek bir tabanca kaldı günümüze: O da Nuri Paşa’nın varisleri tarafından Harbiye Askeri Müzesi’ne teslim edildi. Yolunuz düşerse orada görebilirsiniz.

Bir ayrıntı: İlk uçak fabrikamız da aynı yıl yok edildi

Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit

adminadmin