Eğitim
Giriş Tarihi : 10-08-2014 13:32   Güncelleme : 10-08-2014 13:32

NURİ PAKDİL FOTOĞRAFLARI ETRAFINDA

Nuri Pakdil, 1960 sonrası edebiyat dünyasının öncülerinden biridir. Dil tutumuyla, farklı edebî türlerde kaleme aldığı kitaplarıyla bir yandan kemikleşmiş kalıpları kırmış diğer yandan bir takım tartışmalara zemin hazırlamıştır.

NURİ PAKDİL FOTOĞRAFLARI ETRAFINDA

Başka yazarların, yeni kuşakların önünü açan bir yazar bu yönüyle. Sadece biçim açısından değil içerik açısından da dönemine kadar işlenmemiş konuları gündeme getirmiştir.

Aslında Pakdil’i anlatmak kolay değil; yazarlığıyla, dergiciliğiyle ortaya koymuş olduğu fikirlerin yapısı hakkında farklı şeyler söylenebilir.

Pakdil’i yazarlığından soyutlayarak/yalıtarak son aylarda sıklıkla yüz yüze kalınan fotoğraflar üzerinden sonradan gelenlerin ona dair yaklaşımlarında karşımıza çıkan durumları anlama çabasına girişmek doğru olur sanırım.

Gerçeği kaydetmenin yanında gerçeği temsil eden fotoğrafla ilişkimiz dijital zamanlarda iyice başkalaşmış durumda. Her an gündelik yaşantının içinde olduğundan artık bir şeyin her durumunun fotoğraflanabileceği ve paylaşılabileceği kanaati oldukça yaygın. Dijital formatın kolaylıkları da eklenince istediği kadar poz çekebiliyor insanlar. Aynı zamanda istenilen sonucu yakalayana kadar çekme imkânı da var. Elbette bu durumu bunaltıcı bulan, kendini sınırlayarak deklanşöre basma dürtüsünden kurtulanlar da az değil. Ama gene de frenlenemeyen çekme dürtüsü daha baskın. Bu yüzden toplumsal hayattaki varlığını anlamak daha doğrusu bakarkör olmamak için görmeyi ihmal etmemek gerekiyor. Eskiden bu kadar yaygın değildi fotoğraf olayı. Her cep telefonunun aynı zamanda bir fotoğraf makinesi olduğu şimdinin ayrı bir önemi var. Fotoğrafın ınstagram gibi mecralarda aşırı hızlı bir şekilde tüketilmesi kadar mahremiyet sınırları da tartışılır oldu bu nedenle. Dolayısıyla gerçeği kaydeden fotoğrafın kaydettiği gerçeğin hangi bakışın ışığında görüldüğü de dikkate alınmalıdır. Belki bu farklılaşmadan hareketle fotoğraf ve gerçeklik ilişkisini sorgulama niyeti anlamlı bulunabilir.

“Gölge-Varlık” Arzusu

Giséle Freund Fotoğraf ve Toplum’da günümüz insanının fotoğraf çekerek yaratıcılık arzusunu tatmin ettiğinden söz eder. İnsanların fotoğrafa yönelmesinin ve fotoğrafın bu denli popüler hale gelmesinin altında, insan hayatının monotonlaşmasının yattığını da eklemeyi unutmaz. Aziz tutulan bir yazardan bir yadigârım olsun düşüncesiyle çerçevelenen fotoğrafların uyandırdığı çağrışımlar üzerinde durulması içinde bulunduğumuz akışkan zamanların arzularını anlama sürecinde yararlı olabilecektir. Hatta kimi yazarlar söz konusu olduğunda yaşlılarla ilişkimizdeki aşınmayla yüz yüze gelmenin yakıcı bir yolu olduğu düşünülebilir bu fotoğrafların.

Son yıllarda, kendine özgü bir dünya oluşturan Nuri Pakdil fotoğrafları etrafında nerdeyse bir mitologya oluşturulmuş durumda. Hileli bir gerçekliği mi, yoksa doğrudan bir ilişkiselliği mi sergilediğini fark etmek o kadar zor değildir bu fotoğraflara bakıldığında. Bundan dolayı bu fotoğrafları sadece Pakdil’in yüzünün öyküsü olarak ele almak yeterli olmayacaktır. Anlatıldığına göre onun hayatının şimdisinde olup bitenler hakkında konuşmak pek o kadar kolay değil. Belki o Beckett’in “Oyun Sonu” oyunundaki Hamm gibi, “Ben hiçbir zaman orada değilim” der ve ekler “Yokluğum daimiydi. Her şey bensizdi.” Öyleyse tabloyu değişik yönlerini dikkate alarak, orada ne olup bitiyor, diye somamız lazım.

Artık bu fotoğraflar sayesinde, gündelik yaşantısı içinde onun neler yaptığını, nerelere gittiğini neredeyse günü gününe öğrenmek mümkün gözüküyor. Ancak birkaç istisna haricinde, sosyal medyada ve türü ne olursa olsun basılı yayın organlarında yayımlanan Pakdil fotoğrafları, apaçık ifade edilmese de “gölge-varlıklar” için belli ihtiyaç ve arzuları karşılamaya da matuf. Dolayısıyla son yıllarda onun farklı bir başlangıca zorlandığının ispatı olarak ele alınmaya müsait bu fotoğraflar. Bu yazıda, duyguların bir dışavurumu olarak kendini gösteren Pakdil’le çektirilen fotoğrafların kültürel işlevini birkaç somut örnek üzerinden değinmeye çalışacağım.

 

Geriye dönüp bakalım ve kabaca bir değerlendirme yapalım. Aylık bir edebiyat dergisinin kapağında dikkatimi çekmişti önce; daha sonra sosyal medyada benzer fotoğrafların giderek çoğaldığını, hatta bir tür meziyet olarak takdim edilmeye başlandığını fark ettim; şimdilerdeyse artık özellikle onun da bu katılımdan memnun olduğunu düşünür oldum nedense. Buna karşın, çoğu fotoğrafında mecalsizdi Pakdil; “bırakın gideyim” der gibiydi.

Kendi kendime, “Ne büyük talisizlik” diyordum. Birkaç ay sonra, bu fotoğrafların arkasının kesilmeyeceğini anladım. Sanırım herkes bu tür fotoğrafları sanatsal bir yaratı olarak değil, bir tür kültürel meşruiyet aracı olarak görüyor. Pakdil’in saygınlığını gözetmeyen  şarlatanlığıngeldiği boyutları anlamak için arada bir facebook sayfalarında gezinmek yeterli olacaktır. Birkaç ergenle sınırlı olmayan ve varlığı ağırlıklarından ziyade hafifliklerinde olan bir topluluğun Pakdil’i aralarına alıp selfie yaptıklarını da ekleyelim. Kişiler dünyasında değiliz artık. Düşünsenize, Fenerbahçe maçına bile götürülüyor Nuri Pakdil ve bunun fotoğrafı anında paylaşılıyor. “Yedi Güzel Adam” dizisinin ön gösteriminde çekilen fotoğrafları da yabana atmamak gerekir. Her durumda bunun bir kültürel gösterge olarak mutlaka üzerinde durulması lazım. Şunu da hatırlatmalı: Belki, “Bu(…) toplum, yan yana gelip Narkissos’a dönüşerek, metal üzerine yansıtılan bayağı imgesini görmek için tepiniyordu” diyen Baudelaire haksız değildir. Bu hal, bu görünüş gerçekten sıkıcıdır. Bugünkü durumun ne olduğunu ve duruma gelinmesinin nedenlerini bulup irdelemek gerekir. Aksi takdirde kuru kuruya düşünmüş, hiçbir sonuca varamamış oluruz. Acaba Pakdil’in fotoğraflarının  çekilmesini sağlayanlar, onun bir ömür titizlikle koruduğu görüntü vermeme ilkesinden “dijital bir intikam” mı almak istiyorlar?

Uçucu görünümleri sabitleyen fotoğraflardaki tüm ayrıntıları görünür kılmak mümkün değil elbet. Ayakta iken verdiği pozlarla, düşünceli bir tavırla sağ elindeki tespihi çekerkenki hali farklı. Sade ve doğal olanlar dışında bir başkasının zorlamasıyla elini havaya kaldırdığı esnada çekilen fotoğrafları da var. Bu son fotoğraflar kişinin yaşıyla, alışkanlıklarıyla uyumunu bozar niteliktedir. Melih Gökçek’in telefonla oynadığı, Mehmet Ali Şahin’in meraklı gözlerle onu izlediği, Recep Tayyip Erdoğan’ın parmaklarına yansıyan gerginliğinin hissedildiği fotoğraf karesindeki duruşu ve bakışıyla Maraş sokaklarında çerçevelenen yüzü arasında bir fark yok Pakdil açısından. Siyah camlı gözlükle gizlenen birkaç fotoğraf dışında yüzün apayrı bir rolü var. İnsan yüzü parodilerine dönüşen fotoğraflardaki çoğu yüzle anlamlı bir farklılığının olduğunu söyleyebiliriz. Hemen hepsinde fotoğrafın büyülü buyruğu olarak anılmayı hak eden “Gülümseyin, lütfen!”den eser yok bu fotoğraflarda denilse yeridir. Her şeyden evvel oldukça gergin/kaygılı bir yüz var bahsettiğim fotoğraflarda.

Asım Öz - Dünya Bülteni / Kültür Servisi

Yazının devamı için:

http://www.dunyabulteni.net/haberler/305639/nuri-pakdil-fotograflari-etrafinda

adminadmin