Genel
Giriş Tarihi : 18-07-2016 14:06   Güncelleme : 18-07-2016 14:10

O gece Samsun'da 2 Bakanla Ne Yaşadık!

SAMSUN'un Fevzi Baba Lokantası'nda bir akşam yemeği...

O gece Samsun'da 2 Bakanla Ne Yaşadık!

Mevlüt Çavuşoğlu Azerbaycan’dan ayağının tozuyla gelmiş. “Kardeşim” dediği Çağatay Kılıç’ın davetiydi.

Yanımda sevgili dostum Samsun Valisi İbrahim Şahin...

Keyifli bir sohbet halindeyiz. Çavuşoğlu, Kılıç’a sürekli takılıyor. Gülüyoruz...

Bir ara Çavuşoğlu’nun koruması eğildi:

 Efendim İstanbul’da ilginç şeyler oluyor...

Nasıl yani?

Boğaz Köprüsü’nü askerler tutmuş.

Çavuşoğlu ile siyasetçiliğinin ötesinde bir arkadaşlığımız var.

Bana döndü: “Ne olabilir ki?”

O sırada Bakan Kılıç başka bir masada spor yatırımlarını konuşuyor.

“Bilmem...” dedim ama ben de şaşkınım. “Belki de bir ihbar vardır... Terör yani” diyebildim.

Öyle olsa gerek diye sohbete döndük.

Ama aklımız İstanbul’da. Ki bu defa özel kalemden birisi geldi: “Efendim Ankara’da jetler alçaktan uçuyormuş...”

İşte o zaman ayağa kalktık. Bundan sonrası tarih için naçizane bir belgedir. O nedenle detaylarıyla anlatacağım.

SAMSUN MEYDANI

Muhteşem bir Samsun günüydü. Samsun’u bir dünya kenti haline getiren belediye başkanı Yusuf Ziya Yılmaz konuşuyordu. Dünyanın ilk deniz dolgu golf sahası açılışı... Biz dinliyoruz... Hemen yanımda Arzum­Mehmet Arslantuğ... Milletvekili Fuat Köktaş... Ladik Belediye Başkanı. Tören bitiyor. Yemeğe geçiyoruz.

İLK TELEFON

Şimdi yazının başına dönüyorum. Özel kalemin “jetler alçaktan uçuyormuş” sözü üzerine “Eyvah!!!” dedim...

O sırada Vali İbrahim Şahin de “Galiba bir şeyler oluyor” deyince yürümeye başladık.

Bakan Kılıç sakin davranıyor. Masada bulunan geniş davetli kitlesine bir şey hissettirmek istemiyor. Ama bir yandan da ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz.

İşte o sırada koruma geldi: “Efendim askerde bir karışıklık var. Bir şeyler yapıyorlar” dedi.

Masadan ayrıldık. Birlikte yürüyoruz. Susuyoruz... “Yahu bu asker bir halt karıştırıyor olmasın” dedim.

Çavuşoğlu: “Olacak şey değil. Çılgınlık... Dur bakalım...”

Kılıç: “Durun bir anlayalım...”

VE TELEFONLAR

O sırada AK Parti Samsun Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan geliyor. “Böyle bir şey, böyle bir delilik olabilir mi?”

Ve son telefon geliyor: “Evet, asker darbe yapıyor.”

Çavuşoğlu “Paralel işi” diyor.

Vali Şahin yanımda, “Paralel çırpınışı” diyor.

Bakan Kılıç, “Bunlar çıldırmış” diyor.

VE MEYDAN

Saatler geçiyor. Gerilim dorukta. Ama bakıyorum... Kimsede en ufak bir korku yok. Ne zaman ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan o çağrıyı yapıyor... “Haydi meydanlara...” Şimdi size Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş iki bakanı... İki milletvekili... Samsun Valisi...

Ve Samsun halkıyla meydanda geçirdiğimiz o demokrasi gecesini aktarıyorum: Masada birbirimizi zor duyuyoruz. Bir yandan televizyon izleniyor. Bir yandan demokrasiye sahip çıkan halkın inanılmaz sıcaklığı ve tezahüratı. Kalabalık sürekli artıyor. Bayrağını alan sokakta. Mustafa Kemal Samsun’a Anadolu halkı için çıktı ya... İşte o halk, darbecilere karşı Samsun Meydanı’nda bütün gece ayaktaydı. KILIÇ’IN DEDESİ Şu sözü hiç unutmayacağım... Gecenin en kritik anında... Herkesin “Darbe oldu” dediği anda... TRT’den zorla okutulan o metinde “Yönetime el konuldu” denildiği anda...

Çağatay Kılıç masada bana döndü, dedi ki: “Fatih Bey, bak şu ilerideki tepede benim dedem yatıyor. CHP’lidir. Darbelere direnmiştir. Ben işte onun torunuyum. Sonuna kadar direniriz. Arkamızda halk var.” (Eminim ki o gece dedesi bir yerlerden bakıp torunuyla gurur duymuştur.)

Kılıç bir ara Vali Şahin’e diyor ki: “Jandarma komutanımız nerede? Çağırın, gelsin...”

Bir sessizlik. Bekliyoruz... Gerçekten de biraz sonra komutan gelip yanımıza oturuyor. Ama o da tedirgin. O sırada Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun telefonu durmuyor. Basın sözcüsü, özel kalem yetişemiyor. Öyle ya... Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı... Bütün dünya ona soruyor. Onu arıyor... Bir bakıyorum... Hollanda arıyor... Ardından Katar... İngiltere...

Özel Kalem geliyor: “Efendim, büyükelçimiz...” Sonra hatırlamadığım bir sürü devletin dışişleri bakanı arıyor.

Bu sırada Washington Büyükelçimiz Serdar Kılıç, “CNN’e açıklama için” bağlantıya geçiyor. Dünya Türkiye’yi arıyor... Arayacağı tek yer Dışışleri Bakanı Çavuşoğlu... O ise gömleğinin kollarını dirseğine kadar çevirmiş... Arkasından boynuna sarılan Samsunlu genci öperken... Bir yandan da bir yabancı ülkenin dışişleri bakanına durumu anlatıyor.

Diyor ki: “Ben şu anda Türkiye’nin bir şehrinde meydandayım. Halkla beraberim. Sabahleyin göreceksiniz ki bu ülkede yine demokrasi var...” Bir başkasına şöyle diyor: “Dostum... Biz buradayız. Sağ ol desteğin için...” Halkın arasında... Meydanda... Dünyaya, “Biz buradayız...

Dimdik duruyoruz. Bu ülkede demokrasi güçleri hâkimdir” diyor. Sanıyorum, onu arayan dışişleri bakanları muhtemelen kendisini bakanlıkta bir odada sanıyordu. Oysa o Samsun Meydanı’nda, halkın arasında, boynuna sarılan genci kırmadan cevap veriyordu. Belki de kendisine karşı darbe yapılırken, halkın arasından dünyaya durumu anlatan ilk dışişleri bakanıydı. Ve Çiğdem Karaaslan... Bir aslan gibi oradaydı... Çiğdem Hanım’la çok sohbet ettik. İyi ki onun gibi insanlar siyasette... Onun gibi kadınlar var... Bu arada gördüğünüz fotoğrafı da eşi Direnç Karaaslan çekti...

BAŞBAKAN’IN ASLİ MESAJI

Arkadaşlar, bu yazı daha uzayabilir... Ama bizim de yer sorunumuz var. O yüzden bu darbe alçaklığı sırasında yaşadığım son bir şeyi aktarıyorum... Başbakan Binali Yıldırım’la birçok kez konuştum. Özeti şudur: “Bir daha böyle bir çılgınlıkla Türkiye’nin geleceğinin riske edilmemesi için sonuna kadar gideceğiz. En dibinden en tepesine kadar bütün pisliği temizleyeceğiz. Peşini de bırakmayacağız. Saklanan, gizlenen, sinsice bekleyen kim varsa yakasına yapışacağız. En ağır ceza neyse o verilecek...”

AMA DAHA SORULAR VAR

Bu çete, o komutanları nasıl teslim alabildi? Yani korumalarıyla falan bir ülkenin komutanı... Düğünden alıp götürüyorlar... Hiç direnen olmuyor...

Onu da yarın soracağız...

adminadmin