Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 17-04-2020 14:03   Güncelleme : 17-04-2020 14:03

Öğretmenlik Üzerine!

Öğretmenlik Üzerine!

Uzaktan eğitim beraberinde birçok soru, konu ve kıyaslama getirdi. “Uzaktan Uzaktan” isimli yazımızda sınıf ortamı içerisindeki sıcak havanın bilmem kaç inç’lik ekranlara sığamayacağından bahsetmiştik. Yine de öğretmenler ellerinden gelenin üstüne çıkarak tebessümleriyle, esprileriyle, sevgi dolu gözleriyle o samimiyeti aktarmaya gayret gösteriyorlar.

Lise yıllarındayken çok hakim olmadığım bir konuydu üniversite. “Hangi üniversiteye gideceğim, hangi bölümde okuyacağım, neden bu bölümü seçiyorum?” gibi birçok soru olur insanın kafasında. Bende hiçbiri yoktu. Tek bildiğim ve kendimi işin icracısı olarak düşündüğüm meslek öğretmenlik olmuştu. Çünkü başka meslekler hakkında kimse bir yönlendirme yahut bilgilendirme yapmamıştı. Klasik anne baba bakışıyla öğretmenliğe yönlendirildim. Bir taraftan içimde yanan sanat aşkı tüm benliğimi kaplamışken hem de. Radyo, televizyon, konservatuvarın ismini bile anamıyordum.

Kader-i İlahidir ki eğitimci olacakmışız. Üniversite yıllarında öğretmenlik noktasında çok şey öğrendim. Fakat bu işin ne kadar yürek gerektirdiğini, ne kadar gönülden ve severek yapılması gerektiğini kavramam okulun son senesine tekabül ediyor.

Bir öğretmenler günü programı için Kdz. Ereğli’de bir kültür merkezindeydik. Türkiye’de eğitim bilimi alanında çok kıymetli isimler, bir panel gerçekleştirecekti. Hocalardan birinin, ismini üzülerek hatırlayamıyorum, anlattığı bir hatıra hiç unutamadığım bir hatıra olmuştu bende.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN