Kültür
Giriş Tarihi : 19-08-2018 15:00   Güncelleme : 19-08-2018 15:00

Okumayı Hayatın Merkezine Almak

Okumayı Hayatın Merkezine Almak

Akşam yemeklerinin ayrı bir önemi vardı. Ailenin bireyleri bir arada olur, günlük anılar yemekte kısa anekdotlarla paylaşılır, yaşanan müspet gelişmeler herkesi mutlu ederdi.

Yemekten sonra her akşam olduğu gibi okuma saati için tekrar salonda bir araya gelinirdi. Öyle ki misafir bile gelse bu program bozulmaz, misafirlerin de iştiraki sağlanarak kısa da olsa aynı şekilde devam ederdi. Önce hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’den bir bölüm okunur, meali ve özet tefsiri yapılırdı. Sonrasında o ay için hangi kitaplar belirlenmişse, onlar okunur ve kısaca kritiği de yapılırdı.

Abdullah Bey, okuma saatinde önce Kur’an-ı Kerim meal ve tefsirinin okunmasını şöyle izah ederdi: “Bütün kitaplar ilahi mesajın daha iyi anlaşılması için okunmalıdır.”

Bu ailenin bireyleri, boş zamanlarınızda neler yaparsınız sorusuna hiçbir zaman kitap okurum şeklinde cevap vermedi. Onlar için kitap okumak bir boş zaman uğraşı olmaktan ziyade hayatın merkezinde olması gereken önemli bir aktiviteydi. Bedenimizin işlevini sürdürebilmesi için yemeğe, suya ihtiyacı olduğu gibi, bir insanın, bir Müslüman’ın da Allah’a olan inancını pekiştirmesi ve O’nun yarattıklarını idrak edebilmesi için okumaya o denli ihtiyacı vardı.

Abdullah Bey sıklıkla şöyle derdi: “Okumak Kur’an’da ilk sırada fakat bizim hayatımızda kaçıncı sırada yer alıyor!” Hakikaten de öyleydi; ilk emri ‘oku’ olan bir dinin mensupları nasıl olur da okuma alışkanlığından uzak bir hayat yaşardı. Bu nedenle ulaşabildikleri herkese okumanın dünya ve ahiret kazanımlarını her fırsatta anlatıyorlardı.

Elif Hanım ise, büyüklerinin anlattığı ve okuduğu hikâyelerle büyümüştü. Bu hikâyeler onun hayal dünyasını geliştirmiş, duydukları, öğrendikleri bütün hayatına olumlu etkiler bırakmıştı. Kitaplardan okuduğu ve anlatılanlardan dinledikleri sayesinde hayatında başarılı olmuş, belirli idealler ekseninde hayaller kurmuş ve bu hayallerine ulaşabilmek için çabalamıştı. Okumak, sadece eğlendiren ya da düşündüren bir aktivite değil, insanı hayata hazırlayan ve başarı merdivenlerini bir bir çıkmayı sağlayan bir eylemdi.

Okumanın önemini kavramış olan Elif Hanım ve Abdullah Bey, kitap okuma saatlerine ayrı bir önem veriyorlardı. Yaptıkları okumalar, çocuklarının gelişimi üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştu ve olmaya da devam edecekti. Bunu bütün hayatlarında çok net bir şekilde görüyor ve yaşıyorlardı. Elif Hanım; Yusuf ve Sümeyye’ye hamileyken bile sesli bir biçimde Kur’an okumuş, daha ilk nefeslerini ciğerlerine çekmeden Allah’ın kelamına çocuklarını aşina etmişti. Öyle ki Sümeyye ve Yusuf, Kur’an sesini duyar duymaz sakinleşirler ve uykuya bu şekilde dalarlardı.

Çocukların uyku saatinde kitap okuma görevini sırayla paylaşan Elif Hanım ve Abdullah Bey, henüz birkaç aylık olduktan sonra ilerleyen yaşlarına kadar çocuklarını kitap okumadan uyutmadılar. Bu okumalar çocukların erken konuşmalarına ve çok çabuk anlamlı cümleler kurmalarına katkı sağladı. Kitap okuma alışkanlığını bebekliklerinde kazanan Yusuf ve Sümeyye, okumayı söktükten sonra da kitap okuma saatlerine bizzat katılarak sadece anlama yetilerini değil; sabretmeyi, düşünmeyi ve kendilerini daha iyi bir şekilde ifade edebilmeyi öğrendiler.

Yusuf ve Sümeyye; uyumadan önce anne ve babalarının anlattıkları hikâyeler ve bilgiler sayesinde peygamberlerin ve ashabın hayat hikâyelerini, karşılaştıkları zorlukları öğrendiler ve kendilerine rehber edindiler. Kitap okumak, tıpkı annelerinde olduğu gibi, hayal dünyalarını geliştirmiş ve öğrencilik hayatlarında onları daima beklentilerin üzerinde başarılı kılmıştı.

Her ay belirlenen en az bir kitap okunurdu bu evde. Evin çocukları Yusuf ve Sümeyye de okunan kitapların özetlerini yazardı. Okunan kitaplarla ilgili yazılan özetler ‘Kitap Özetleri’ klasörlerinde muhafaza edilirdi. Bu özetler ise yıl içinde birkaç defa tekrar edilir, okunan kitaplarla ilgili bilgiler tazelenirdi.

Düzenli kitap okuma programları; bu ailenin saygın bir aile olmasına; bilgi, hikmet ve irfan sahibi bireyler olmalarına katkı sağladı. Komşuları, akrabaları herhangi bir konuda bilgiye ihtiyaçları olduğunda ilk arayacakları kişiler bu aileden olurdu.

Kitapları yalnız okumak değil aynı zamanda kitapla ve okumakla yaşamı bütünleştirmek bir hayat prensibi hâline gelmişti onlar için.

Bir düğüne gideceklerinde evlenen çifte mutlaka kitap da hediye ederlerdi. Bir ev ziyaretinde, hasta ziyaretinde en anlamlı hediye bir kitap takdim etmekti onlar için.

Tatile veya bir seyahate çıkarken, hatta pikniğe giderken yanlarına mutlaka kitap da alırlardı. Kitap hayatın vazgeçilmeziydi onlar için.

Evlerinin bir odasını ilmî çalışma odası olarak tanzim etmişlerdi. Bu oda; aile bireylerinin ve eve gelen misafirlerin huzur bulduğu, ilim irfan mektebi gibiydi. Aynı zamanda oldukça zengin bir kütüphane koleksiyonuna da sahiplerdi. Herhangi bir konuda ödevi olan, bilgi sahibi olmak isteyen mahalledeki öğrenciler, gençler için de önemli bir uğrak yeriydi bu ailenin kütüphanesi ve çalışma odası.

Abdullah Bey ve Elif Hanım kurdukları huzur dolu yuvada kitapla, ilim ve irfanla bütünleşmiş bir hayat yaşıyorlardı. Kitap okumak onlar için bir boş zaman aktivitesi değil; Allah’ı, Peygamberimizi, yaşadığımız dünyayı anlamak için çok önemli ve anlamlı bir vesileydi. Dünyadan ebediyete uzanan yolculuğun güçlü bir köprüsünü kitaplarla, okumakla kurmaya çalışıyorlardı.

Onlar okumayı hayatın merkezine almışlardı. Siz de nice bereketli kazanımlar için ailece okumayı hayatın merkezine almak ister misiniz?

 Nurettin Midilli / Diyanet Dergisi

adminadmin