Analiz
Giriş Tarihi : 29-08-2019 09:08   Güncelleme : 29-08-2019 09:08

Önce boşanmaların önüne geçelim!

Türkiye’de 2016-2017 yılları arasında boşanma oranındaki artış yüzde 1,8 idi.

Önce boşanmaların önüne geçelim!

2018’de bu oran kaça çıktı biliyor musunuz?

Yüzde 10,9.

Yani, puan bazında altı kat hızlanmış!

Sayılarını da verelim…

2017’de 128 bin 411 çift yollarını ayırdı...

2018’de 142 bin 488.

Bu yıl ne çıkar, göreceğiz.

***

Bu rakamlar Türkiye İstatistik Kurumunun.

Peki, yılda kaç çift evleniyor, merak ediyor musunuz?

Onu da söyleyeyim.

2016’da 594 bin 493 iken, 2017’de yüzde 4,2 azalarak 569 bin 459’a düşmüş.

Geçen sene ise 553 bin 202’ye inmiş.

Hülasa…

Türk aile yapısının gittiği yer, facia...

Kötü örnekleri gören gençler ise hızla evlilikten uzaklaşmakta.

***

Emine Bulut cinayetiyle tekrar alevlenen kadına yönelik şiddet olaylarının ortak noktası, dikkat ediyorsanız ya boşanma öncesi ya da sonrası...

Nedense bu hadiseler konuşulurken, üzerinde pek durulmayan ayrıntı da burası.

Elbette her boşanan eşini katletmiyor ama, ortada görünen bir gerçek var.

Biz sadece sonucu gündemde tutup, sebebi görmezden gelirsek nereye varacağız?

Boşanmalarda ne oluyor ki iş bu denli bir cinnete varıyor, bunu hiç konuşmayacak mıyız?

Tabii ki hiçbir gerekçe bu vahşeti masumlaştıramaz…

Lakin sadece polisiye tedbirler çözüm olmuyor, görüyoruz.

Mesela, kadına süresiz nafakayı öngören 6284 sayılı kanun bir ara tartışıldı, sonra unutuldu gitti.

Bir ay, hatta bir gün evli kaldığı kadına ömür boyu nafaka ödeten kanunların bu cinnet hadiselerinde payı nedir, niye Meclis’te bunları tartışmayız?

Kadın dernekleri çok hassas, o yüzden üzerine tekrar basa basa söylüyorum, hiçbir gerekçe bir kadının canına kıyılmasını masumlaştırmaz…

Fakat bu yol yol değil belli ki…

Acaba bu kanunlarla kadınlara kötülük mü ediyoruz?

***

Birilerinin ezber bozması lazım.

Zengin kocasından milyonlarca dolar boşanma tazminatı alıp, sonra da kadın-erkek eşitliğinden dem vuranları, ekranlardan bunun propagandasını yapanları bir yana bırakalım.

Normal vatandaşı anlamaya, çöken ahlaki yapımızı yeniden toparlamaya uğraşalım.

Ninelerimiz dedelerimiz Türkiye’nin yokluk yıllarında gül gibi geçinirken, n’oldu ki bunca nimetin içinde boşanmalar bu denli arttı, sorusunun cevabını bulalım.

Kendinizi şöyle bir adamın yerine koyun misal;

Vakti gelmiş, evliliğe niyetlenmiş.

Türkiye’de evlenmek az buz şey değil.

Gönüller bir olunca samanlığın seyran olduğu da koca bir yalan bu devirde.

Sözüydü, nişanıydı, takısıydı, eviydi, eşyasıydı, düğün salonuydu, yemeğiydi, çalgısıydı, çengisiydi…

Külliyatlı bir masrafı göğüsleyip nihayetinde yuvasını kurmuş.

Şimdiki kızlar eskisi gibi değil…

En ufak bir problemde, gözü anasının evinde.

E bu zamanda erkeği de, kadını da filmlerde, sosyal medyada takip ettiği rüya gibi hayatların peşinde.

Bir tarafta düğünden kalan borç, öbür tarafta yaşanmak istenen hayal.

Acı gerçeklerle yüzleşince karşılaşılan hayal kırıklıkları, gerilen ilişkiler ve yıkılan yuvalar…

Zar zor geçimini temin edip, düğün borcu ödemeye çalışırken, bir de yuvası yıkılan genci anlamaya çalışın şimdi…

Üstüne bir de ömür boyu nafaka ödeyeceğini hesaplayın bir de…

Hele ki ortada kötü muamele, şiddet falan yok, bu boşanma eften püften bir sebeple gerçekleşmişse…

Üstüne üstlük o genç adam ahlaki veya dinî değerlere sahip biri olarak yetiştirilmemişse sonuç ne olur?

Allah rızası için gençliğimizi kültüründen, dinî ve ahlaki değerlerinden uzaklaştıranların goygoyunu bırakın da, şu meseleyi ‘insan yetiştirmekten’ başlayarak, yeniden ele alın.

Başka diyeceğim yoktur.

Yücel Koç - Türkiye Gazetesi

adminadmin