Kültür
Giriş Tarihi : 03-02-2019 10:30   Güncelleme : 03-02-2019 10:54

Osmanlı'nın yitiği: "balkanlar"

Osmanlı'nın yitiği:

Devletler de canlı varlıklardır. Doğar ve büyürler. Gelişir, olgunlaşırlar, gün gelir yaşlanırlar ve ömürleri nihayete erer. Osmanlının da doğuşu, görkemli gençlik yılları, olgunluk zamanları ve yaşlılık dönemi yani duraklama ve gerileme dönemleri olmuştur. Bunlar artık devlet ömrünün son demleridir ki, duraklamadan sonra yıkılışını hızlandıran, koca bir çınarın devrilmesine, Osmanlı Devleti’nin çöküşüne sebep olan bazı olayların yaşandığı zamanlardır. Balkan Savaşları, bu çöküşün en büyük nedeni olarak sayılabilir.

Karada, denizde ve engin bir gönül coğrafyasında altı asır hüküm süren, İslam’ın sancaktarlığına adanmış koca bir ömrü olan Osmanlı Devleti; 1912-1913 yıllarında Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ ile arka arkaya iki büyük savaşa girerek büyük kayıplar verdi. Balkan Savaşları, Osmanlı’nın toprak kayıplarının yanı sıra binlerce asker ve binlerce sivilin ölümüne, çok fazla insanın çetin şartlar altında İstanbul ve Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmasına neden oldu.

1789 Fransız İhtilali ile yayılmaya başlayan milliyetçilik akımının etkisiyle ve bazı büyük devletlerin kendi başkaca emellerini gerçekleştirmek uğruna kışkırtmalarıyla da çok uluslu imparatorluklarda ayaklanmalar ve bağımsızlık hareketleri yaşandı. Bu ayaklanmalardan en fazla etkilenen Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılı ayaklanma dönemi olarak yaşadı denilebilir. Dört Balkan Devleti, bölgedeki karışıklıktan da faydalanarak Balkanlardaki varlığını ortadan kaldırmak istedikleri Osmanlı Devleti’ne karşı ittifak ettiler. O tarihlerde subaylar arasında baş gösteren alaylı-mektepli ayrılığı, akranları teğmen çıkarken yüzbaşı, binbaşı ve hatta generalliğe kadar rütbe alabilen “Zadegân” sınıfının oluşması, isyan, iç çekişme, asker ve mühimmat yetersizliği gibi sorunlarla meşgul olan Osmanlı, Balkan Savaşları’na sıkıntılı bir süreçte, hazırlıksız girmek zorunda kaldı.

Savaştan hemen önce 120 taburun terhis ettirilmiş olması, Rumeli’deki tek güvenlik unsurunun da yok edilerek devletin geleceğini ve Balkan topraklarını çok büyük bir tehlikeye atmıştı. Osmanlı, 29 Temmuz 1912’de aldığı son terhis kararının hemen arkasından Balkanlarda meydana gelen gelişmeler üzerine seferberlik ilan etmek zorunda kalsa da ordunun seferber edilmesinde büyük kargaşa ve zorluklarla karşılaşmıştır.

Seferberlik ilanının üzerinden epey zaman geçmesine rağmen ordu bir türlü seferberliğini tamamlayamadı. Askerin durumunun kötülüğünü; yayılmayı, araziden istifade etmeyi, silahını kullanmayı bilmeyen askerin miktarının her taburda mevcudun dörtte üçünü teşkil ettiğini, ordunun durumunu, yazılan hatıratların satırlarından okumak mümkündür.

Savaş öncesinde ve savaş esnasında yaşanan isyanlarla fazlaca yıpranan ordu, Balkan Savaşları’nda Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı. Doğu ordusu Bulgarlarla, Batı ordusu Sırplarla mücadele etti. Sağlık hizmetleri ve tıbbi malzeme yönünden hazırlıksız olan Osmanlı ordusunda, yiyecek sıkıntısı da çekilmekteydi.

Yanya tarafında Yunanlılara karşı mücadele eden Vardar ordusu komutanı Zeki Paşa, maddi sıkıntılar çekildiğini acı bir şekilde anlatmaktadır. Yanya’da bulunan asker, Yunanlılarla olduğu kadar çetin kış şartları ve açlıkla da mücadele ediyor, cephede elleri ve ayakları da soğuktan donuyordu. Benzer sıkıntılar diğer cephelerde de varlığını sürdürüyor, şiddetli yağışlar yüzünden ordudaki ikmal aksıyor; er/erat ve komutanlar yiyecek bir lokma ekmek bulmakta güçlük çekiyordu. Çorlu ve Lüleburgaz taraflarında Bulgarların yoğun ateşine karşılık veremeyen asker geri çekilmek zorundaydı. Osmanlı, askerin ve silahların sevkinde yetersiz kalıyordu. İzmir’den takviye beklenen kuvvet sevk edilemeyince yaşları 25-45 arası olan ve büyük çoğunluğu yakın zamanda askerî hizmette bulunmamış ihtiyat ve redif birlikleriyle takviye yapıldı. Anadolu’dan gelen ve İstanbul’da toplanan bu insanların ellerine daha önce görmedikleri yeni silahlar verilmişti ki, silahların nasıl kullanıldığı yolda öğretilecekti. Orduda askerin yanı sıra iyi yetişmiş subay eksikliği de yaşanıyordu. Osmanlı Devleti bütün bu zor şartlar altında, düzensiz ve eğitimsiz ordu ile arka arkaya girdiği iki savaşta gerek maddi gerekse manevi açıdan çok büyük kayıplar verdi.

Altı asırlık görkemli tarihinin en hazin tecrübesini edindiği Balkan Savaşları neticesinde; Osmanlı’nın Ege ve Balkanlardaki hâkimiyeti, Rumeli’deki varlığı büyük ölçüde sona ermiş oldu. Binlerce insanın ölümü ve milyonlarcasının göç etmek zorunda kalmasıyla sonuçlanan savaş, büyük devletlerin iştahını kabartıp Çanakkale Boğazı’nı geçme umutlarını da yeşertti. Ege Adaları, Makedonya, Arnavutluk ve Batı Trakya elden çıkarak Balkanlar, tarihin tozlu sayfalarında “Türk’ün Yitiği” olarak kayda geçti.

Mustafa Mirza Demir / Diyanet Dergisi

adminadmin